Has odadan ayrılan Safiye koridorda yürürken Nurbanu sultan ile karşılaşır.
Safiye- Mutlu olabilirsiniz artık validem zira istediğinizi elde ettiniz. Aşkımı yok etmeyi başardınız. Şimdi izin verirseniz odama gideyim.
Nurbanu- Haftalar önce tam buradaydık hatırladın mı? Ben sana bu nikah olmayacak demiştim. Sen de bana gerekirse canımı ortaya koyacağım ve bu nikah olacak demiştin. Peki şimdi ne oldu? Nerde o dağları ben yarattım havalarındaki Safiye hatun? nNerde o çok güvendiğin hünkarın, yere göğe sığdıramadığın sonsuz aşkın, nerde nikahın Safiye? Ha, nerde?
Safiyenin sessiz kalması karşısında Nurbanu hızla kolunu kavrar ve "bu sana bir ders olsun Safiye. Bu anı, bu konuşmayı zinhar unutma. Unutma ki yerini, haddini iyi bilesin. Unutma ki aciz bir kölenin benim gibi bir valide sultanın karşısında asla kazanamayacağını bil." Dedikten sonra Safiye'nin kolunu geri ittirir ve hızlı adımlarla hareme doğru yol alır.
***
Safiye bir ruh misali yürür koridorlarda. Hareme geldiğinde ise ona düşmanca bakan, cadı geliyor, büyücü, büyücü diye fısıldaşan cariyelerin arasından geçerek odasına gitmeye çalışır. O dedikodu kalabalığının içinden geçerken dudaklarından tek bir sözcük dökülür. "BEN MASUMUM".
Odasına geldiğinde çocuklarının çoktan uyumuş olduğunu görür. yavaşça saçlarını okşayıp yanaklarından öptükten sonra odasının içindeki aynanın karşısına geçer.
Uzun uzun aynadaki suretini seyreder. Aynada ona bakan kızın haline acır. Yüreği yanar. Bağırmak ister. Bağıra bağıra ağlamak. Haykırmak ister. Tüm dünyaya "ben masumum" diye haykırmak. "Anne baba gelin beni alın buradan, bu günah yuvasından kuratarın beni" diye çığlıklar atmak ister. Lakin hiçbirini yapamaz. Öylece yatağının dibine çöker ve sessizce gözlerinden yaşaların düşmesine izin verir. Ağlamaktan kıpkırmızı olan gözleri bastıran uykuya daha fazla dayanamaz ve yavaş yavaş kapanır. Uyuduğunda her şey bitsin ister. Acılar sona ersin lakin asıl kabusun, asıl acının şimdi başladığının farkında bile değildir.
Zor zor kapanan gözleri sabaha doğru oradan oraya koşuşturan ayak sesleri ve gürültülerle açılır. Cariyesi Nihal'e ne olduğunu sorar. Nihal hatun bilmiyorum dercesine omuz silker. Safiye bunun üzerine git bak bakalım nedir bu sesler der.
Nihah hatun Safiye'nin emri üzerine odadan ayrılır. Seslerin geldiği yöne doğru yürümeye başlar. Bir kaç saat sonra rengi solmuş bir şekilde odaya döner. Bir şeylerin ters gittiğini anlayan Safiye ne oldu anlamında Nihal!e bakar.
Nihal- Sultanım bunu size nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.
Safiye- Korkutma beni Nihal neler oluyor?
Nihal- Ru... Ruhsar hatun, doğum yaptı. Bir kız bir de erkek ikizleri oldu. Sizi de isim verme ve dua için bekliyor valide sultan.
Safiye kaskatı bir şekide "gidelim o halde" der.
***
Safiye odaya vardığında tüm hanedanın odada toplanmış olduğunu görür. Hünkar da çoktan ezan okumaya başlamıştır. Biraz sonra ezan okunur ve yeni şehzadeyle sultana isimleri veririlir. İsimleri Selim ve Rukiye olur. Safiye de diğer hanedan üyleri gibi şehzade Selim ve Rukiye sultan için uzun ömürler dileyerek odadan ayrılır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayda İki Venedikli
Fiksi SejarahÖlümün kıyısında yaşanan hayatlar, harem cehenneminden cennete uzanan bir yol, kendi destanını yaratan, Osmanlı'ya kader katan aykırı bir kadın, güzeller güzeli Cecilia Baffo... Ve ona meydan okuyan, Osmanlı'ya diz çöktüren İtalyan güzel So...