🔮
Yalnızlıktan korkmamam gerektiğini uzun zaman önce öğrenmiştim ama... Kalabalıktan korkmam gerektiğini yeni yeni öğreniyordum.
Önümde toplanmış olan gruba yaklaştıkça kalbim ağzımda atıyordu. Yalan söylemekten gocunmasam da, bu konuda çok başarılı değildim. Biraz sıkıştırıldığım takdirde saçmalamaya başlıyor ve benden şüphe edilmesine sebep oluyordum. O yüzden yorgun ve hasta olduğumu ileri sürüp aralarından sıyrılmayı hedeflemiştim.
Ama, işler ne zaman umduğum gibi gitmişti ki zaten?
"Helena! Primuslar aşkına!" beni uzaktan yavaşça yaklaşırken seçebilen ilk kişi Klaer olmuştu. Karanlık sebebiyle onların seslerini duyabildiğim bir mesafeye yaklaşana kadar farkımda değillerdi. Klaer beni fark eder etmez üzerime atladı. Herkes buradaydı resmen. Topluluk arkadaşlarım, topluluğum dışından tanıdığım ve tanımadığım birkaç elementer, Fernando, Klaer... Bayan Talose bile. Bu, korkutucu bir kalabalıktı. Kara haberin kalabalığı.
"Sana ulaştı mı? Sana bir şey yaptı mı?" gözlerimi ışık hızında kırptım istemsizce. Kalbim bir anda midemle yer değiştirmişti sanki. Nereden öğrenmiş olabilirlerdi? Daha doğrusu, ne kadarını öğrenmişlerdi? Aynı kişiden mi bahsediyorduk? Aklımı toparlamalı, ağzımdan bir şey kaçırmamalıydım. Bu kadar insanın önünde değil.
"Kimden bahsediyorsun?" dedim bütün sakinliğimi koruyarak. İçimde kopan fırtınanın hiçbir izini göremediklerine emindim. Klaer'ın bana cevap vermesine fırsat kalmadan Chris de üzerime atladı. Ellerini kollarıma koydu ve gözleriyle bütün vücudumu taradı.
"İyisin." Dedi, daha çok soru sorar gibi. Usulca başımı salladım. Bir şey oluyordu.
"Şükürler olsun." Klaer minnetle gözlerini kapattığında kafam daha da karışmıştı. Neler oluyordu?
Yüzümdeki ifade, bir tek Bayan Talose'a anlamlı gelmiş olmalıydı ki hafifçe elini kaldırmasıyla birlikte çevremdekiler birer adım uzaklaştı.
"Dagora, Captivum'dan kaçmayı başardı." Konuyu uzatmadı, lafı dolandırmadı. Endişesi günler önce bedenimi sarmış olan haber, kulaklarımla buluşmuştu. Bunun böyle olacağını çok iyi bilsem de bir şekilde gerçekleşmeyeceğini ummaya devam etmiştim. Gerçekleşmemeliydi. Ama ne yazık ki işler olması gerektiği gibi ilerlememeye yemin etmişti. Benim gibi basit bir elementer bile bir şekilde oradan kaçabildiyse, Dagora da kaçardı elbet. Ona sadık onca elementer vardı. Onu oradan çıkarmak için her şeyi yapabilecek elementerler... Tek bir şeyi merak ediyordum. Benim akıl sağlığımı koruyan Pegasustu ve onun gibi ilahi bir varlık bile bunu yaparken çok zorlanmış, deliliğimi tamamen önleyememişti. Dagora'nın akıl sağlığını orada nasıl korumuşlardı?
Eğer koruyamadılarsa, onun yüzünden endişelenmeyi bırak ona üzülecektim. Eh, nihayetinde onu en iyi ben anlardım.
"Neden şaşırmadın?" soru William'dan gelmişti. Cam ve Tara'nın bir adım gerisinde, solumda duruyordu. Uzunca bir süre konuşmadığım için olsa gerek, hepsinin yüzünde endişeli bir ifade vardı. Arkada kalan diğer elementerlerin fısıltılarını da duyuyordum ancak umursamadım.
Alaycı bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. Kurtan'la fazla zaman geçiriyor olmalıydım...
"Neden şaşırayım? Rüyamda bunun olacağını görmüştüm. Üstelik görmesem bile, elbette tahmin edebilirdim. Ben bile oradan kaçtım, Dagora'nın kaçamaması büyük saçmalık olurdu." Bayan Talose kaşlarını sıkıntıyla çattı. Onu gücendirmek değildi niyetim ama, hepimiz bu işte başarısız olmuştuk. O da dahil. Bir şekilde, bu ihtimali dile getirmiştim ve bunun olmaması için her türlü önlem alınmalıydı. Belli ki alınmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasiaHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...