Evet, final bölümü için geri sayım başladı artık. Tam olarak kaç bölüm sonra olacağı belli olmasa da Yakın bir zamanda hikayemiz final olacak. 60. Bölüm hakkında görüşlerinizi bekliyorum.
Nurbanu sultan yıllardır kaderin yıldızlarda olduğuna inanırdı. Yine bir gece yıldızlarda kaderini aradı. Yıldızlar ona kendi kaderini değil bir başkasının kaderini sundu bu sefer.
Canfeda- Yıldızlar ne dedi sultanım. Dilekleriniz gerçek olacak mı?
Nurbanu- İlginç bir şey gördüm Canfeda. Bir kız vardı. Saçları altın gibi parlak bir kız. etrafı aydınlanıyordu. güneş gibi aydınlıktı her yer.
Canfeda- Rabbim korusun bizi sultanım bu Safiye sultan.
Nurbanu- öyle, o Safiye'nin güneşiydi. Lakin yüzü net olmayan karanlıkta duran bir kız daha vardı. O kız yürümeye başladığında aydınlığa, karardı her yer, söndü altın saçlı kızın ışığı.
Canfeda- Bu bizim Halime hatun olmalı.
Nurbanu- Halime değildi. İki kızda da Venedik nişanı vardı. Umarım bu her ne demekse bizim hayrımıza olur.
***
Zaman geçmeye başlamıştı. Safiye sultan istediği zehre ulaşmış ve her gün biraz biraz Nurbanu'nun içeceklerine zehri koymaya başladı. Nurbanu sultan ilk haftalarda gayet sağlıklı iken iki haftanın sonunda halsizleşti Her geçen gün valide sultana daha fazla acı getiriyordu. Gün be gün acıları artıyor hekimler derdini bir türlü bulamıyordu. Üçüncü haftaya ulaştığında acıları dayanılmaz hale gelmişti. İçi adeta parça parça oluyordu. Bakmayan hekim kalmamıştı. en uzak diyarlardan işinin ehli hekimler getiriliyor lakin hiçbiri hastalığın ne olduğunu anlayamıyordu. Tek yapabildikleri şey sultanın acılarını hafifletmekti.
Bir ayın sonunda Nurbanu sultanın yüzü iyice solmuş, yataktan kalkacak hali kalmamıştı. Hekimler ümidi kesmiş dua etmeye başlamışlardı. Nurbanu sultan da durumunun farkındaydı. Son anlarını yaşadığını anlamıştı artık. Bitiyordu, koskoca bir ömür, sayısız anı yok oluyordu.
7 Aralık 1583 sabahı, Nurbanu valide sultan gün ışığını son kez görüyordu. Bu günden sonra onun için bir daha güneş doğmayacaktı. Nurbanu zor nefes alıp veriyordu. Gazanfer ve Canfeda kalfanın ise sultanları için ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Biraz sonra Nurbanu sultandan beklenmeyecek bir emir geldi. Safiye sultanı yanına çağırıyordu. Birkaç dakika sonra Safiye sultan odaya geldi. Oda karanlıktı. Tüm perdeler çekilmiş, çok az mum yanıyordu. Odayı şimdiden cenaze havası kaplamıştı. Safiye son anlarını yaşayan bu kadının kendisini neden çağırdığını düşünerek tereddütle Nurbanu sultanın yanına yaklaştı. "Validem" diyerek gözlerini zar zor açıp kapayan sultanın önünde eğildi. Safiye'nin sesini duyan Nurbanu sultan gözlerini ona doğru çevirdi ve;
- Safiye, bende seni bekliyordum.
Safiye- Beni emretmişsiniz bende geldim.
Nurbanu etrafındaki herkese- Dışarı çıkın, bizi yalnız bırakın.
Gazanfer Ağa- Nasıl olur sultanım, siz nasıl yalnız bırakırız?
Nurbanu- Çıkın dedim Gazanfer yorma beni, çık.
Sultanının bu yalvarırcasına ki haline daha fazla itiraz edemeyen Gazanfer Ağa herkesle birlikte dışarı çıktı.
Nurbanu- Yaklaş Safiye.
Safiye yatağa biraz daha yaklaşır ve Nurbanu'nun feri kaçmış gözlerinin içine bakar.
Nurbanu- Kazandın Baffo kızı, bu savaşı sen kazandın. İkimizden biri ölmek zorunda demiştim. Ya en ya ben. Meğer kaybedecek olan benmişim.
Safiye gayet dik bir şekilde- Yıllar evvel size söylemiştim validem, devran döndü, siz Hürrem sultanı geçtiniz. Yine bir gün gelecek, devran dönecek ve sizin seçtiğiniz de sizi geçecek demiştim. İşte o gün bugün. Elinizdeki yüzük dahi size ait olan her şeyin benim olacağı gün bugün. Savaş istediniz, ya sen ya ben iki Baffo bu hareme fazla dediniz. Savaştık, bitti, ben kazandım.
Nurbanu- Yıllar evvel nasıl karşılaştığımızı hatırlar mısın Safiye? O kadar inattın ki Venedik'e döncem ben diye tutturmuştun. Aylarca ben bu asi kızı nasıl eğitip şehzadem Murat'a sunacağım diye düşünüp durmuştum.
Safiye- Hatırlamaz mıyım, sizin acı dolu olduğunu düşündüğüm kaçırılma hikayenizi dinledikten sonra inadı bırakmış ne derseniz yapmaya başlamıştım. Yükselişinize hayran kalmış, bende sizin gibi olacağım demiştim. Tabi o zamanlar sizin gibi olmaktan kastım elleri kanlı bir sultan olmak değil, güçlü ve merhamet dolu bir sultan olmaktı. Çünkü o zamanlar sizi çok iyi bir sultan sanıyordum. Bu melek kadın beni kötü adamların elinden aldı diyordum. Ben evlatlarım ve aşkımla mutlu olmak istemiştim. Lakin şuan geldiğim nokta ortada. Üstün çabalarınız sayesinde ellerime yüzlerce kez yıkasam da geçmeyecek kadar kan var.
Nurbanu- Bana ihanet etmeseydin bu noktaya gelmezdik. En başta söyledim, sana hayal dahi edemeyeceğin bir güç sunacağım, buna karşılık senden istediğim tek şey sadakatti Safiye. Mutlak sadakat.
Safiye-Ben size ihanet etmedim. Şehzade doğurdum, sultan oldum diye beni rakip belleyen sizdiniz. Her dediğinizi yapmama rağmen beni yok etmeyi kafanıza koydunuz. Murat Han'a cariyeler sundunuz. Bu benim kabul edeceğim bir şey değildi. Hangi seven kadın sevdiği adamı bir başkasıyla paylaşmak ister ki? Yalvardım, yapmayın bunu bana dedim lakin duymadınız her gün bir başkasını yollamaya kalktınız. Murat kabul etmedi onları, beni sevdi, beni nikahına almak istedi diye adımı cadıya çıkarıp hünkarımızı bana düşman ettiniz. Ben çok istedim hür bir kadın olup hünkarımızın nikahlı eşi olmayı. Sizin gibi, Hürrem sultan gibi benim de nikahım olsun istedim. Köle diye aşağılanmak nasıldır çok iyi bildiğiniz halde buna izin vermediniz. Önüme yüzlerce rakip çıkardınız, hünkarımızla bir gecede yedi kere baba olan adam diye dalga geçilmesine izin verdiniz. Hiçbiri yetmedi. Döktüğüm onca göz yaşı, onca feryat size yeterli gelmedi. Mehmet'imin, canımın parçasının canına kast ettiniz. Onun kaderinin şehzade Mustafa'ya benimkinin de Mahidevran sultana benzeyeceğine herkesi inandırdınız. Tüm bunlar karşısında bende nasıl sadakat beklersiniz? Neyin sadakati bu?
Nurbanu- Ben bu zamana kadar ne yaptıysam Murat Han içindir. Yine olsa yine yaparım.
Safiye- O halde beni gayet iyi anlarsınız zira bende her ne günah işlediysem şehzadem Mehmet'in istikbali içindir. Evladımın ölmesindense cihandaki tüm şehzadelerin ölmesi bana yeğdir. Cehennemde mi yanacağım? Katil mi olacağım? Zinhar umurumda değil. Aslanım yaşasın ve hak ettiği tahta çıksın ben her günaha ve bedeline razıyım.
Nurbanu- Hedefin valide sultan olup haremi yönetmekse bu o kadar kolay değil Safiye sultan. Yanmadan , nice engelden geçmeden o mertebe senin olamaz.
Safiye- Yandım ve yeniden doğdum. Artık her şeye hazırım. Sanmayın ki tüm bunları valide sultan olup haremi yönetmek için yapıyorum. Ben o hedeften hünkarımızın cadı diye nikahlamaktan vazgeçtiği gün, köle olarak girdiğim has odadan yine köle olarak ağlaya ağlaya döndüğüm gün, nikahımda giyerim dediğim hürriyet kaftanını yaktığım gün vazgeçtim. Harem ne ki validem ben Hürrem sultanın yapamadığını yapacağım. dünyayı ben yöneteceğim. Osmanlı'ya ve dahi tüm cihana önümde diz çöktüreceğim.
Nurbanu'nun nefes alışverişleri iyice sıklaşmıştı artık "Şimdi senin için dönen devran bir gün bir başkası için dönecek Safiye. o kişi ki senin sonun olacak."
Safiye- Öyle biri yok sultanım. Öyle bir güce sahip olacağım ki benden daha kudretli bir sultan adım atmayacak bu cihana." Dedikten sonra hızla arkasını döner. Tam yürüyecekken Nurbanu sultan Safiye'nin kolunu kavrar.
Nurbanu- Kaderin oyunları daha bitmedi Sophia doğduğumuz toprakların kokusunu alıyorum. Biri daha gelecek bu hareme o toprakların kokusunu, asaletini, hırçınlığını taşıyan biri daha. Yıldızlar, gök fısıldıyor, bu senin son savaşın olacak. Ölüme yürüyecek olduğun son savaş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarayda İki Venedikli
HistoryczneÖlümün kıyısında yaşanan hayatlar, harem cehenneminden cennete uzanan bir yol, kendi destanını yaratan, Osmanlı'ya kader katan aykırı bir kadın, güzeller güzeli Cecilia Baffo... Ve ona meydan okuyan, Osmanlı'ya diz çöktüren İtalyan güzel So...