47. bölüm

379 21 0
                                    


Safiye- Valide Sultanım.

Nurbanu- Hayırdır Safiye sen bu odanın yolunu bilir miydin?

Safiye- Hakkımda söylenenlerden haberiniz vardır herhalde. Halkın gözünde ne cadılığım kaldı, ne caniliğim ne de öldürmediğim şehzade ve sultan. Cariyelerin gözünde ise sevdiği padişah tarafından bir kenara itilmiş aptal bir sultana dönüştüm. Arkamdan nasıl güldüklerini, neler konuştuklarını görüp duymamak için sağır ve kör olsam dahi fayda etmez oldu.

Nurbanu- Yani? Bunları bana neden anlatıyorsun?

Safiye- Çok iyi biliyorum ki bunların sebebi sizsiniz. Bana olan nefretiniz, her gece hünkarımızın koynuna başkalarını sokmanız.

Nurbanu- Safiye seninle kimi hünkarın huzuruna çıkarıp kimi çıkarmayacağımın tartışmasını yapacak değilim. Akıllı bir sultan olaydın da hünkarı elde tutaydın. Sen basiretsizsen benim suçum ne?

Safiye- Validem, buraya sen haklısın ben haklıyımı konuşmaya gelmedim. Size elimi uzatmaya, artık aramızdaki mücadeleye son verelim, tıpkı ilk zamanlarımızdaki gibi huzur ve mutluluk içinde yaşayalım demeye geldim. Ne olur validem geçmişi unutalım, geçmişin karanlığıyla geleceğimizi karartmayalım. Ben size yanlış yaptım siz de bana ama artık yeter. Bitsin bu savaş. Yalvarıyorum size uzattığım bu eli geri çevirmeyin.

Bu uzatılan el ve gerçekten samimiyetle barış isteyen bir sultan bu iki Venedikli kızın son şansıydı. Birlikte olmak, yanyana, omuz omuza dünyaya hükmetmek için onlara verilen son şans. Nurbanu valide sultan uzatılan bu eli tutarsa gerçekten savaş son bulacak ve iki Baffo dünyaya birlikte diz çöktürecekti.

Safiye sultan içinden "ne olur validem, iki düşman sultan Nurbanu ve Safiye olmayalım. tut elimi Cecilia Venier Baffo, ne olur tut" diyordu. Lakin Nurbanu sultan da hiçbir değişiklik olmadığını gören Safiye "bir şey demiyecek misiniz validem" diye sormak zorunda kaldı.

Nurbanu- Artık çok geç Safiye. Aramızda çoktan bir savaş başladı. Kan döküldü. Nice masumun kanı aktı bu savaşta. Senin de benim de çok canım yandı. Bundan gayrı ne benden sana valide ne de senden bana gelin olur. Senin ve benim tek bir gerçeğimiz var Safiye. Bu savaş bittiğinde ikimizin de arzu ettiği huzur gelecek lakin sadece birimiz için. Zira bu savaş sonunda ya sen öleceksin ya da ben. Bizim için bundan başka seçenek yok.

Safiye- Elimi tutmayacaksınız yani öyle mi?

Nurbanu- Öyle.

Nurbanu sultanın bu sözü karşısında Safiye sultan başını kaldırır ve dimdik Nurbanu valide sultanın gözlerinin içine bakarak "son sözünüz bu mu validem? Gerçekten benimle savaşmaya devam edip beni yok etmek için hünkarımıza cariyeler sunmaya devam edecek misiniz?"der.

Nurbanu- Evet, son sözüm bu. Kaideler neyi emrediyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Gerekirse aslanıma her gece bir hatun değil bin hatun sunacağım lakin senin ve senin soyundan gelenin tahta oturmasına izin vermeyeceğim.

Safiye- "Kaideler demek, peki valide sultanım. Siz kaidelerinizi uygulamaya devam edin. Lakin yüce rabbimin huzurunda söylüyorum ki gün gelecek sizi göklere çıkaran devran benim için dönecek. Osmanoğlu'nun tahtına benim şehzadem çıkacak. O gün geldiğinde kaideler neyi emrediyorsa bende onu yapacağım. Nice şehzadenin katline göz yumacağım. Onların vebalini de ben ve evladım değil siz çekeceksiniz. Şimdi benimle dalga geçen cariyeler o gün gelip çattığında, biricik şehzadelerinin katli devletin bekası için vaciptir denildiğinde size beddualar edecekler. Size söz veriyorum validem onları benim aşkımı yok etmek için hünkarın koynuna girdiklerine, sizi de uzattığım bu eli tutmadığınıza pişman edeceğim." Dedikten hemen sonra odadan ayrılır.

Nurbanu sultan arkasından- Elinden geleni ardına koyma Safiye sultan koyma ki gücünün sınırlarını görelim.

Sarayda İki VenedikliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin