🔮
Şeytanın da bir melek olduğuna, masum olduğuna ve sadece ona verilen görevi layığıyla yerine getirdiğine inananlardan mısınız? Yoksa, saf kötülüğün tanımı olduğuna ve insanları yolundan çevirmekten başka bir isteği olmadığına inananlardan mı?
Ben, şeytan da dahil hiç kimsenin simsiyah olmadığına; herkesin, her şeyin içinde bir miktar da olsa beyaz olduğuna inananlardanım. Ama buna çok pişman olmama çok az kaldığından habersizim...
Kar yağışının her zaman romantizmi yansıtmadığından, cehennemin sadece çok sıcak değil aynı zamanda çok soğuk da olduğundan, korkunun benim baş düşmanım olduğundan da habersizim...
Sevdiklerimi korumak için ne kadar ileri gidebileceğimden, savunduğum doğrular için neleri göze alabileceğimden, korkunun yerini nasıl cesarete bırakacağından da habersizim...
Kafamı düşüncelerden soyutlayıp, bulunduğum mekana dönmem epey zaman aldı. O sırada bir şeyler konuşuldu ama ben kelimeleri tam seçemedim. Sadece, Chris'in küçük bir adımla hafifçe önüme geçtiğini gördüm. Apaçık bir meydan okuma değil, tam olarak kalbinin derinliklerinden gelen bir iç güdüydü yaptığı. Bir kez daha konuşuldu ve bu sefer duyabilecek kadar kendimdeydim artık.
"Noel gecesi baş başa kalmak istemiştik Bayan Dagora... Başka bir niyetimiz yoktu. Helena'ya bir hediye verecektim." Dagora kaşlarını hafifçe kaldırdı. Ne ara mesafeyi kapatmıştı bilmiyordum ama tam karşımızdaydı şimdi. Cam, Tara ve aptal illüzyonlar geride kalmışlardı. Belki de ilerlemeye cesaret edememişlerdi.
"Görelim şu hediyeyi." Dedi hala kalkık olan kaşlarının eşliğinde. Zaman zaman yaşadığım tutulmayı yaşıyordum yine ama hiç sırası değildi. Kendimden emin durmam, onu yanlış bir şey yapmadığımıza ikna etmem gerekiyordu. Derin bir nefes aldım ve sonrasında hafifçe boğazımı temizledim. Chris'in arkasına saklanan küçük bir kız görünümünden sıyrılmak adına yana kaydım ve elimi kolyeme götürdüm hafifçe. Ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki, Cam ve Tara'nın arkasından bize doğru yürüyen üç karaltı dikkatimi çekti. Gözlerimi kısıp dikkatimi oraya verdim.
"Öğrencilere güvenim sonsuzdur, bundan şüpheniz olmasın. Ancak ben de bir zamanlar aklı bir karış havada bir ergendim, öyle değil mi? Ve inanın bana çocuklar, hiç de masum değildim. O yüzden bu tavrımı mazur görün. Kurallara uymamanın bir cezası olacağını biliyor olmalısınız, öyle değil mi sevgili Helena?" Dedi beni delip geçen gözleriyle. Gözlerimi peş peşe kırpıştırdım ve Dagora'ya odaklandım. Elim hala kolyemdeydi.
"Hediyem." Dedim, kendimden beklenmeyecek bir güvenle. Normalde böyle anlarda, sesimi bulmakta oldukça zorlanırdım. Ancak Dagora korkumun önüne geçen tek bir şey vardı o da evremizin yok olmasının verdiği korkuydu. Eh, bu da Dagora'yı biraz daha az korkunç yapmaya yetiyordu gözümde. Dagora bana doğru yürümeye başladı.
Sözlerimi geri alıyorum.
Dagora korkumun önüne geçen hiçbir şey yok.
Chris, hafifçe tekrar önüme geçme girişiminde bulundu ama Dagora'nın mavi gözlerinde öyle bir şimşek çaktı ki mıhlandı kaldı. Bir an neredeyse onu sochruyla yerine kilitlediğini düşünecektim ancak gözleri kırmızıya dönmemişti. Bunu sochruyla değil bir bakışıyla yapmış olması yutkunmama sebep oldu.
"İzin verir misin, gardiyan?" dedi Chris'e. Chris'in vücudundan yayılan gerginliği iliklerime kadar hissettim ve işte tam da bu noktada denkleme Pegasus dahil oldu. Bu ana kadar bile, kendini tutması bir mucizeydi zaten. Geçen aylarda onunla yaptığımız onca eğitim sonucu, iradesini kontrol atlına alabilme yolunda epey yol kat etmiştik. Eskiden olsaydı, şimdiye çoktan buraya gelmiş olurdu. Şu an bile, Dagora bana yaklaştığı an ortamda bitmek istiyordu. Ama gerçekten, hiç sırası değildi. Ona hiçbir şey söylememe gerek kalmadan sessizce anlaştık bir kez daha. Son zamanlarda bunu çok sık yapıyorduk. Aramızdaki bağ ne denli güçlenmişti bilmiyordum ama onu artık ayrı bir varlık gibi bile hissedemiyordum. Sanki, bir gibiydik. Ve tam olarak bu sebeple bazı geceleri uyuyamıyor, o gittikten sonra nasıl yaşayacağımı düşünüp duruyordum. Onun oldukça sakin olması ve aynı endişeyi paylaşmaması ise beni çileden çıkarıyordu ancak şu an bunun sırası değildi elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasyHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...