"𝑂𝑗𝑜𝑠...𝐴 𝑣𝑒𝑐𝑒𝑠 𝑙𝑜 𝑑𝑖𝑐𝑒 𝑡𝑜𝑑𝑜."

716 38 21
                                    

Çatalımı zeytine batırıp dudaklarımın arasına yerleştirdim. Hemen karşımda...Büyük cüssesi ve mavi gözleriyle beni izleyen o. gülümsedim. Geniş bir gülümseme. Hem utançla hemde heyecan.

"Bana şöyle bakma!"

Sitemkar bir ses ve şimdi mavi gözler dudaklarımda.
Daha demin tutkuyla öptüğü dudaklar.

"Nasıl? Nasıl bakmayayım? Ona göre bakış tarzımı değiştirip seni izlemeye devam edeceğim."

Başımı iki yana sallayıp kıkırdadım. Sessizce elindeki fincanı masaya bıraktı ve gülümseyerek büyük, güzel eliyle daha demin dağıttığım saçlarına şekil vermeye çalışırken düşüncelerine daldı ama nafile.

"Uçağın ne zaman?"

Keskin mavi gözler beni buldu. Derin bir nefes aldı. Sanki bu soruyu sormamdan korkuyormuş ve cevap vermek istemiyormuş gibi bekledi. Derin. Boğuk.
Gerici. Bir nefes. Geç saatlerden birini gelişi güzel bir şekilde mırıldandı. Aklına bir şey gelmiş gibi dondu kaldı ve benden kaçan gözleri yine benimkileri bulduğunda...Keskin...Okyanus mavisi.

"Bu son günüm ve uçağımda-"

Başımı onaylayarak salladım. Arsızca gülümsedi.

"Bana son bir gün sözün var. Diğer ikisi geride kaldı ve-"

Ne diyeceğini unutmuş gibi kaşları çatıldı. Kıkırdadım. Bütün neşem o an yeniden bedenimi bulup sarmaladı sanki. Onunla mutluyum. Hiç olmadığım kadar. Gerçi normalde de depresif bir insan değilim ama onun yanındayken apayrı oluyorum. Mesela sürekli gülümsüyor, geriliyor tir tir titrerken hiç korkmuyorum. Gerçek anlamda korkmak. Başımı onaylayarak salladım. Meraklı soruları bedenimi mutlulukla sarsarken gülümseyerek sorularını cevaplamaya başladım. Doyduğuma karar verirken kahvaltımı sonlandırdım.

"Hava yine çok sıcak ve-Daha önce Alcudia hakkında bir şey duydun mu?"

Başını iki yana salladı. Arsız arsız kıkırdadım. Mavi gözleri kocaman açıldı. Kocaman bir kahkaha patlatıp giyinmesi için yukarı çıkmasını, burayı kendim toparlayabileceğimi söylemeye başladım. Başta kabul etmeyip ısrarcı bir şekilde izin vermediğini dile getirdi ama beni vazgeçiremeceğini anlayıp sessizleştiğinde mahçup bir şekilde merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladı. Mutfağı toparlayıp odaları gezerek bulduğum banyoda yüzümü yıkadım. Elinde yeni bir gömlekle geri dönünce onu görmenin verdiği heyecanla gülümsedim.

"Bunu giyinsen daha iyi olur."

Bunu giysen daha iyi olur mu? Peki neden?
Kaşlarımı anlamayarak kaldırdım. O da aynı şekilde beni izlemeye devam etti. Merakla sordum.

"Neden?"

Bir süre bekledi. İç çekip mavilikleriyle vücudumu işaret etti ama ben hala anlamamış aynı yüz ifadesiyle onu izlemeye devam ediyorum. Neden elindeki gömleği giyinmemi istiyor ki? Anlamıyorum.
Üstümdekinin elindekinden ne farkı var?
Ne demek istediğini anladığımda bakışlarım yavaş yavaş sertleşmeye başladı. Dudaklarımı araladım ama hiçbir şey söylemeden onu izlemeye devam ettim ki o da umursuyor gibi görünmüyor. Yani bu sert ve agresif bakışlarımı. Bileğimi birazcıkta olsa sıkıca kavrayıp beni boy aynasına doğru çekti. Vücudumu arsızca izleyen gözlerine bakarken gerildim. Elindeki gömleği giyinmemi istiyor çünkü vücudumun gözükmesini istemiyor ki zaten bunu anlamıştım. Yani zorlamasının sebebi buydu işte ama...Neden? Beni kıskanıyor mu?

"Bence bu...Üzerimdeki gayet iyi. Hem bana yakıştıda."

Elimi bileğinden kurtarıp salona doğru ilerledim. Beni takip ederek elindekinin daha güzel olduğunu söyleyip diretmeye başladı. Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Ayakkabılarımızı giyinip arabasına binene kadar devam etti. Hatta arabasına binene kadar değil. Büyük eli anahtarı kontağa sokup arabayı çalıştırana kadar. Çok inatçı ve kendi istediği olmadan rahat etmeyecek gibi görünüyor. Sinirlenmiş ama bana yansıtmamaya çalışıyor. Sessizliğini sürdürürken kaşlarını çatarak yolu izlemeye devam etti. Gerilen çenesi ve gergin yüz hatlarıyla.

"𝑭𝒊𝒅𝒆𝒍𝒊𝒅𝒂𝒅.." Henry Cavill-Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin