68.bölüm

310 18 2
                                    


1603 yılında şehzadenin cansız bedeni haremden çıkarken Halime sultanın çığlıkları cihanın öbür ucuna ulaşmıştı. Evladının tabutuna sarılmış "gitme, Mahmut" diye feryat ediyordu. Safiye sultan ise bu acı dolu manzarayı film seyreder gibi izliyor, taş kesilmiş yüreği bir gram sızlamıyordu.

Gerçekten de zaman Safiye'yi çok değiştirmişti. Kalbi taş kesilmiş, iktidarda kalmak için her şeyi yapabilecek bir mumyaya dönmüştü. Gençliğinde yapmam dediği ne varsa yaptı Safiye. Osmanlı'ya gelmiş olan en gaddar sultan oldu.

Şehzadenin tabutu giderken yolda tabutu gören ahali kimdir bu diye sormuş? Saray muhafızları da boyunlarını eğerek "devletin bir daha zor göreceği bir yiğittir" demiştir.

Bu acı dolu an Halime sultanı da değiştirdi. Türlü büyülerle, zehirlerle rakiplerinden kurtulmaya çalıştı. Diğer şehzadesi Mustafa'yı hayatta tutmak için nice can almaya yemin etti. Aldı da.

Sultan Mehmet bir zaman sonra evladına boş yere kıydığını anladı. Mektupların sahte olduğunu, şehzadenin bi-günah olduğunu öğrendiğinde adeta yıkıldı.

Mehmet- Siz bana ne yaptırdınız valide, aklıma girip beni evladımın katili eylediniz, elimi evlat kanına buladınız. Meğer şehzadem masummuş.

Safiye- Bizimle ne ilgisi var Mehmet? Biz nerden bilelim mektupların sahte olduğunu? Şehzadenin söyledikleri, yaşananlar, şeyh efendinin söyledikleri, yeniçerinin sultan Mahmut diye etrafta naralar atması, bizi de inandırdı şehzadenin isyan edeceğine. Biz nerden bilecektik bi -günah şehzademiz, yiğit Mahmut'umuzun zalimlerin oyununa geldiğini.

Mehmet- Ben bu acıyla nasıl yaşarım? Evladımı kendi ellerimle ölüme gönderdim. Bu günahın vebalini nasıl taşırım?

Safiye- Bu kadar abartma aslanım, daha şehzadelerin var hayatta olan. Hanedanımızın kökü kurumuş gibi davranmayı bırak. Olan oldu artık öleni geri getirecek halimiz yok sağ olanları koruyalım aynı oyuna tekrar gelmeyelim yeter.

Mehmet- Hiç şüpheniz olmasın validem bir daha asla oyunlarınıza gelmeyeceğim. Siz de ben de çok iyi biliyoruz ki Mahmut'u önüme siz attınız. Her gün Mahmut seni tahttan indirecek diye diye aklımı bulandırdınız. Bu günah, bu kan validem sizi de beni de rahat bırakmayacak.

Mehmet geri kalan saltanatı boyunca hep bu sözleri tekrar etti. Bu acıya yüreği dayanamıyordu, Evladının sureti gözünün önünden gitmiyordu. Kıymıştı oğluna hem de saltanatının bitmesine sayılı günler kala. Yok etmişti devletin yiğit padişahını, karartmıştı geleceği.

16 Aralık 1603 tarihinde hünkarın kalbi acıya daha fazla dayanmayarak iflas etti. Geçirdiği kalp krizi sonucu padişah hayata gözlerini yumdu. Ardından da Safiye sultanın desteklediği şehzade Ahmet tahta çıktı. Safiye, Ahmet'i gerçekten çok istiyordu. Onun toyluğu, annesinin sessizliği Safiye için biçilmiş kaftandı. Ahmet'i dilediğim gibi yönetirim diye düşünüyordu.

Her şey safiye sultanın hayal ettiği gibi oldu. Oğlunun saltanatı bittiği için her valide sultan gibi eski saraya gitmesi gerekirken Topkapı Sarayında, valide sultan makamında kalmaya devam etti. Ahmet Han'ı ve dolaysıyla devleti istediği şekilde yönetmeye başladı. Adeta devlet içinde devlet kurdu.

Çok mutluydu valide sultan hem de çok. Dünya onun etrafında dönüyordu. Her alanda adamları vardı. Devletin hazinesi ile yarışır şahsi bir hazineye sahipti. Bir dediği iki edilmiyor, istediği vezir, istemediği rezil oluyordu. İktidar gözünü döndürmüştü. Devlet işleriyle ilgilenmeye o kadar odaklanmıştı ki haremde olan bitenden bi-haberdi. Saraya Bosna beyler beyinin hünkara hediyesi bir kız gelmişti. Anastasya adında çok güzel bir kız. Kıza ilk başta Hatice, daha sonra da Mahpeyker adı verilmişti. En sonda Kösem dendi. Herkes kızın zekasından, güzelliğinden konuşuyordu lakin Safiye'nin umrunda değildi.

Kız ilk başlarda saraydan kaçmak için çok uğraşsa, isyan etse de sonunda Ahmet Han'ın aşkına dayanamamış ve kendini aşkın kollarına bırakmıştı. Safiye bu kızı yatak eğlencesi olarak görüyor Ahmet Han onunla oyalansın ben devleti yöneteyim diyordu.

Kızın sürekli olarak has odaya çağrılması belli bir süre sonra Safiye sultana rahatsızlık vermeye başladı, içine şüphe girmeye başlayan sultan Ahmet Han'a yeni cariyeler gönderdi. Halvete giren cariyelerden Mahfiruz hatun Mahpeyker'den önce gebe kalmayı başardı. Bu durum Mahpeyker'in hoşuna gitmedi ya şehzade doğar da Ahmet ona yönelirse diye korkmaya başladı. Onu kendine rakip yapan Safiye sultana kinle doldu. Zaten haremdeki etkinliği, devleti parmağında oynatması, Ahmet Han'a her dediğini yaptırması Kösem'in hoşuna gitmiyordu. Devletin bir padişahı olmalı Safiye sultan uzak durmalı diyordu. Bu düşüncesini Ahmet Han'ın aklına işlemeye başladı. Yavaş yavaş girdi aklına. Sonunda hünkar Safiye sultanın eski saraya gitmesine karar verdi.

Sarayda İki VenedikliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin