Ayza;
Arabadaki sessizlik beni daraltıyordu. Üstüne üstlük Nora’nın yanına oturmam bugün şanssızlığımı yüzüme vuruyordu. Ama mutluydum yinede. Yüzyıl düşünsem olmayacağını bildiğim, tahmin etmeye korktuğum başıma gelmişti. Alex beni delicesine kıskanmıştı. Belki sevdiğinden, belki sadece öylesine, önemli olan kıskanmış olmasıydı. Bu da bana yetiyordu.
Bir taraftan gerginlik üst üste harmanlanmıştı. Kaslarım hareket edemiyor, avuçlarımın içi terliyordu. Orada ne ile karşılaşacağımı bilemiyordum. Belki adımımı attığım an kanım dökülecekti. İşte o zaman buz maviliğe bakıp kapayacaktım gözlerimi. Ailemin hatalarını yüklenip giderdim en azından. Üzülürlerdi ama zamanla unuturlardı.
Yan tarafımda oturan Nora’ya kısık gözlerimle baktım. Gözlerini dikmiş ön camdan dışarıyı izliyordu. Şeytanın kulağıma fısıldadığı ‘beyaz çantandan çıkar silahı sık kafasına’ emrini görmezden gelebilmek için tırnaklarımı avucuma bastırmak zorunda kaldım. Kaldım çünkü öldürürsem bende yanardım.
Aslında güzel olmuştu. Mavi gözlerine, beyaz tenine narçiçeği rengindeki elbisesi çok yakışmıştı. Görebildiğim kadarıyla dört tane yaprak desenli sırt dekoltesi vardı. Ön tarafı tamamen kapalı olsa bile onunda elbisesinin boyu kalçalarının birkaç santim aşağısındaydı. Doğrusu içi güzel olmadıktan sonra dışı ile pek ilgilenmiyordum.
Sonunda araba durduğunda Damla ile göz göze geldik. İkimizin de korkusunu görebilirdi herkes. Gözlerimiz her şeyi anlatıyordu. Erkeklerde indiğinde bizde teker teker indik. Barda çalan müzik o kadar çok yüksek sesliydi ki bir an gitmek gelmişti. Böyle ortama ilk kez giriyordum. Bunun tedirginliği üzerimdeyken belime sarılan elle irkildim. Kulağımı Alex’in sözleri doldurdu. “Korkma yanındayım.”yutkunarak sokuldum ona. Etrafımı incelerken gözlerim birbirleriyle yiyişen çiftlere takıldı. Onların yerine ben utanarak ileride sigara içen çocuğa kaydı bakışlarım. Mavi saçlarını dikmiş, dumanı havaya üflüyordu. O anda bize doğru gelen Elvis’i görünce belimdeki eller daha çok sertleşti.
Herkes bir çember oluşturmuş Elvis’e bakıyordu. “Nasılsın Ayza?”diyerek bana bağırarak sorduğunda, “İyiyim.”dedim kısık bir şekilde. Duymamıştı muhtemelen çünkü müzik o kadar gürültü yapıyordu ki şimdiden sağır olmuş olabilirdim.
Omzunu silkip elindeki fotoğrafı uzattı. Alex aldığında ona doğru eğilerek resimdeki yüzü inceledim. Tahminen bizim yaşımızdaydı veya bizden birkaç yaş büyüktü. Siyah saçlarını sol tarafına doğru dikik bir şekilde yapmıştı. Gözleri kahverengiydi. Teninin bronzluğu resimden bile anlaşılıyordu. Hafif kirli sakalları onu daha çok erkeksi yapmıştı.
“Adam bu. Bar kurtlarla dolu ama bizim adımlarımızda orada. Olası durumda yardıma hazırlar.”
Alex resmi Damlaya uzattı. Damla alarak inceledi bir süre. Ardından buruşturup bir köşeye attı. Başparmağını ‘tamam’ anlamında kaldırdığında hepimiz barın kapısına yürümeye başladık. Belimde duran eller bana hem heyecan, hem de güç veriyordu. Korumaya bir şeyler söyleyen Elvis’in ardından koruma başını sallayınca içeri girdik. O an müzikten daha beteri olduğunu anlamıştım. Resmen oksijen burayı es geçmişti. Bar duman altıydı. Dışarıda içenler kadar içeride içenler de vardı. Bir sürü yarı çıplak kız ellerindeki içki tepsisiyle masalara içki servis ediyorlardı. Kocaman dans pisti ve onun yanında erkekler için özel bir pis daha vardı. Orda da kadınlar direk dans şovlarını sergiliyorlardı. Lakin dans pisti haricinde orta alanda kalabalıktı. İnsanlar aralarında avcı ve kurtların olduğunu bilmeden gönüllerince eğleniyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı
FantasyO buz mavisi gözleri olan bir Avcı... Ayza ise yalnızlığında kavrulan biri... Onları bir araya getiren Alex'in içinde yanan intikam ateşi... Ayza'nın tek istediği aşktı ve bulmuştu... Alex de, kurtları avlayan aile soyunun gereğini yapan genç bir A...