𝐻𝑖𝑠𝑙𝑒𝑟

1.1K 59 62
                                    

Kahvemden bir yudum aldım. Boğazımdan akan soğuk sıvıyla rahatladım. Yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp derin bir nefes aldım. Aldım da aldım. Hemen karşımda oturarak merakla etrafı izleyen mavi gözlerle gülümserken...İnsanlara bakınıyor. İspanyolca konuşan. Köşedeki masada tartışan kadın ve adam, kapının yanında bekleyen çocuk ve onu azarlayan annesi, kahve servisinin yapıldığı tezgahta yaşlı karısına şiirler okuyan beyaz saçlı adam...Onları anlamaya çalışıyor. Odaklanırken kaşlarını çatıyor. Sevimli gözüküyor doğrusu. Birde bu açıkça onu sinir ediyormuş gibi. Oysaki bilmiyor. Eğer bu dili...İspanyolcayı biliyor olsaydı da pek bir şeyin değişmeyeceğini. Pek bir şey kaçırmadığını. En azından şu an. Gözleri onu dikkatle izleyen beni buldu. Gülümsedi. Sırtını koltuğa yaslayarak merakla sordu.

"Burada mı yaşıyorsunuz? İspanya'da."

Başımı gülümseyerek iki yana salladım. Kahve fincanımla oynamayı bırakıp sorusunu sanki başımla cevap vermem yetmiyormuş gibi ki bence yetmiyor. Kelimelerle de cevapladım.

"Hayır. Yani bir seneye yakın bir zamandır buradaydım. İşim için ama en yakın zamanda geri dönmeyi düşünüyorum."

Ceketini çıkarıp koltuğunun kenarına yerleştirdi. Başını onaylayarak salladı. Gözlerini yeniden bütün dikkati ve ilgisini bana verebilmek için benimkilere diktiğinde bakışlarım karşısında kaşlarını anlamayarak kaldırıp gülümsemeye başladı. Çünkü...Ben ağzım açık, göz bebeklerim büyümüş bir şekilde vücuduna bakıyorum. Bembeyaz gömleğinin altından bile belli olan göğüs, karın ve kasıklarındaki kaslara. Sanki gömleğinin altından bizi serbest bırak diye yalvaran kaslar. Vücudunun güzelliğiyle büyülendiğim için girdiğim transtan, başımı eğerek, mavi gözleriyle gözlerime bakan gülümseyerek beni izleyen onunla karşılaşınca utanarak çıktım. O an başlayan ve onun boğuk İngiliz aksanıyla sonlanan sessizlikte de sürekli gözlerimi kaçırdım.

"Nereye peki? Yani en kısa zamanda nereye dönmeyi düşünüyorsunuz?"

Aslında nereye yaşadığımı soruyor ama bu sorunun cevabını bende bilmiyorum ki.

"Sanırım New York."

Sanırım...Kaşlarını büyük elinin içinde kaybolan kahvesinden bir yudum alarak çattı. Sanırım mı diye sordu. Başımı salladım. Anlam veremedi. Bir süre beni izledi.

"Ailem Los Angeles'da ve...Onların yanlarına geri dönmeyi düşünmüyorum. İspanya'ya gelmeden öncede...California'daydım ama...Orada da pek iyi anılarım yok."

Merakına yeni düşse de sessizliğiyle anlayışını belli etti. Sormadı. Yeniden başını salladı. Gülümsedim. Düşünmeye başladı. Derin derin. Sanırım erkek arkadaşımla sıkıntı yaşadığımdan California'ya, ailemle aramın bozuk olduğundan da LA'ye gitmek istemediğimi düşünüyor ama hayır. İkisi de doğru değil ki erkek arkadaşım yok. En sonda lisede olmuş olabilir ama asıl olay bu değil. Yine düşünürken konudan sapıyorum. California'da soyulmuş LA'yde de...LA'yde hiçbir şey olmamıştı. Sadece aileme yük olmak istemediğimden kaçıyorum. Belki adam bunları düşünmüyor. Belki işi hakkında düşünüyor. Bende artık hiç durmadan saçmalayan benliğime sesleniyorum. Sus! Kapa çeneni!

"Peki İspanyolca...Nasıl öğrendiniz?"

Merakla parlayan mavi gözleri sevimli. Gülümsedim. Normalde olsa bu kadar soru sorulmasından nefret ederim ama şu an rahatsız bile olamıyorum. Çünkü o garip cazibenin etkisiyle tatlı bir sarhoşluk hissediyorum.

"Komşumuzdan."

Kaşlarını anlamayarak yeniden çattı. Gülümsedim.

"Ben küçükken yaşadığımız apartmanda, alt katımızda yaşlı bir kadın yaşıyordu. Ben ne zaman gereğinden fazla ses çıkarsam bağırarak bana küfürler eder, evimizin kapısına gelir, aileme kızıp beni şikayet ederdi. Bir gün kapıda kaldım. Anahtarımı çok sık unuturdum. İşte bir gün yine unuttuğum günlerden birinde...Kapının önündeki paspasta oturarak geçirdiğim saatlerden sonra...Sıkılarak ve acıkarak alt kata indim. Kapısını çekinerek çaldım. Açılan kapıyla ve sinirli yüzüyle karşılaşınca utancımdan yerin dibine girmiştim. Unutamıyorum."

"𝑭𝒊𝒅𝒆𝒍𝒊𝒅𝒂𝒅.." Henry Cavill-Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin