Sabahın ilk ışıklarıyla beraber yataklarında mışıl mışıl uyuyan Mihrimah ve Nurbanu sultanı da uyandıran bir çığlık kopar haremde. Ne olduğunu anlayamayan sultanlar odalarından çıktıklarında Gülizar adlı cariyenin haremin ortasında sallanan bedeniyle karşılaşırlar. Nurbanu iliklerine kadar irkilirken Mihrimah sultan gördüğü manzara karşısında öfkeyle " indirin şu zavallıyı oradan" diye bağırarak soluğu Safiye'nin odasında alır.
Mihrimah- Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kimsin sen ha? imsin ki benim emirlerime karşı geliyorsun. Neden hala buradasın? Bilesin ki bunun bedeli ağır olacak. Şimdi hünkarımızın yanına gidecek ve her şeyi bir bir anlatacağım. Tabi haremde sallanan hatuna ne yaptığını da.
Safiye- Artık iyici yaşlandiğınızı düşünüyorum sultanım. Hem de elinde bir kanıt olmadan birini suçlamanın ne kadar büyük bir günah olduğunu unutacak kadar.
Mihrimah- Kanıtım var, bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Safiye- Kanıt, hangi kanıt? Ha yoksa siz ( elindeki şişeyi göstererek) bu şişeden mi bahsediyorsunuz kanıt derken?
Mihrimah- Bu senin eline nasıl geçti? Bu, bu mümkün değil.
Safiye'nin gülümseyen alaycı yüzü bir anda katılaşır ve elindeki şişeyi büyük bir hızla yere çarpar ve üstüne basarak:
-Bu sarayda her şey mümkün. Artık bir kanıtınız yok sultanım. Size şunu söylemeliyim ki her kim karşımda olursa bu şişe gibi ayaklarımın altında kalacak. Siz de onlardan biri olmak istemiyorsanız karşımda yer almayı bırakın. Bu saçma düşmanlığınızdan vazgeçin.
Mihrimah- Bu ne cürret hatun benimel nasıl böyle konuşursun?
Safiye- Neyse sultanım ben sizi daha fazla tutmayayım buyurun şimdi gidin ve hünkarımıza her şeyi bir bir anlatın. Sonra da gelin bir hanedan mensubu şehzadeyi, hele ki yataklara düşmüş her gün azraille burun buruna yaşayan bi-günah bir şehzadeyi elinde bir kanıt olmadan itham eden büyük halasının sonunun ne olacağını konuşalım.
Mihrimah- "Boşuna sevinme şimdi değilse bile bir gün elbet sen de kaybedeceksin" diyen Mihrimah sultan tam kapıdan çıkacakken Safiye arkasından "kaybederim ya da etmem bence siz bunları düşünmeyin, Ömrünüzün geri kalanını sessizce geçirmeye çalışın. Yoksa mazallah yaşlı kalbiniz bunca oyunu kaldırmayacak.
Mihrimah sultan odadan ayrılır ayrılmaz Nihal hatun:
-Maşallah sultanım, Nurbanu sultanın bile alt edemediği Mihrimah sultanı tek hamlede alaşağı ettiniz.
Safiye- Daha değil Nihal, Mihrimah sultan çok akıllıdır bu yaşananları öyle kolay sineye çekmez Elbet intikam peşinde koşacaktır. O harekete geçmeden önce biz ondan kurtulmalıyız.
Nihal- Öldürecek miyiz?
Safiye- O kadar da değil. Hem bu mertebeye ulaşmış güçlü bir sultan için ölüm nedir ki en kolay yol. Ölümden daha acı verici olmalı, gözyaşı sarayı diye adlandırılan ve binlerce cariyenin, sultanın kanlı göz yaşı akkıttığı o eski sarayda veya onun gibi buradan uzak diğer saraylarda yapayanlız tarihten silinmek gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayda İki Venedikli
Ficção HistóricaÖlümün kıyısında yaşanan hayatlar, harem cehenneminden cennete uzanan bir yol, kendi destanını yaratan, Osmanlı'ya kader katan aykırı bir kadın, güzeller güzeli Cecilia Baffo... Ve ona meydan okuyan, Osmanlı'ya diz çöktüren İtalyan güzel So...