🔮
Paylaşmayı öğrendiğinizde kaç yaşındaydınız?
Rekabeti, yenilgiyi, haksızlığı, düşmeyi, kalkmayı...
Sevmeyi, sevilmeyi öğrendiğinizde kaç yaşınızdaydınız?
Yedi yaşımdaydım.
Yeni başlayacaktım okula. Hayatımın en büyük "yeni başlangıcı"...
İlk kez derse girecek, öğretmenlerimle tanışacak ve arkadaş edinecektim. Her şeyim tamam olacaktı, ama her şeyim eksikti.
Ne kıyafetlerim alınmıştı, ne saçım örülüyordu ne de kitabım, defterim vardı.
Sabaha kadar uyuyamamış, küçücük kalbime hem korkuyu hem de heyecanı sığdırmayı başaramamıştım bir türlü. En son korku, heyecanı elinin tersiyle itip yüreğimi ele geçirmişti.
Okula giden öğrencilerin hep aynı şeyi giydiğini bilecek kadar akıllı, ne giyeceğimi hiç bilmeyecek kadar çocuktum.
Ne buluyorsam onu giymiştim işte o sabah. Çiçek desenli açık renk bir pantolon ve üzerinde kalpler olan beyaz bir uzun kollu.
Çantam olması gerektiğini bilecek kadar akıllı, çanta alacak ebeveynlerim olmayacak kadar yalnızdım.
Bir poşete ekmek koymuş, elime alıp yola koyulmuştum.
Gelgitli zamanlarından geçiyorduk yine babamın. İyi gününde olduğu bir gün, "Senin okul zamanın geldi! Sen kocaman olmadın mı?" demiş, beni okula yazdırmıştı. Sonrası da, malumdu işte. Ne bir çantam ne üstüm başım ne de kendime en ufak güvenim vardı. Ama yine de o okula gidecek, o kapıdan girip o sıralara oturacaktım.
Tek bildiğim, en yakın (ve tek) iki arkadaşım olan Aileen ve Marva ile daha sık görüşecek, onlarla aynı okula gidecektim. Beraber ders çalışacak, oyun oynayacak ve birlikte büyüyecektik.
Okul eve oldukça yakındı. Koşarak gidip erkenden kapısının önünde beklemeye başlamıştım. Elimde poşetim, çocuklarını okula bırakan ebeveynleri izliyordum.
Ya bende bir gariplik vardı ya da diğer çocuklarda.
Hep aynı şeyi giyiyor, süslü kocaman çantalar takıyorlardı. Benim poşetim kimsede yoktu. Benim gibi kalpli bluzları da yoktu.
Bu iyi bir şeydi, değil mi? Ben en sevdiğim bluzumu giyip gelmiştim, oysa emindim ki onların hiçbiri bu gri renkli ve herkeste aynı olan hırka ve pantolonu giymek istemiyordu. İçerisindeki beyaz üst de çok sıkıcıydı hem. Kalpleri de yoktu.
Poşet için aynı şeyi söyleyemeyecektim ama. O süslü çantalar, bu şeffaf poşetten çok daha güzeldi. Bu kalpli bluzları giymeye devam edip, o süslü çantalardan taksaydım olmaz mıydı?
Üstelik, köşe başında beliren Aileen ve Marva da aynı onlar gibi giyinmişti. İkisi de anneleriyle erkenden vedalaşmış, yanıma yalnız gelmişlerdi.
Şimdi düşünüyordum da, benim yanımda anneleriyle durmak istemeyecek kadar nahifler miydi acaba?
"Senin kıyafetlerin nerede?" bana ilk kez cırlayışı değildi Marva'nın. İşi gücü kıyafetti, o zaman bile. Daha nasıl olduğumu sormadan üzerimi incelemiş, bendeki garipliğin hemen farkına varmıştı. Ben gri değildim, ben rengarenktim.
Ama, Aileen'ın neredeyse ilk cırlayışıydı.
"Çantan nerede asıl akıllım? Neye yazacaksın harfleri?"
Hangi harfler? Hangi çanta? Hangi kıyafetler?...
Suratım, muhtemelen her şeyi anlatıyor, şüpheye hiç yer bırakmıyordu. Yedi yaşında iki akıllı kızın olayları şıp diye çözebileceği kadar barizdi bazı şeyler. Benim hiçbir şeyim yoktu, bana bunları alacak biri de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantastikHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...