23.Bölüm

2.4K 91 14
                                    

Ayza;

Penceredeki camın bizi koruması için yapılışı büyük ironiyle yerle bir edilmişti. Taşın kuvvetli çekimi içeri süzülürken kırıklar etrafa saçılmışlardı. Çok değil, bundan dakikalar önce sevdiğim adamın gözlerinin içine bakarak çocukluğuna ilk adımımı atmıştım. Zordu Alex'e adımlar atmak. Yavaş ve içten girip oraya bir yerlere tutunmak olanaksızdı. Dediği sözleri kafasında bin bir cümleyle tartıp masalara meze olarak sunar, içkiye boğar sonra ise çekip giderdi. Sarhoş insanlar gibi olurdu karşısındaki. Durup düşünür, ipin ucunu bulunca ayağa kalkıp yalpalamadan ilerlerdik.

Bana bir kez içini açan o insana ulaşmamı bir taş parçasına sarılı kâğıt engellemişti. Evren bile ona bulaşmamam için mesaj yolluyordu adeta bana. Elimde değildi susup oturmak. Ona yakın olup uzağına yollanmak çok kötüydü. İki ucu keskin bıçaktık birbirimize. Değse tenlerimiz kesilirdi...

Hepimiz Alex'e odaklanmış ağzından iki kelam çıkmasını beklerken o avuçlarının içinde buruşturduğu kâğıdı teninin bir parçası yapmak için daha fazla sıkıyordu. Robert ile Damla yukarıdan inerken gözlerindeki tedirginlik, diğer yandan savaşa hazırlanan askerlerin siper alışlarını andırıyordu yürüyüşleri...

"Ne oldu Alex? Notta ne yazıyor?"diye soran Robert sessizliği sonunda bozabilmişti.

"Doğru kan sende Alex. İstediğimi ver, istediğini al. Vermezsen camdan daha çok şey kaybedeceksin."boğazıma dizilen bütün soruları, cevapları geriye atarak sendelediğim an koltuğa düşüş yaptım. Ölümümün bu kadar istenilmesinin sebebini bir türlü bulamıyordum.

"Öldürecekler beni."kollarımı bedenime sararak fısıldadım. Beynimin içerisindeki girdap hep aynı sözü söylüyordu bana. 'Öleceksin.'

"Korumalar varken eve nasıl saldırdılar anlamadım."Robert'in sorusu üzerine Alex yön değiştirerek dışarı çıktığında boğazımda düğümlenen hıçkırıkların yerine gözlerimdeki yaşlar usulca akıp gidiyorlardı.

"Korumalar... Ölmüşler."o an ölüm bir kez daha beni kucaklarken, titremem başlamıştı.

"Sessizce nasıl olabilir ki bu? Hiçbir şey duymadınız mı?"başımı hayır anlamında sallıyordum. "Siz odaya gidin uyuyun."diyen o tok ses bile beni kendime getirememişti.

"Ama..."

"Odanıza Robert!"ikiletmeden emri yerine gelirken omuzlarıma dokunan elle irkilip koltukta biraz geriye sindim.

"Bana bak!"kollarımı sıkan parmaklar canımı yakarken, sert ses bir kez daha tekrarladı. Gözlerim buz mavilikler ile buluşunca, "Zavallıca ağlamayı kes!"diye hükmünü iletirken ilk kez Alex'e içimde öfkem büyüyordu.

Çırpınıp kollarımı çekmeye çalışırken, beni sertçe ittiğinde sinirle kalkıp göğüslerinden ileriye ittim onu. Karşılıklı burnumuzdan soluyorduk resmen. Gözlerindeki ateş, benim gözlerimdeki ateşle yarışıyordu. Aslında yangına kimin çevireceğini, ortalığı kimin yakacağını biliyordum. Ama kendimi tutamazken sözcükler ağzımdan çıkıp ona ulaştılar.

"Neden, neden bir kez olsun incitmeden beni sözlerini söylemiyorsun?"ayağımı yere vurdum sertçe. Sızlayan bacağıma aldırmadan öfkeme tutundum ilk kez.

"Çünkü senin ailen bunları başımıza açtı. Belki de bu rollerimizde o kadar da masum değilsindir. Ne dersin."inkârla başımı sallayarak yumruk yaptığım elimi ağzıma götürerek ısırdım.

"Ölmene izin vermem merak etme Ayza. Çünkü sen ölürsen benim işlerim biter, babana acı çektiremem. Hem önce şu kanını çözeceğiz ardından seninle ilgili ciddi anlamda çok planlarım var."söylediği sözlerle dizlerimin üzerine çökerek gözlerine baktım. O adam gitmiş, yerine ölmemi isteyen o kişi gelmişti yeniden.

AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin