15.Bölüm

2.6K 173 37
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Taha
Motoru durdurunca, belimdeki kollar gevşedi ve tamamen ayrıldı. Oysa böyle olmak çok güzeldi.

Motordan inip kaskımı çıkardım ve motorun kol kısmına astım. Ufuk'a baktığımda, açmaya çalışıyordu. Bir şey demeden, ellerini tutup indirdim ve ben açtım kilit kısmını. Daha sonra kaskı karasından çıkardım. Saçları dağılmıştı. Kaskı motorun üstüne bıraktım ve ellerimi saçlarına götürdüm. Saçlarını daha da karıştırdım. Ufuk'a baktığımda kaşlarını çatmış bana bakıyordu.

"Ne yapıyorsun be?" deyip geri çekti kendini. Sesli bir şekilde gülüp cevap verdim.

"Zaten dağılmıştı. Böyle daha doğal oldu." dedim ve etrafımızı gösterdim. "Eee nasıl buldun burayı?" diye sordum. Etrafta kısaca göz gezdirip cevap verdi.

"Issız bir yer burası." dedikten sonra, gün batımı manzarasına takıldı gözleri. Güneş, batmak üzereydi ve battığı yer kızarmaya başlamıştı. Mavi gözleri parlayarak baktı bir süre ve daha sonra manzaraya doğru yürüdü. "Harika bir şey bu." dedi. Bir süre gün batımını izledik hiç konuşmadan. "Buraya niye geldik?" diye sordu birden. Ellerim ceplerimde, gün batımını izliyordum. Ufuk'un sorusuyla ona baktığımda, o da bana bakıyordu. Ellerimi ceplerimden çıkarıp, bedenimi ona çevirdim.

"Bak, yalnızız burada. Bizden başka kimse yok. Bağır, çağır içini dök diye getirdim seni buraya. Avazın çıktığı kadar bağırabilirsin." dedim. Dudakları şaşkınlıkla aralandı ve bakışlarını yüzünde gezdirdi bir süre.

"Bu... Bunun için mi geldik cidden?" diye sordu. Başımla onayladım.

"Evet. Bunun için geldik. Avazın çıktığı kadar bağırmak istiyordun. Burası bunun için uygun." dedim gayet rahat bir şekilde. Karşısındaki uçsuz bucaksız denize baktı bir süre. Gözlerinin güzelliği denizle yarışır, gözleri galip çıkardı bu yarıştan.

"Tamam ama şu manzara bana çok iyi geldi." dedi ve denizin kokusunu içine çekti. "Ve deniz kokusu beni çok rahatlatıyor." dedi. O, gözlerini denize çevirmiş, denizi izliyordu. Ben de onu.

"Beni buraya getirdiğin için çok teşekkür ederim." dedi ve bakışlarını bana çevirdi. İzlerken yakalanmıştım iyi mi? Bakışlarımı kaçırarak cevap verdim.

"Önemli değil. İstediğin zaman geliriz." dedim ve ben de denize çevirdim bakışlarımı. Akşam vakti olduğu için, hava hafiften serinlemeye başlamıştı ve deniz dalgalıydı.

"O kız sevgilim değildi." dedi birden. Kaşlarımı çattım hafifçe. Çünkü ne demek istediğini anlayamadım.

"Anlamadım? Kim?" diye sordum. Gözlerini, batmakta olan güneşten ayırmadan cevap verdi.

"O gün korku evine birlikte geldiğim kız. Sevgilim değil." dedi. Niye bunu demişti ki birden bire?

"Anlıyorum. Peki nereden çıktı bu şimdi?" diye sordum. Gülümseyip bana doğru döndü tüm bedeniyle.

"İlk tanıştığımız zaman sevgilim sanmıştın. Ben o zaman cevap vermemiştim sana. Biraz gecikmiş bir cevap oldu ama o sevgilim bile değildi. Takılıyorduk sadece. Zaten o olaydan sonra da bir daha görüşmedik." dedi. Ben de istemsizce gülümsedim.

Aklıma, beni odadan kaçırdığı gün gelince, sesli bir şekilde güldüm.

"Neden güldün?" diye sordu. Yüzündeki tatlı gülümseme hala yerini koruyordu.

"Aklıma, beni odadan kaçırdığın geldi." dedim gülerek. Kısa ve güzelbir kahkaha atıp cevap verdi.

"Bütün suç bende değil aslında. Ben kaçırdım ama benimle beraber koşan da sendin. Durdurmadın beni, 'Hop nereye gidiyoruz?' demedin." dedi. O da gülüyordu. Bir şey demeden yüzüne baktım bir süre. Şu ana kadar gördüğüm en güzel şeylerden biriydi Ufuk ve mavi gözleri. Yutkunup, gözlerine baktığımda, parlayan mavileriyle gözlerime bakıyordu o da.

Elimi yüzüne çıkarıp, yanağına dokundum. Yüzündeki tebessüm silinmiş, gözlerini şaşkınlık bürümüş bir şekilde bana bakıyordu. Ben de en az onun kadar şaşkındım. Bir erkekle bu şekilde yakın olmayı asla yadırgamıyordum şu an. Daha doğrusu, Ufuk'un mavilerini keşfettikten sonra...

Elim, Ufuk'un yanağında dururken, teninin sıcaklığı bütün bedenimi kavuruyor gibi hissettim. Ya da benim kanım kaynıyordu. Ufuk'la hep bu şekilde kalmak istedim o an. O mavileri hep bana baksın istedim. Bunun nedeni çok barizdi aslında ama alışık olduğum bir durum değildi. Aşkı her ne kadar cinsiyetlere göre ayırmasam da, bize empoze edilen, kız ve erkek ilişkisiydi. Ama şu an kanımın kaynadığı ve boğazımdaki yumruya sebep olan kişi bir erkekti.

Toplumun bize dayattığı şeyleri de umursamıyordum. Umurumda da değildi. Şu anda, her şeyi bir kenara bırakıp, karşımdaki dudakları öpmek istiyordum mesela. Ama bu mavi gözlü çocukla, aramda olan şeyi, tehlikeye de atmak istemediğimden kendimi durdurdum. Zor da olsa. Birkaç dakika, gecikmeli olsa da, cevap verebildim.

"İyi ki..." dedim ama sesim kısık çıkmıştı. Yutkunup, tekrar cevap verdim. "İyi ki dememişim."

Biraz hızlandıralım...

DİLDÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin