Göz alabildiğince uzanan, neredeyse boyumu aşan sarı otların arasındaydım. Bu çayırda yürümek, tanımadığım insanlarla dolu gergin bir ortamdaymışım gibi hissetmemi sağlıyordu. Burada olmak istemiyordum ama sanki mecburdum. İçimi bir yandan bir endişe, bir yandansa huzur kaplıyordu. Duygularımı kontrol edemiyordum. Sanki buraya aittim, ya da sanki burası bana mezardı. Adımlarımı hızlandırıp otların arasından kurtulmak istedim ancak gördüğüm tek şey rüzgarın etkisiyle iki yana savrulan bu cılız otlardı. Kurtuluşa dair hiçbir şey yok gibiydi ufukta. Derin bir nefesi içime çektim ve buradan nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım.
Biraz ileride, otlar yerini kırmızı güllere bırakıyor gibiydi. Güllere özel bir ilgim yoktu ancak her bitki bu cılız, sevimsiz otlardan iyidir diye düşünüp oraya yöneldim. Uzaktaymış gibi hissettiren güllere çok yakındım artık. Beklediğimden daha büyük ve canlı olduklarını net bir biçimde seçebiliyordum. Kokuları genzimi yakacak kadar keskindi. Huzursuzluğum giderek azaldı, yerini tatlı bir aidiyete bıraktı. Evimin bahçesinde geziyordum sanki. Güllere uzanmak, dokunmak istedim. Dikenleri yok gibiydi. Her biri birbirinden kusursuz, binlerce gülle doluydu etrafım. Arkamı döndüğümde artık o cılız otları göremiyordum. Usulca bir tanesinin yapraklarında gezdirdim parmaklarımı. Sanki onları rahatsız etmek istemiyor gibiydim. Sanki hisleri vardı ve ben onlardan çekiniyordum.
Dokundukça içimi kaplayan tanıdıklık bana cesaret verdi ve her birine dokunarak aralarında koşmaya başladım. Etrafımda binlerce gül, burnumda keskin ancak muhteşem bir koku, gözlerimin değdiği her bir santimde ise görsel bir şölen var gibiydi.
Coşkum katlanarak arttı, boğazımdan yukarı tırmanıp adeta boyumu aştı. Ancak bu coşku da çok uzun sürmedi, bu kez de doyumsuzluğun sınırlarını zorlamaya başladım.
Bu güllerin hepsi benim olsun istiyordum. Dünyada ne kadar güzel şey varsa benim olsun istiyordum ve dünyadaki tek güzel şey bu güllerdi. İçlerinden en beğendiğime, en büyük ve canlı olana yönelip gülü kopardım.Gülü koparmamla birlikte parmaklarımdan başlayarak vücudumdaki bütün kan çekildi, ya da sanki akmayı bıraktı. Ellerim, kollarım, hiçbir yerim hareket edemez oldu. Beyaz tenim grileşti, vücudum taşlaşmaya başladı. İçimdeki son kibir tanesi de gülün güzelliğiyle birlikte yok oldu.
Orada öylece, solmuş gülle kalakaldım ve bu çayır gerçekten de bana mezar oldu.
Merhabalar, kurguyu gözünüzde canlandırabilmeniz için aşağıya karakter görsellerini, yerleşke görselini ve bazı detayları bırakıyorum! :)
ALDERWILD VE TOPLULUKLAR HARİTASI
HOLYPAD
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasyHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...