30. bölüm

785 32 1
                                    

                       Yorumlarınızı eksik etmeyin. İyi okumalar. :)

         Safiye hareme geldiğinde ilk olarak valide Nurbanu sultanın ellerini öper. Ardından odada bulunan Mihrimah sultan, Şah sultan, Gevherhan ve İsmihan sultanların ellerini öpüp biraz sohbet ettikten sonra dinlemek üzere odasına gider. Odanın önüne geldiğinde şoka uğrar çünkü kendisine Nurbanu sultan tarafından haremin en kuytu yerlerinde birinde en küçük odalardan biri tahsis edilmiştir. Safiye içinde biraz sinir biraz da kırgınlıkla ona eşlik eden Canfeda kalfaya döner " Bu oda neden bu kadar uzak. Bana haremin en ücra köşelerinden bir yerde oda tahsis edilmiş. Allah korusun bana ya da evlatlarımdan birine bir şey olsa sesimizi duyan olmaz burada." deyince kalfa,

        "benim yapabilceğim bir şey yok sultanım Nurbanu valide sultanımızın emri böyle. Ayrıca o kadar da uzak sayılmaz efendim. Sadece biraz sessiz o kadar. Siz sessizliği sevdiğiniz için valide sultanım özellikle seçti burayı." Safiye şöyle bir göz ucuyla odaya bakar ve kalfaya " Tamam, çekilebilirsin" der. "Peki sultanım. eğer bir arzunuz olursa söylersiniz." Deyince Canfeda'ya döner ve gözlerinin içine bakarak

      " Tabi söylerim. Hatta burada bir el şıklatsam kesin herkes duyar gelir. Özellikle de sen Canfeda. Bilirim beni çok seversin"

         Kalfa iğneli sözlerle aslında Safiye'nin neyi ima etmeye çalıştığını anlar ve eğilerek hareme doğru gider. Safiye cariyesi Nihal'e dönerek " Gördün mü Nihal sultanımızın bizi ne kadar çok düşündüğünü. Özene bezene hazırlamış odamızı Allah'ın unttuğu yerde."

       " Görmemek mümkün değil böyle büyük odayı sultanım. " İkisi de gülümserler ve içeri geçerler. Odayı gören Mehmet gözdelerin bile bu odadan büyük olduğunu düşünerek hüzünlenir ancak annesine belli ederek onu da üzmek istemez. Ancak Ayşe daha çok küçük olduğu için Mehmet kadar düşünceli değilidir. Aklından geçenleri pat diye annesine söyleyiverir. " Anne, valide sultan bizi sevmiyo mu?" Bu soru karşısında şaşıran Safiye verecek cevab ararken Mehmet araya girer. " O nasıl söz Ayşe? Valide  sultanımız bizi çok seviyor."

        "O zaman neden bize böyle küçük bir yer verdi? Manisadaki odamız burdan büyüktü. Anne hadi geri dönelim." Mehmet tam konuşacakken Safiye onu susturur. " İkiniz de gelin bakalım yanıma."

         Çocuklar yanlarına geldiğinde Ayşe'yi kucağına oturtur Mehmet'e de oturması için eliyle işaret yapar. " Ayşem benim güzeller güzeli kızım, Mehmet'im, siz bu gibi şeylerle kafanızı yormayın büyük olmuş küçük olmuş ne farkeder? Önemli olan üçümüzün de birlikte olmasıdır. Valide sultanımız sizi çok ama çok seviyor. Hem nasıl sevmesin siz onun canından, kanından bir parçasınız. Siz hanedan-ı al-i Osman'ın kanındansınız. Bunu sakın unutmayın. Hadi şimdi gidin yatın. Birazdan Nihal size masallar anlatacak tamam mı?  Ayşe yaşasın diyerek yatağına gider. Mehmet'in yüzü düşük bir şekide ona baktığını farkeden Safiye " ne oldu" diye sorar. Mehmet yüzünü buruşturarak

      " Yalan söyleme boşuna sevmiyor iste bizi ben bunu gayet iyi biliyorum validem. Küçük değilim ben bazı şeyleri farkedebiliyorum." Safiye gülerek " bak, bak Mehmet Bey büyümüşte annesinden hesap sorar olmuş." Dedikten sonra ciddileşerek " beni sevsin ya da sevmesin farketmez lakin sizi sevmek zorunda aslanım. Şunu aklından çıkarma, değil hareme valide sultan yedi cihana sultan da olsa sen ondan kat ve kat üstünsün. Bir şehzadesin. Hadi şimdi uyku vakti."

        Safiye başını ellerinin arasına almış düşünürken Nihal hatunun sesiyle irkilir. "Sultanım iyi misiniz?" " Mehmet büyüyür büyüdükçe de etrafında yaşananları sorgulamaya başlıyor. Bazen gözlerinin içine bakıyor ve Nurbanu Sultan'a karşı büyük bir kin görüyorum. Korkuyorum Nihal, yanlış bir şey söyler, yanlış bir şey yapar da başına bir iş gelirse diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Her ne olsursa olsun, Nurbanu sultan veya bir başka kişiyle benim aramada ne yaşanırsa yaşansın bu evlatlarıma yansısın istemiyorum. Onlar yürekleri kin ve nefretle dolu değil, sevgi ve merhametle dolu büyüsünler istiyorum." Nihal hatun karşısındaki bir sultan değil de arkadaşıymış gibi sulltanın ellerini turar.

       " Siz çocukları düşünmeyin sultanım. Ben onlarla ilgileneceğim. Şimdi hünkarımızın yanına gidin nicedir hasret kaldınız hem hasret giderirsiniz hem de kafanızdaki düşünceler den bir an olsun kurulmuş olursunuz." Safiye  biraz düşünür ve haklısın diyerek hazırlnanmaya başlar. En sevdiği renk olan altın renginden elbisesini giyer, saçlarını güzelce tarar ve hünkarının sevdiği gibi açık bırakır. Denizdeki dalgalar gibi dalgalanmasına izin verir. Son olarak sultanın en sevdiği kokuyu sürerek odadan çıkar. Yüreği sanki ilk kez sultanı görecekmiş gibi heyecanla çarpmaktadır. Yüreğindeki özlem ve heyecanla koridorları nasıl geçtiğini bilemez ve has odanın kapısına ulaşır. Derin bir nefes alır ve tam odaya girecekken hiç ummadığı bir şeyle karşılaşır.

Sarayda İki VenedikliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin