39.Bölüm

1.3K 100 52
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Erkay
Herkes çiftti. Herkesin sevgilisi vardı. Doğan'ın abisi bile, Tahsin abiyle flört ediyordu resmen. Sadece ben kalmıştım. Ben de Gürkay'la flört ediyordum ama sadece bu kadar. Ötesi yoktu. Daha fazlasını istiyordum. Sarı saçlarını okşamak, yanında uyumak, yanında uyanmak istiyordum. Ama iki aydır flörtten öteye gidemiyordum.

Bunaldığımı hissederek balkona çıktım. Derin bir nefes çektim içime. Hepimiz, bizim evde toplanmış, takılıyorduk. Büyük bir grup olmuştuk ve güzel zaman geçiriyorduk. Gürkay'ın annesi arayınca, rahat konuşabilmek için benim odama geçince, ben de balkona çıktım hava almak için. Balkondaki tabureye oturunca, biri daha çıktı balkona. Kapıya doğru baktığımda, bu kişinin Doğan olduğunu gördüm.

"Sen de mi buradaydın?" diye saçma bir soru sordu. Yine de mırıltıyla onayladım. Diğer tabureyi de o çekip oturdu. Aramızda soğuk rüzgarlar esiyordu kendisiyle. Yine de kavga etmeden durabiliyorduk.

"Neden hoşlandığını direkt söylemiyorsun Gürkay'a?" diye sordu birden. Şaşırmam gerekiyordu ama şaşırmamıştım bunu farketmesine. Bin kilometre öteden farkedilirdi Gürkay'dan hoşlandığım.

"Bu o kadar kolay değil." dedim ben de iç çekerek. Doğan, elini omuzuma koyunca, ona doğru baktım.

"Sana bir sır vereyim mi? Gürkay, dobralığı sever. Ona karşı açık, net ve dobra ol. Gerisi zaten kendiliğinden hallolur." dedi.

"Ben yapamam. Yani nasıl pat diye söyleyeyim ki ondan hoşlandığımı?" dedim. Elini omuzumdan çekip, ayağa kalktı.

"Ben bilmem artık. Tüyoyu verdim ben. Gerisi sana kalmış." dedi ve içeri girdi. Sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım. Nasıl çıkacaktım bu işin içinden?

Gürkay
Erkaylarda toplanmış, güzel bir sohbet ortamı kurmuştuk. Sekiz kişilik güzel bir grup olmuştuk. Grubumuza, Sinan abi ve Taha'nın abisi de dahildi artık. Onlar da kavga ederek tanışmışlardı. Sinan abi biraz daha flörtöz davranıyordu. Yani hiç, sütten ağzım yandı, yoğurdu üfleyerek yiyeyim kafasında değildi. Yardırıyordu Tahsin'e doğru. Aslında en iyisini yapıyordu. Dobra olmak, açık ve net olmak en iyisiydi. Gri olmayacaksın. Ya siyah, ya beyaz olacaksın. Net işte.

Erkay'ın odasında, annemle konuştuktan sonra telefonu kapatıp salona çıktım. Şöyle bir baktım ama Erkay görünmüyordu ortalıkta. Doğan, Baran'ın yanında oturuyordu. Benim hemen yanımda, yerde oturuyorlardı. Elime dokununca, aşağı doğru baktım.

"Balkonda seninki." deyince, kaşlarımı kaldırarak baktım ve sırıttım. Benimki... Erkay'ın benimki olma fikri hoşuma gidiyordu. Başımla onayladım Doğan'ı ve balkona çıktım. Erkay balkonun köşesinde, taburede oturuyordu. Düşünceli gibiydi.

"Ne yapıyorsun burada tek başına?" diye sordum. Bana bakıp, oturuşunu dikleştirdi.

"Şey, bunalmıştım içeride. Hava alıyordum biraz." dedi. Başımla onaylayıp, diğer tabureye oturdum. Sol tarafımda kalıyordu Erkay.

"Ben de annemle konuştum. Sana bakındım ama yoktun içeride. Doğan söyledi burada olduğunu." dedim. Gülümseyip, anlık olarak bana çevirdi başını.

"Benden hoşlanmadığını sanıyordum." dedi, Doğan'ı kast ederek. Ben de gülümsedim.

"Başlarda hoşlanmıyordu evet. Hem de hiç." dedim. "Ama bu aralar o kadar da değil bence. Yani ortak noktanız var. Sürekli karşılaşmanız gerekecek. O da bunun farkında artık." diye devam ettim. Pür dikkat beni dinliyordu. Dilim dolaşacak, cümle bile kuramayıp rezil olacağım diye korkmaya başlıyordum, onun bana her bakışında.

"Benim onunla bir derdim yoktu ki hiç. Ha, tabi Baran'ın onun yüzünden ağlayıp, üzülmelerini saymazsam." dedi ve bana baktı. Başımla onayladım sadece. Baran beş yıl boyunca bizim aptalı beklemişti. Çocugun sadakatine hayran kalmıştım.

Bir süre susup, karanlık binalarda gezdirdik gözlerimizi. Evin manzarası yoktu. Sırf binalar vardı. Betona boğulmuş bir şehire dönüşüyordu İstanbul.

"Bir şey diyeceğim sana." deyince, 'Sonunda.' diye geçirdim içimden. 'Sonunda açılacak.' Eğer bu kez de açılmazsa, ben açılacağım çünkü.

"Tabii. Seni dinliyorum." dedim ve oturduğu taburede bana döndü. Ben de ona doğru döndüm ve tüm ilgimi ona verdim.

"Ben biseksüelim Gürkay. Yani, öyleymişim. Bunu, senden sonra farkettim." deyince, kaşlarımı kaldırarak baktım karşımdaki oğlana. Kalbim heyecandan ağzımda atıyordu sanki. Bir şey demiyor, sadece dinliyordum. "Seni ilk gördüğüm an farkettim aslında bunu. Siz korku evinden gittikten sonra, seninle bir daha iletişime geçemeyeceğim sandım ve bu bir miktar korkuttu. Belki o gün seninle karşılaşmasak, muhtemelen kendimi farketmeyecektim. Bana bu fırsatı verdiğin için teşekkür ederim." dedi. Üstü kapalı da olsa, bir şeyleri itiraf etmişti aslında. Devam etmeyeceğini düşünerek konuşacaktım ki, gözlerini gözlerime dikip, dudaklarını araladı.

"Ben bugüne kadar bir erkeğin beni bu denli etkileyeceğini düşünmezdim. Yani bana deseler bile inanmazdım. Ama seni gördükten sonra bunun bir anlamı yok. Yani demek istediğim..." diye anlatırken, lafı o kadar dolandırmıştı ki, dayanamayarak ben konuştum.

"Ben de senden hoşlanıyorum Erkay." deyiverdim. Gözleri anbean şaşkınlıkla büyürken, ben bunu nasıl böyle pat diye söylediğime şaşıyordum. Bir şey demeden bir süre öyle baktı ve yerinden kalktı. Ben de ona doğru kaldırdım başımı o kalkınca. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra, dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Doğan'la Erkay arasındaki buzlar da eridi.

Final is coming...

Yorumlarınızı bekliyorum 🐣

DİLDÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin