𝐵𝑢 𝐺𝑒𝑐𝑒 𝐾𝑎̂𝑏𝑢𝑠 𝐺𝑖𝑏𝑖 𝐺𝑒𝑐̧𝑒𝑐𝑒𝑘

295 19 26
                                    

Güneş...Yakıcı değil. Hafif bir sıcaklık oluşturuyor sadece bedenimde. Esen tatlı rüzgarla uyuşuyorum. Central Park. Her ağaç bir büyüye açılıyor sanki. Bir masala. Oysaki benim masalara ihtiyacım yok. Çünkü prensleri andıran yakışıklılıkta bir adam var zaten karşımda.

"Gergin misin sen!!"

Gözleri benimkileri yakaladı. Bembeyaz dişleri serilirken önüme başını iki yana salladı. Sonra durdu. Düşündü. Evet dedi. Gözleri...Evet.

"Neden?! Hayranların seni burada bulamaz merak etme Superman. Ben seni korurum."

Kıkırdadı. Bacaklarının üzerindeki çıplak bacaklarımı okşarken mırıldandı.

"Onlar yüzünden değil ki?"

Kimin yüzünden o zaman? Mavi gözler beni işaret ediyor.

"Ben mi?! Ben mi geriyorum seni? Neden ki?"

Derin bir nefes aldı. Doğrulunca eğildi üzerime. Çok yaklaşmadı. Aramızda mesafe bıraktı.

"Neden mi?"

Alay ediyor gibi. Gülümsedi. Geri çekildi ve daldı uzaklara. Merakımı gidermesini bekledim ama hayır. O düşündü sadece. Uzun bir süre sessizliği hakim bıraktı. Ben doğrulana kadar devam etti. Doğrulduğumda yapamadı. Aralandı pembe dudakları.

"Kendini göremeyecek kadar körsün sen Giza."

Anlayamayarak kaşlarımı kaldırdım. Kör mü?

"Ne kadar güzel olduğunun farkına varamayacak kadar ama söz konusu güzellik yüzün, vücudun ya da...
Bilmiyorum. Diğerlerinin hoş bulduğu yerlerin değil, benim için. Bedenin yani. Bacakların...Belki de göğüslerin."

Gözleri...Ne derin.

"Sana bakmak...Gözlerini izlerken heyecanlanmamak ne kadar zor biliyor musun? Mükemmel bir kadınsın ama-"

Ama? Başımı iki yana salladım. Çünkü değilim.

"Ben senin zannettiğin kişi değilim Henry. Bildiğini düşündüğün kişi. Ben o kadın değilim. Kafandaki kadın."

Kaşları havalandı.

"Kafamda biri yokki! Bir kadın. Senin hakkında düşünmüyorum Giza. Yani...Düşünüyorum tabiki ama öyle değil. Senin hakkında düşünmeme gerek kalmıyor. Çünkü istemiyorum öyle düşünmek. Kurup kurup durmak. Eğer yaparsam, seni düşünüp durursam hastalanır zihnim, biliyorum. Bu saplantıya dönüşür."

Derin bir nefes aldı.

"Senin gözlerini sevmiyorum ben. Normalleştirmek istemiyorum seni. Saçların, dudakların, ince belin ve...Mükemmel göğüslerin. Belki de...Uzun bacakları-"

Gözleri uzaklaştı. Utandı sanırım. Çünkü her kelime göğüslerime uzanıyor nedense.

"Ben..."

Durdu. Bir süre bekledi. Söylemeli mi yoksa doğru olmaz karmaşası hakim zihnine ama galip gelen taraf belli sanırım, yine.

"Ben senin gülümsediğinde kısılan gözlerin, kırışan burnun ve kızaran yanaklarını...Düşünürken büzdüğün dolgun dudaklarını seviyorum. Senin hakkında pek bir şey bilmiyorum. Aksini idda edemem ama zaten bilmekte istemiyorum. Senin anlatmanı değil. Kendim öğrenmek istiyorum seni. Bana neleri sevdiğini anlatman değil, benim için seni sevmek."

Pembe dudakları hafifçe kıvrıldı. Bir rüyadaymışım gibi kayboldu bedenim büyünün içerisinde. Öylece kalakaldım. Sadece dinledim onu.

"Kafamda bir kadın oluşması ve onun sen olup olmaması değil. Ben senin bulmacanın parçalarını bulup kendim oluşturmak istiyorum. Çünkü o zaman, o bulmaca tamamlandığı zaman...Kafamda bir kadın oluşacak. Kafamda bir kadın olsaydı o, benim kafamdaki kadın olurdu. Onu sana uyarlardım. Sen, o kadın olmazdın. O kadının parçaları sana uyuyor mu diye bakardım. Çabalardım. Ben...O kadın sen ol istiyorum. Parçalar değil."

"𝑭𝒊𝒅𝒆𝒍𝒊𝒅𝒂𝒅.." Henry Cavill-Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin