🔮
Hayatım boyunca çok fazla lakapla ilişkilendirilmedim. Hatta, ilk lakabım Chris tarafından konuldu bile denilebilirdi. Eğer ilkokulda sevimsiz Tyler'ın bana "Sıska Helena" demesini saymazsak.
Lakaplardan kesinlikle hoşlanmazdım. Kimin taktığının bir önemi yoktu. Bir ismim vardı ve ismimi seviyordum.
Buna rağmen, mendebur Chris beni Jokey lakabına alıştırmayı başarmıştı... Öyle ki, bana Helena demesini yadırgar olmuştum.
Şimdi, yeni bir lakaba alışmaya hiç ama hiç niyetim yoktu. Ben herkese bir lakap takıyordum evet, ancak bunu suratlarına yapmıyordum sonuçta! İçimden yapıyordum!
Emile'e sevimsiz, şeytan, sinsi yılan, pespaye, cadı dediğimden, Chris'e mendebur, suratsız, huysuz, pislik dediğimden ya da Tarzan'a Tarzan dediğimden haberleri yoktu sonuçta!
(Chris'in yüzüne de birkaç kez mendebur ve pislik demişliğim vardı ancak o kadarcıktan bir şey olmazdı.)
Öyleyse, o Tarzan da bana kaçık kız diyemezdi! Kaçık olmam onu ilgilendirmezdi. Nihayetinde ben de bir zamanlar normaldim!
"Daha bekleyecek miyiz?" huysuzlanmaktan pek hoşlanmasam da kendime engel olamadım. Pegasus'u mağarada bırakıp bu lanet Tarzan'ın babası her kimse ve neredeyse onu görmeye gelmiştik ve en az bir saattir bekliyorduk. En azından beklerken yaralarımızla ilgilenilmişti. Kolumdaki bez parçasının hiçbir şekilde kapatamadığı yaradan damlayan kanlar ve Chris'in omzundaki kan gölü canlarını sıkmış olacak ki Tarzan bizi buraya getirdikten sonra bize adeta bir merhem fırlatmıştı ve sessizce yaralarımıza sürmüştük. Minnet duymasam da, yaram iyileşmeye başladığı için kendimi daha rahat hissediyordum. Bilmediğim bir ortamda, yaralı bir halde olmak paniğimi ikiye katlıyordu çünkü.
Tarzan şu anda içerisinde bulunduğumuz yere gelmek için yakut taşını kullandığından, henüz hiçbir yeri görme şansım olmamıştı. Gördüğüm tek yer, bir çadırı andıran bu bezden ve beyaz odaydı. Odanın içerisinde neredeyse hiçbir şey yoktu. Tabure benzeri tahta şeyin üzerinde ben oturuyordum, Tarzan ve Chris de tepemde testosteron yarıştırıyorlardı adeta.
Huysuzlanmamla birlikte Tarzan, Chris'e diktiği bakışlarını bana çevirdi. Aynı kuşkuyla bu kez bana bakıyordu.
"Herkes sizin gibi boş değil." Dedi sesine kattığı hafif alayla birlikte. İmasının yine Akademiyi içerdiğini düşündüm bir an için. Akademi ile dertleri neydi ki?
"Pegasus orada tek başına bekliyor! Yarası sürekli kötüye gidiyor. Verdiğin sözü tut ve onun iyileştiğinden emin ol." Tarzan bu kez bütün dikkatini bana verdi ve oturduğum tabureye doğru hafifçe eğildi. Siyah gözlerini gözlerime dikip gülümsedi.
"Sen Alderwild kraliçesi falan mısın? Ağzından emir dışında bir şey duymayacak mıyım ben senin? Teşekkür ederim diye bir şey hiç duydun mu? İnsanlar genelde birileri onlara yardım ettiğinde böyle söyler." Akademinin adını söylemesi, aklımın birkaç saniye duraksamasına sebep oldu. Akademiyi bu kadar iyi bilip oraya gitmemesine anlam veremiyordum. Alayla gülümseyen gözleri yüzümde dolaştı. Rahatsız edici, odunsu bir kokusu vardı. Suratımı buruşturup taburede geriledim ve ona ağzının payını vermek üzere ağzımı açtım. O sırada Chris her zamanki gibi Tarzan'ı göğsünden geriye doğru sertçe itip aramıza mesafe girdiğinden emin oldu. Benim söylemek için biriktirdiğim sözcükler ise bir bir ağzıma dizildi.
"Mesafeni koru, Tarzan." Dedi. Tarzan ise kahkaha atmakla yetindi. Ona ikinci kez Tarzan diye seslenerek lakabını kesinleştirmişti ancak Tarzan kızmış gibi değildi. Aksine, hoşuna gitmiş gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasyHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...