11.Bölüm

3.3K 198 63
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Ufuk
Taha'yla, el ele durmuş, koştuğumuz yolun bizi nereye getirdiğine bakıyorduk. Gözlerimizde çocuksu heyecan pırıltılarının olduğuna emindim. Çünkü geldiğimiz yer lunaparktı. Yıllar sonra lunaparka gelmiştim. Küçükken annem getirirdi. Sonra da hiç gelmemiştim.

"Hadi bakalım. Eğlence vakti." dedi Taha elimden çekiştirerek. Çekiştirmesine izin vermeyince durup bana baktı.

"Cidden mi? Oyuncaklara mı bineceğiz?" diye sordum. Karşımda dikildi, elimi bırakmadan.

"Ne demiştik mavi çocuk? Kendini bana bırakacaktın bu akşam ve güzel zaman geçirecektik." dedi. Boşta olan elimle saçlarımı karıştırdım.

"Tamam ama bunun için lunaparka gelmemiz şart mıydı? Çok klişe bu." dedim gülerek. O da güldü gamzelerini gözüme sokarak ve cevap verdi.

"Yazarın aklına başka bir yer gelmedi ne yapalım? Hem o klişe seviyor." deyince anlamsız bir şekilde baktım.

"Ha?" dedim. Küçük bir kahkaha atıp cevap verdi.

"Klişeler iyidir. Hadi geeel." diyerek elimden çekiştirdi ve oyuncaklara doğru yürüdük. Taha da bir şey vardı. Çocuğa hayır diyemiyordum. Neden bilmiyorum ama diyemiyordum işte.

***

Yaklaşık iki saat boyunca, bütün oyuncaklara binmiştik neredeyse. Artık bayılacaktım. Kendimizi ilk bulduğumuz banka bıraktık.

"Başım mı dönüyor yoksa dünya mı?" diye söylendim başımı tutarak. Taha da yanımda oturuyordu.

"Sanırım dünya dönüyor." deyince kıkırdadım. Manyak bir ikili olmuştuk. En son dönme dolaba ve gondola bindiğimiz için başım dönüyordu muhtemelen. Biraz daha bankta oturup, kendimize gelmeyi bekledikten sonra, iyi olduğumuza emin olunca kalktık.

Geldiğimiz yolu yürümeye başladık. Eğlenceli bir akşam olmuştu benim için. Cidden kafam dağılmıştı. İki saatliğine de olsa, her şeyi unutup, güzel zaman geçirmiştim.

"Teşekkür ederim." dedim Taha'ya. Ellerimi, üstümdeki kapşonlu sweatimin ceplerine koymuştum. Taha'ya baktığımda, o da aynı şekildeydi.

"Neden bu teşekkür mavi çocuk?" diye sordu bana bakarak. Bana 'mavi çocuk' demesi hoşuma gitmeye başlamıştı. Sanki sadece ikimizin anladığı bir şifre gibiydi.

"Bu akşam için. Tanıştığımızdan beri yaptığın her şey için." dedim. Gülümseyip cevapladı.

"Önemli değil. Mutlu olduysan yeter bana." dedi. Yine gamzeleri çıkmıştı ortaya.

"Gamzelerin çok güzel. Çok belirgin." deyiverdim. Tamamen benden bağımsız çıkmıştı ağzımdan. Yani daha doğrusu, ağzımdan kaçırmıştım. Dediklerimden sonra, Taha yolda durup bana baktı. Ben de ona baktım ama saniyelik olarak.

"Teşekkür ederim mavi çocuk. Senin de gözlerin çok güzel. Gecenin köründe bile ışıl ışıl parlıyor." deyince yutkundum. Utanmıştım anasını satayım!

"Teşekkür ederim." dedim ama kısık çıkmıştı sesim. Bir şey konuşmadan yürümeye devam ettik.

Yine nereye gittiğimizi bilmiyordum ve yine umurumda değildi. Kafam başka şeylerle doluydu ve dağıtmam gerekiyordu. Nereye olsa giderdim...

Tam şu an yazdım. Nasıl oldu bilmiyorum. Yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

Bu arada gidişat nasıl?

Öpücükler 💋

DİLDÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin