1 hafta önce Ayza;
İçimdeki sıkıntı bitmek bilmiyordu. Bir kurt'u vurmuştum ve kurtboğan bulamazsak ölecekti. Pişman değildim, kuzenim için bir kez daha bu şekilde elime şans geçse, yeniden yapardım. Ama diğer yandan ben tehlikedeydim. Bilmediğim uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasında papatyalara elimi değdirip gezmek yerine, dikenli sarmaşıklara sürtünüp duruyordum. Kan revan, kir pas, çamurlu ve kanlı bir yolda bata çıka ilerlerken güvenebileceğim kimsem yoktu. Kuzenim vardı bir tek beni düşünen, bu yüzden kimsesiz kalmamak için ona bir şey olmasın istemiştim. Onu deli gibi kıskanırken, söylediklerindeki doğrulup paylarını görmezden gelemiyordum. Ben bencildim, ama sevdiğimdendi bunlar. Aşkta daha çok bencilce davranıyordum çünkü Alex'i kaybetmek istemiyordum. Ailemden sonra sırtımı dayayacağım kalın gövdeli ağacın bir gün beni bırakacağını bilsem de, ondan gidemezdim. Şimdi ise bir günümüz kalmıştı.
Vurduğumun hemen ardından Matt onu şehre getirmiş, tedavi için birçok uygulama yapmış, kurşunu bile çıkarmasına rağmen vücudunda bulunan kurtboğan zehrini akıtamamıştı. Tanya, Ethan'ın gelmesi ile geri çekilmek mecburiyetinde kaldığından apar topar bizde Alex'in özel jetiyle birlikte Arjantin'e kurtboğan almaya gidiyorduk.
"Sence bulacak mıyız?"diye sordum önümüzdeki arabayı hızla sollayan Alex'e.
"Oradaki avcılar bize verecekler. Kargoyla getirilemeyecek kadar acil."camı açarak dirseğini oraya yaslarken, yumruğunu çenesinin altına koydu.
Rüzgârdan saçları birbirine karışırken tek düşünebildiğim şairane oluşuydu. Dolgun dudakları dümdüzdü. Biçimli kaşları çatılı son sürat yolda ilerliyorduk. Sinirli olduğunu, bana kızgın olduğunu o buz mavisi gözlerinden anlıyordum. Sesimi çıkarmak için gücüm yoktu. Ben güçsüz bir kızdım ki... Benden pek güç göstergesi beklenmezdi. Güçlü olan Damla'ydı. Çocukken bile korkusuzca hareket ederken, ben hep annemin dizlerinin dibinde büyüyen biriydim. O yüzden bir darbe aldığım an çabuk yıkılıyor, birini istediğim an yılmayarak ona yapışıyordum.
"Senin istediğin... Yani yanında nasıl bir kız isterdin?"yoldan bakışlarını alıp bana çevirdi. Ardından çatılı kaşlarla yeniden yola döndü.
"Güçlü olsun isterdim. Yanımda savaşırken sırt sırta verdiğimizde dünya'yı yerinden oynatıyoruz hissi versin, her adımda yeri titretsin isterdim."göremeyeceğini bilsem de başımı salladım.
Yaşlar gözlerime dolarken zordu yutkunmam. Alex, Damla gibi birini istiyordu. Yanında duran zavallı ben ayak bağından başka bir şey değildim. Hatta ayak bağı bile değil, intikamıydım. İşini bitirince gidecek ve beni bırakacaktı. O zaman geldiğinde ben ne yapacaktım?
Böyleydi işte... Bırakmak o kadar kolaydı onun için. Ben ise gece gündüz kesin ağlardım. Belki ölmüş olurdum, ya da canavar bir kurt olup kendimce sürümü kurardım. Ama yalnız olurdum. Alex'in olmayışını şimdi bile düşünmek canımı yakarken, o zaman gelince etrafıma zarar verirdim. Kendime zarar verecek kadar aptal bir kız olmadım hiç. Türkiye'de bile ayakta durmaya gayret ederken, şimdi de yapmazdım. Yerine başkasını koyardım evet, koyduğum kişiyi Alex kadar sevemeyeceğimi bilirdim. Sevmek unutmakla bitmemeliydi. Sevgi sonsuza kadar var olan çok güçlü bir varlıktı. Herkesi ölçülere göre sevebilir bana göre insan. Ben Alex'i kendi mevcut durumuma göre severken, acıyı bulmuştum ya asıl komik olan buydu.
"Sen ol isterdim."dedim başımı çevirip yandan profiline bakarken.
Kaşlarını kaldırıp, "Anlamadım."dediğinde gülümsedim. Onun çatık olan kaşlarını, alnında oluşan üç tane çizgisini sevmiyordum. İfadesiz bile olsa, sert suratını seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı
FantasyO buz mavisi gözleri olan bir Avcı... Ayza ise yalnızlığında kavrulan biri... Onları bir araya getiren Alex'in içinde yanan intikam ateşi... Ayza'nın tek istediği aşktı ve bulmuştu... Alex de, kurtları avlayan aile soyunun gereğini yapan genç bir A...