🔮
Kabuslarla ilk buluşmamın üzerinden geçen neredeyse bir yıl boyunca, her normal insan gibi gördüklerimden rahatsızlık duymuştum. Altlarında hiçbir anlam aramadan, belki de sadece huzursuzca uyuduğum için onları gördüğümü düşünmüş ve üstünden çok zaman geçmeden de onları unutmuştum. Ne zaman ki kabuslarımın aslında birinin bana gösterdiği kesitler olduğunu öğrenmiştim, o zaman işler benim için değişmişti.
Güllerle başlayıp felaketle sonuçlanan kabusların ne anlama geldiğini yaşanan birçok olaydan sonra çözebilmiştim. Hepsi bana önceden verilmiş olan bir takım mesajlardı. Beni yönlendirmeye, belki de korkutmaya çalışan olaylardı.
Başarılı da olmuşlardı.
Yönlendirilmiş miydim bilmiyorum ama, korktuğum kesindi.
Yine de, hiçbirinden bu kadar korkmamıştım.
Çevremde beni teselli etmeye çalışan, sadece bir kabus olduğunu söyleyenlerin söylediği hiçbir şey benim için bir anlam ifade etmiyordu. Ben, bunun sadece bir kabus olmadığını çok iyi biliyordum.
Asıl sorun, bu kabusu Tempersitar yerleşkesinde görmüş olmamdı.
Bu süreçte fark ettiğimiz şey, Metallum elementerinin rüyaları kontrol edebilmesi için belirli bir mesafede olması gerektiğiydi. Tempersitar yerleşkesinde hep güvende olduğumu sanıyordum, gerçi bu durum kazığı Tempersitarlardan yediğimden beri değişmişti elbette. Ama yine de, en azından kabuslardan korunacağımı sanmıştım. Belli ki birçok konuda olduğu gibi bu konuda da yanılmıştım. Ben bir Azrail olabiliyorsam, Suka bir şifacı olabiliyorsa, bir Metallum da kabuslarını belirli bir mesafenin ötesine taşıyabiliyordu demek ki.
Göğsümde, deli gibi atan kalbimin üstünde olan elimi çekip ayağa kalktım. Aşina olduğum ancak tanımadığım birkaç yüz ve Dianne, endişeli bakışlarını üstümde gezdiriyorlardı. Kulağıma uğultu şeklinde gelen ve beni sakinleştirmeye çalışan söylemlerin hiçbiri bana ulaşmadı. Kendimi panikle odadan dışarı attım. Koridordaki birkaç kıza çarparak merdivenlere ilerledim. Kaç saattir uyuyordum bilmiyordum ama dersler bitmiş olmalıydı. Etraf oldukça kalabalıktı.
Merdivenleri hızla inerken çarptığım onca kişi, benim yalnız deli değil artık bir öküz de olduğumu düşünüyor olmalıydı çünkü hiçbirinden özür dileyecek durumda değildim. Hızla ilerlemeye devam ettim. Biri kolumdan çekip beni durdurana kadar.
"Neler oluyor?" Beni herkesten iyi tanıyan, bu sayede de beni kurban etmeyi çok güzel başarmış olan Chris, elbette ki bende bir terslik olduğunu anlamıştı. Ancak konuşacak durumda değildim, doğru düzgün nefes bile alamıyordum. Bir an önce yeryüzüne çıkmalı, ciğerlerimi havayla doldurduktan sonra da Bayan Talose'a ulaşmalıydım.
Kolumu elinden sertçe kurtarıp hızla ilerlemeye devam ettim. Beni durduramayacağını fark eden Chris de peşime takıldı. Yerleşkeden çıkar çıkmaz elimi ay taşıma götürdüm ve son anda elime uzanan Chris'le birlikte, kendimizi Kalenin önünde bulduk. Benimle geldiği için ona kızamayacak kadar endişeli ve meşgul olduğuma dua etmeliydi. Kale'ye yönelmeden önce bir kere daha elimi boğazıma götürüp, nefeslerimi düzene sokmayı denedim. Bayan Talose'un karşısına korkudan ödü kopmuş küçük bir kız gibi çıkmak istemiyordum. Derin bir nefesi ciğerlerime doldurup yutkundum.
"Her ne olduysa, çözeceğiz. Sakinleş, Helena." Kafamı yavaşça Chris'e çevirip istemsiz bir kahkaha attım. Böyle bir durumda bile beni güldürebildiği için onu tebrik etmem gerekirdi ancak hiçbir şey söylemedim. Çünkü söyleyeceğim şeyler, ağır olacaktı.
Bu konuyu çözdükten sonra üzerine düşüneceğim ilk şey, Chris'i neden bir türlü affedemediğim olacaktı. Ben, Dagora'yı bile affedebilecek salağın tekiydim. Herkesi, her şeyi affeder kimseye hiçbir şey için kin tutmazdım. Chris, benim kalbimle midemin yerini değiştirebilen ilk insandı. Onu neden affedemiyordum ki? Herkesten çok, onu affedebilmem gerekmez miydi? Neden onu her gördüğümde düşündüğüm tek şey Captivum oluyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasiaHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...