33.Bölüm 2.Kısım

1.4K 87 2
                                    

Ayza;

Kahvemi masaya koyup arkama yaslandım. Alex'in çalışma odasında işinin bitmesini beklerken nedensizce gergindim. Dönüşüp, parçalamak geliyordu içimden. Ethan'ın öğrettiği yetmiyordu bazı günlerde. Daha çok istiyor, alamadığım zaman kendimi artık tatlarını farklı algıladığım, eskiden çok sevdiğim yemekleri yerken buluyordum. Çok az dönüşüyordum. Kendimi kontrol altında tutmayı öğrenmem uzun sürmese bile yarın ki dolunaydan korkuyordum. Alex tedavisini bulsa bile zamanı vardı. Öncelikle Tanya denen kadının neler çevirdiğini öğrenmemiz gerekiyordu.

Derin nefes alarak saçlarımı karıştırdım. Alex'in öfkesinin kokusunu, gerilen bedenini, nefes alışlarının sesi algılayabiliyordum. Kanının pompalanmasını bile duyuyordum. Çekip gitmek ona zarar vermemek için kendimle savaş içerisindeydim. Ona zarar verecek bir şey yapmak istemiyordum. Duyguları bile anlayabiliyordum. Yalan söyleyenlerin kalp atışlarının hızlanışı ile olay bitiyordu. Alex'in dün yalanını yakalamıştım. Beni sevip sevmediğini sorduğum zaman, bilmiyorum demişti. Kalbi hızlanmış, yanımdan habersiz gitmişti. Yüzünde gülücükler saçan beni arkasında bırakarak.

Kapı'nın açılma sesini duyduğumda toparlanıp yüzüme gülümseme yerleştirdim. Alex tüm ihtişamı ile göründüğü zaman ona yine bakmaktan kendimi alıkoyamadım. Geniş omuzları, kaslarla dolu vücudu ve bir erkeğe yakışacak güzelliği... Benim olmadığını bilsem dahi şuan yanımda oluşu mutlu ediyordu.

Yanıma oturup saçlarımdan öptüğünde, başımı gövdesine yasladım. Sıcaklığı tenimi yakarken, biraz daha yanaştım. Tenim karıncalanıyor, daha önce bastırdığım duygularımı bastıramıyordum. Onu nefessiz, hatta ölene kadar öpmek istiyordum. Belki öpmekten fazlasını da istiyor olabilirdim. Görüntüler aklıma üşüşünce yanaklarım anında kızardı.

Kendi hızlanan kalp atışlarıma inat, onunkiler belli bir ritimdeydi. İçimde bir sıkıntı belirmişti bu gün. Sanki kötü bir şey olacakmış gibi. Gerçi dışarıda bir sürü insan vardı fakat kendimi sakinleştirmek biraz zordu. Yine de denedim. İlacımın kokusunu içime çekerken derinliklerime kadar bayram ettim.

"Seni bu halinden kurtarmama çok az kaldı."

Dilimin ucuna kadar gelenleri bir kenara atamadım. "Peki, sonra ne olacak?"diye soruverdim.

"Bilmiyorum."kurt olmanın diğer kötü özelliği duygularını kat be kat daha fazla yaşamaktan geliyordu. Şuan açlığım daha büyük, daha çekilmezdi. Ağzıma kadar gelen safra tadını geri itebilmek için zorla yutkundum.

"Her şey bitecek mi? Beni yanında istemiyorsun biliyorum. Bu çok acı verici Alex. Kalbine aldığın birinin seni sevmemesi, seni istememesi gerçekten zordur."

Konuşmadı. Sessizliğe büründü. Acılarımı içime katran dökerek daha çok körüklediler. Bir süre daha aynı pozisyonda kaldık. Kahvem soğumuştu. Dışarıdaki korumalar gülüşüp şakalaşıyorlardı. Ve ben onları duymak istemiyordum. Yeniden tek ses duymak, tek kalp atışına odaklanmak istiyordum. Bu işlerde yeni olduğumdan tam bilemiyordum ki.

"Ben ormana avlanmaya gideceğim."dedim kalkarak. Anlayışla başını salladı. Yukarı çıkıp yanıma yedek kıyafet doldurup sırt çantamın fermuarını kapadım. Sırtıma asıp evden çıkarken bile düşünceler içersindeydi. Yine sustum. Bu sefer öfkem beni ele geçiriyordu ama bastırdım.

Matt ile orman yoluna girdiğimiz vakit ona döndüm. "Sen burada bekle." "Peki, efendim."dediğinde ondan biraz daha uzağa giderek gür bir ağaç buldum. Ağacın altına sırt çantamı koyup gözlerimi kapadım. Gücün beni ele geçirmesini canlandırırken, dönüştüğümü biliyordum. Önce pençe ellerim, ardından sivrilen dişler, en sonrasında vücudum...

AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin