Medya, Igniser için yaptığım ilk kapak çalışması... Asıl kapağımızı ise yakında güncelleyeceğim.
🔮
Kadın ellerini önünde birleştirmiş, gergince ovuşturmaktan başka bir şey yapamıyordu. Şimdi kendi karşısında ezişip büzüşenleri daha iyi anlıyordu... Güç, böyle bir şeydi demek ki.
Kendinden güçlü birinin yanında olmak mı daha zordu yoksa karşısında olmak mı? Bu sorunun cevabını çok iyi biliyordu. Kesinlikle, O'nu karşısına almak istemezdi.
Özellikle de son birkaç haftaki halini gördükten sonra.
Gerginlik onu iğrenç bir böcekmiş gibi yiyip bitirmenin eşiğine getirdiğinde, derinden gelen o sakin ses bir anda bodrumu esir aldı. Hangisi daha korkunçtu karar veremedi, onun her zaman çok sakin çıkan sesi mi yoksa bu lanet bodrum mu? Onu boğmak için hazırda bekleyen, rutubetli bir bodrumun içerisindeydi. Kadın, böyle yerlere kesinlikle alışık değildi. Hayatının hiçbir döneminde kaçmamış, saklanmamıştı. Aksine, düşmanlarının ondan kaçacak delik araması için elinden geleni yapmıştı. Hiçbir şey yapmadan dahi belirli bir otorite kurabilirdi karşısındakiler üzerinde ve her daim kontrolün kendisinde olması için elinden geleni yapardı.
Tüm bunlar, O'nunla tanıştığında değişmişti.
O artık, bir şahbaz değildi. Kukla'nın ta kendisiydi. Ve bundan ölesiye memnundu.
"Günler önce..." diye başladı sözlerine O. Öyle bir ses tonu vardı ki, güçlü bir sochru beynini uyuşturuyormuş gibi hissettiriyordu. Yutkunmadan edemedi. Odaklanmalı, söyleyeceği her şeyi bir bir dinlemeliydi.
"Sabırsız biri olduğumu sana uzun uzun anlatmıştım. Öyle değil mi?" Kadın bir kere daha yutkunup başını güçlükle aşağı yukarı salladı. Kendine inanamıyordu, böylesine güçsüz bir duruma düştüğüne inanamıyordu. O'nun karşısına her çıktığında böyle oluyordu. Bu adamın, üzerinde öyle bir etkisi vardı ki bu tüylerini ürpertiyordu. O'nun için yapamayacağı şey yoktu. Kendini her şeyiyle O'nun davasına adamıştı. Bu lanet bodruma da, daha birçok şeye de O'nun için katlanıyordu. Katlanırdı, çok daha fazlasına bile katlanırdı.
"Bana cevap ver, Ditrâ. Sesini duyayım." Ona böyle sesleniyordu.
Ditrâ.
O'nun sözlüğünde, çırak demekti. Kadın için bu lakap erişebileceği en yüksek noktayı temsil eden mükemmel bir onurdu. İnatçı ve dik başlı karakterine öyle zıttı ki bu hali. Kendine her seferinde hayret ediyordu. Onlarca insana kök söktüren bu kadının, adamın karşısında küçük bir kız çocuğuna dönüşmesi akıl alır gibi değildi. Yine de, bu adamın sıradan bir adam olmadığını biliyor ve ona sonsuz bir saygı duyuyordu.
"Anlatmıştın, Katrâ." Bu da, O'nun lakabıylı. Usta.
Katrâ'nın genç görünen ve yıllara meydan okuyan yakışıklı yüzü, gülümsediğini belirtir şekilde hafifçe gerildi. Bu öyle bir gülümsemeydi ki, solmuş çiçekleri açtırır, batmış güneşi doğururdu. Onun zehri anında öldürür, ilacı ise anında yaşatırdı. Sonsuz bir kudreti var gibi, derin bir sakinlikle ve zerafetle hareket ediyordu. Onca başarısızlığına rağmen Ditrâ'sına kızmamıştı bile. Yine de kadın, onun kendisiyle gurur duyması için herkesi karşısına alır, her şeyi yapardı. Yapacaktı.
"Öyleyse neden hala sabretmek zorunda kaldığımı tekrar konuşalım. Üstelik, haberci uyanmışken. Anlat bana Ditrâ... Her zamankinden daha çok şansımız varken neden hala bekliyoruz?" Kadın ürperen tüylerini yatıştırabilmek için kollarını kendine dolamayı çok istedi ancak yapamadı. Kendisini güçsüz görmesini istemiyordu. Yeterince savunmasızdı karşısında. Ellerini birbirine dolayan, suç işlemiş küçük bir çocuk gibiydi. Ne yaşına, ne tecrübesine uymayan davranışlar sergiliyordu. Oysaki adam, onu kimsenin kurtaramayacağı bir delikten, saniyeler içerisinde çekip almıştı. Karşılığını vermek için ne yapabiliyordu? Hiçbir şey.
Kara Kurt dönüştüğünden beri, birkaç haftadır bambaşka biri var gibiydi karşısında. Her zamanki sakinliği yerli yerinde olsa da, onu bir süredir tanıyan bu kadın farkı anlayabiliyordu.
Sonsuz bir kuyuyu andıran gri gözlerinde yeni bir şey görüyordu.
Heyecan.
Tehlikeli bir heyecan.
Zaman kadar eski olan bu adam, belki de yüzyıllar sonra ilk kez heyecanlanıyordu.
Tabii bunda, birkaç ay öncesine kadar sonsuz bir uykuda oluşunun da etkisi vardı.
Kadın onu, kendi hırsı ve güce olan açlığı sebebiyle uyandırmıştı. Neyi uyandırdığını bilmeden.
Adam ise, onu sonsuz uykudan uyandıran bu kadına minnet duyuyor, herkese gösterdiği zarif ama ölümcül yanını ondan uzak tutmaya çalışıyordu. Tabii, bunun da bir sınırı vardı. Ve sınıra gitgide yaklaşıyorlardı.
Kadın boğazını temizleyip kelimeleri güçlükle bir araya getirdi.
"Mürit toplamak kolay olmuyor. Biliyorsun Katrâ, bir Azrail değilim. Onlarla iletişim kurmakta çok zorlanıyorum. Ve... Onları nasıl kullanabileceğimizi hala bulamadım. Bağışla beni." Ona kötü haber vermek, hayatında yaptığı en zor şeylerden biriydi. Karşısındaki adam sonsuz gücü elinde tutan, kadim bir adamdı. Kadın onu Tanrısı gibi görüyor, adeta ona tapıyordu. Üstelik onu sonsuz uykudan uyandırmanın ekmeğini ancak bir yere kadar yiyebilirdi. Bir yerden sonra işe yaramak zorundaydı, yoksa sonsuz güç onu bir böcekmiş gibi ezecek ve bir köşeye atacaktı.
Adam bir kere daha hafifçe gülümsedi. Öyle tasasız duruyordu ki, ihanete uğrayıp yüzyıllarca uyutulan o değilmiş gibiydi. Kadın onun yerinde olsaydı, Dünya'yı çoktan yakıp yıkmış olurdu. Oysa adam ince planlar yapıyor, uyandığını kimsenin bilmemesi için bir hayalet gibi hareket ediyordu.
İpeksi sesi bir kere daha lanet bordumu çiçek bahçesine çevirdi.
"Onları nasıl kullanacağımızı bana bırak Ditrâ... Sonuçta onlar benim." kadın onaylamak için sessizce mırıldandı ancak adam tekrar konuştu.
"Ve sana bir Azrail bulalım."
ÖZLEDİNİZ Mİ??!!!! Demek isterdim ama, hiç ara vermediğimiz için çok sorun olmamıştır herhalde :D Yine de ben, çok özlemiş gibiyim. Girişi nasıl buldunuz? Girişe bakarak, İgniser hakkında bir fikriniz var mı? Seri, İgniser'den devam edecek!
KAPAĞIMIZ NASIL OLMUŞŞŞ??!Lütfen güzel yorumlarınızı, eleştirilerinizi ve oylarınızı kurgumdan esirgemeyin! Aklınıza takılan her şeyi sorun ve eğer okuduğunuzu beğendiyseniz bana göstermekten çekinmeyin :) Buraya yazmaya başladığım ilk günden beri hiçbir zaman oy ya da okunma sınırı koymadım kurgularıma, koymaya da niyetim yok. Ama bu, birilerinin kurgumu beğendiğini görmek istemiyorum demek değil...
Instagram : aykusagi.serisi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasiHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...