İyi okumalar
Önceki bölümü atlamayın lütfen...
"Yardım edeyim sana." diyerek mutfağa girdi Doğan. Baran kahvaltı hazırlıyordu ve Doğan da ona yardım etmek istiyordu.
"Şey, gerek yok ben hallederim." dedi Baran ve domatesleri doğramaya başladı. Doğan, Baran'ı dinlemeden, kahvaltılıkları masaya yerleştirmeye başladı. Baran, göz ucuyla bakıp, yardım ettiğini görünce gülümsedi. "Teşekkür ederim." dedi. Doğan cevap vereceği sırada, telefonu çaldı. Telefonunu çıkarıp, ekrana baktığında, ufak bir şaşkınlık yaşadı.
"Bunu açmam gerekiyor. Şurası balkon mu?" diye sordu. Baran, başıyla onayladı. Doğan, telefonunu cevaplamak için, mutfağın balkonuna çıktı. Baran, arayan kişiden dolayı huzursuz olmuştu. Arayan kimdi acaba?
Doğan, balkona çıktıktan sonra, telefonu açtı.
"Abi? Sabah sabah hayırdır?" diye sordu. Sinan, her zamanki gibi neşeli çıkan sesiyle cevap verdi.
"Sana da günaydın Doğan bey." dedi. Doğan, saçlarını karıştırıp cevap verdi.
"Günaydın abi. Hayırdır sen sabah sabah pek aramazdın? Hangi dağda kurt öldü?" diye sordu. Sinan, derin bir nefes alıp, cevap verdi.
"Akşam oraya geleceğim. Aslında sürpriz yapacaktım ama babama karşı dururken, sen de benim safımda ol diye haber vereyim dedim. Asıl sürpriz de babama olsun." dedi, son cümlesinde gülerek. Doğan da gülüp cevap verdi.
"Abi sen ciddi misin? Sonunda geliyor musun yani?" dedi. Abisinin, sonunda bütün zincirleri kırması, ona da cesaret vermişti.
"Tabi geliyorum. Artık beni burada feriştahı gelse tutamaz." dedi. Sinan'ın, Türkiye ye geri dönecek olması, Doğan'ı şüphelendiriyordu. Sonuçta, yıllardır yurtdışındaydı.
"Abi doğru söyle ne haltlar karıştırdın da apar topar buraya geliyorsun?" diye sordu. Sinan, gergin bir şekilde nefes alıp verdi. Kardeşinin kendini bu kadar iyi tanıması, sinir bozucu olabiliyordu bazen.
"Yok bir şey ya ne haltlar karıştıracağım?" dedi ve kısa bir duraksamanın ardından ekledi. "Neyse, benim şimdi kapatmam lazım. Hazırlanacağım. Yola çıkınca ararım seni." dedi ve kısaca vedalaşarak kapattılar telefonu. Doğan, telefonu kapatıp düşündü.
"Acaba abim niye geliyor ki? Kesin bir şey var kesin. Neyse dönsün de, öğrenirim." dedikten sonra, içeri girdi. Sabah ayazı üşütüyordu. Mutfağa girdikten sonra, yine Baran'ı gördü. Çayı demliyordu.
"Her şeyi hazırlamışsın." deyince, Baran irkildi ve kaynar suyu çaydanlığa dökerken, irkildiği için, eline döküldü birazı. Acıyla inleyerek, çaydanlığı elinden bıraktı. Doğan, hemen yanına gitti hızla.
"Dur hemen suya tutalım." dedi ve çeşmeyi açıp, Baran'ın elini tutarak, suyun altına çekti. Baran, elindeki temasla heyecanlansa da, canı da yanıyordu hâlâ. "Çok mu acıyor?" diye sordu Doğan, yumuşak bir sesle. Baran, usulca başını salladı.
"Biraz yanıyor. Sakarlık işte." dedi. Aslında sakarlık değildi, dalgındı. Doğan'ın, gülerek kimle konuştuğunu düşünüyordu ve bunu düşünürken dalmıştı. Doğan da aniden seslenince, irkilerek elini yakmıştı.
"Krem falan var mı?" diye sordu Doğan. Baran, eli hâlâ suyun altında dururken, kısa bir an düşündü. O sırada, Erkay mutfağa girdi.
"Güna- ne oluyor?" dedi ve Baran'ın yanına doğru gitti. "Neyin var Baran?" diye sordu. Doğan, Erkay'dan hoşlanmıyordu ama burası onların eviydi. Katlanmak zorundaydı. Hem, Baran'ın eli acıyordu! Şu an gidemezdi.
"Elim yandı. Çay demlerken, kaynar su döküldü." deyince, Erkay yüzünü buruşturdu. Canının ne kadar yandığını tahmin edebiliyordu. Dolaptan biraz çukur bir kap çıkardı ve dolaptan soğuk su çıkarıp, çukur kaba döktü. Baran'ın, Doğan'ın elinde duran elini tuttu ve konuştu.
"Soğuk suda dursun elin biraz. Ben de yanık kremi getireyim." dedi ve Baran mutfak masasının sandalyesine oturup, elini çukur kaba, suyun içine koydu. Doğan çeşmeyi kapatıp, Baran'ın yanına oturdu. Sinirleri bozulmuştu. Erkay, yine meydana çıkıp sinirlerini bozmuştu. Baran'ın elini tutması, canını sıkmıştı.
Kol saatine bakınca, şirkete gitmesi gerektiğini farketti.
"Benim gitmem gerek." deyince, Baran'ın bakışları Doğan'ı buldu. Gidecek olması bir miktar üzmüştü.
"Kahvaltı etseydin önce." dedi Doğan'a. Doğan, gülümsemeye çalışarak cevap verdi.
"Yemiş kadar oldum. Teşekkür ederim." dedi ve arkasını döndü. Aklına gelen şeyle, tekrar Baran'a döndü. "Numaranı verir misin?" deyince, Baran şaşkın bir şekilde baktı. "Yani şey, şimdi seni böyle bırakıp gidiyorum ya mecburen, daha sonra belki şey yaparız. Yani şey derken-" diye hızla konuşurken, Baran'ın güldüğünü görerek sustu. İlk kez görmüyordu sanki bu gülüşü. Tanıdık geliyor gibiydi.
"Tamam. Al yaz numaranı." dedi Baran, telefonunu uzatırken. Doğan, az önce yaptığı aptallık yüzünden utanarak, telefonu aldı ve numarasını yazıp, kendini çaldırdı. Telefonu Baran'a geri uzattı.
"Tamamdır. Ben artık gideyim." dedi ve Baran'ın, suda duran eline bir bakış atıp konuştu tekrar. "Geçmiş olsun." dedi ve tam kapıdan çıkarken, Erkay'la karşılaştı mutfak kapısında. Erkay'a ters ters bakarak mutfaktan çıktı ve daha sonra da evden çıktı.
Erkay, elinde kremle gelip, sandalyelerden birini Baran'ın karşısına çekip oturdu ve kağıt havlu alıp, Baran'ın elini kuruladı. Kremi yavaşça sürerken de, aklına gelen şeyle, dudaklarını araladı.
"Bu adamın derdi ne?" dedi ve Baran'a baktı. Baran, dudaklarını büktü, 'Bilmiyorum.' anlamında. Erkay da bir şey demeden, kremi sürmeye devam etti.
Sinan geliyor 🤭
Yorumlarınızı bekliyorum 🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLDÂR (BxB)
RomanceKorku evinde, hiç umulmadık bir şekilde başlayan bir aşk... Eşcinsel hikâye... 17.10.2021 - 07.02.2022