𝐶𝑒𝑠𝑎𝑟𝑒𝑡

131 14 2
                                    

Odanın ortasında dikilmiş beni izliyor. Kızarmış göz altları, dağılmış saçları, solgun yüzü. Minik Giza'm. gözleri kapanmak istiyor gibi. Saatler süren araba yolculuğu boyunca pek uyumadı. Sonra da ailem.

Yataktan kalktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yataktan kalktım. Elimi ona doğru uzattım. Haraketlendi. İstekli değil. Ne yapacağını bilmiyor sanki. Ne yapıcağını, söyleyeceğini. Düşünüyor. Biliyorum. Beni. Ailemi. Kendi ailesini. Bana anlatmak istemediğini biliyorum. İstemiyor. Konuşmak. Sorgulamıyor, rahatsız etmiyorum ama- şu haline bak. Aynadaki yansıması.

Bebek gibi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bebek gibi. Küçücük bir bebek. Taş bebek. Gerçek dışı. Şaheser. Mükemmel, yumuşacık saçları, temiz yüzü, şekilli kaşları, kedi gözleri...Fındık gibi bir burun, soğuktan kızarmış yanaklar, dolgun dudaklar, bembeyaz dişler, incecik boynu, derin köprücük kemikleri, güzel göğüsleri, mükemmel kokusu...

Dikkatim çabuk dağılıyor o etraftayken. O beni izlerken. O bana dokunurken. Bacaklarıma yerleşti. Ona bayılıyorum. Onun her şeyine. Her yerine. Popsunu kavradım ve üzerime çektim. Tam üzerine. Sabahtan beri onu deliler gibi arzuluyorum çünkü. Poposu, güzel bacakları ve-Minicik elleri. Yüzümü sardı. Parmakları sakallarımda geziniyor. Eğildi. Gülümseyerek dudaklarımı öptü. Dudakları o kadar güzel ki. Benimkilerden içeri sızan dili. Elleri kaydı. Yanaklarımdan boynuma. İyice çekti ve sırnaştı. Sonra...Geri çekilmek istedi. Uzaklaşmak. Neden bilmiyorum ama-

"Henry..."

Onu öpmek için uzandım. Eli kapattı ağzımı.

"Dinlenmen lazım. Uyuman-"

Başımı iki yana salladım. Hayır. Hayır, dinlenmeye ihtiyacım yok. Şu an sadece sana ihtiyacım var Giza. Benim küçük Giza'm. Elini tutup öptüm. Eğildim. Dudaklarına ama izin vermedi. Kucağımdan kalktı ve cama doğru ilerledi.

"Giz...İyi misin?"

Ses yok. Kırgın. Sanırım. Öyle gibi. Haklı olarak. Üzerine çok geldiler. Doğruldum. Yavaşça ilerledim. Belini tutup sarıldım. Saçlarını öptüm.

"Sorun ne?"

Cevap vermiyor. Yüzünü görebilmek için çenesini kavradım. Başını kaldırdım. Elimi tutup döndü. Bana doğru. Gülümsedi ama bu, öyle her zamanki gibi değil. Anlamsız. Yorgunum dedi. Sanırım...Yorgunum. Başımı salladım. Minicik yüzünü, yanaklarını severken gözlerini izledim. Benden kaçıyor. Bir şey var ama söylemiyor. İspanya'da olduğu gibi. Titredim. Fark etti tedirginliğimi ama bir şey yapmadı. Hiçbir şey. Sarıldı. Sadece...Sarıldı. Kollarını boynuma doladı. Bedenini kavrayıp sırtını okşarken ben titredi. Ağlıyor zannetim. Geri çekildim. Yüzünü izledim. Hayır. Ağlamıyor. Onu getirmemeliydim. Onu bu eve getirmemeliydim. Hem henüz erken hemde- erken değil! Onu hiçbir zaman onlarla tanıştırmamalıydım. Bugün masada olan şey, hiçbir şeydi. Hiçbir şey. Günlük bir rutin gibi. Yarın her sınırı zorlayacaklar. Canını yakıcaklar. Üzücekler onu. Kırıcaklar.

"𝑭𝒊𝒅𝒆𝒍𝒊𝒅𝒂𝒅.." Henry Cavill-Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin