METALLUM - 6.BÖLÜM - KOCA BİR BOŞLUK

232 28 29
                                    

Bu seferlik bölüme ufak bir duyuruyla gireyim... :) Yeni bir kurgu daha yayınlıyorum. Profilimden ulaşabilirsiniz. Adı "Ruh Bükücüler" ve konusu melekler, şeytanlar, lanetli ruhlar veee imkansız aşk..! Çok seveceğinize eminim, lütfen bir şans verin!

Ayrıca Tempersitar'ın önsöz kısmına hikayedeki bazı şeyler ve karakterlerle alakalı kısa bir özet ve görseller ekleyeceğim kafa karışıklığı yaşamamanız için. Biraz geç oldu dediğinizi duyar gibiyim ama aslında böyle bir niyetim yoktu, birkaç mesaj alınca eklemeye karar verdim☺️

🔮


Bütün ömrümü anlamsız bir arayışla geçirdiğimden ve hayatım boyunca elimde ufak bir bavulla oradan oraya savruluyormuşum hissine kapıldığımdan, Alderwild'e hissettiğim aidiyetin bana verilen en büyük ödül olduğunu sanmıştım. Hayatım boyunca o hissi bulabilmek için çabalamış, bulduğumda da sıkı sıkı tutunacağıma dair kendime yeminler etmiştim.

Sonuç ise, birkaç ay içerisinde ellerimin arasından kayıp gitmesi olmuştu.

Bir diğer yenilgimi, kalbimden almıştım. Kalbim, kısa ömründe ilk kez biri için patlayacak gibi olmuştu. İlk kez biri için alev almıştı yüzüm ve ilk kez biri için nefessiz kalmıştım. Ancak mutluluğun benim kaderimde olmadığını anlamam yine birkaç ay sürdü ancak.

Hayatım zaten umutsuz vaka, daha kötüsü olamaz dediğimde ise kendimi Captivum'da bulmuştum. Bir insanın, bir elementerin ya da herhangi bir canlının yaşayabileceği en büyük sınavda. Kendi beynime hapsolmuş, delirmekle aklımı korumak arasındaki çizginin üzerinde Pegasus tarafından zorla yürütülmüştüm. Oradan düşmeme ve delirmeme izin vermemişti. Kendimi öldürmeme de öyle.

Şimdi ise, Pegasus hastaydı, yaralıydı. Bense Captivum'da kendime nasıl işkence edeceğimi çok iyi öğrenmiştim. Artık orada olmama gerek olmadan kendime herkesten daha iyi işkence edebiliyordum.

Kabuslarımdan uyuyamıyordum.

Yaşadıklarımı unutamıyordum.

İhanete uğradığımı haykıran her bir hücremi susturmanın yolunu bulamıyordum.

Sonuç olarak ise, beni o ipte tutan hiçbir şey kalmamıştı artık. Belli ki, oradan aşağı düşmüştüm çoktan.

Annemi görüyordum karşımda.

Tiran'ın anılarında gördüğümün aynısıydı her şey. Saçları, gözleri, yüzündeki o kusursuz ifade...

Elimden kayıp düşen havlu yüzünden mi yoksa şoktan mı titriyordum bilmiyordum ancak dişlerim birbirine çarpmaya başlamıştı. Yine de eğilip yerdeki havluyu alamadım. Hiçbir uzvumu hareket ettiremedim. Captivum'dayken, bunun bana yapılan bir işkence olduğunu biliyor ve yine de dört gözle annemi görmeyi bekliyordum. Birkaç kez görebilmiştim güzel yüzünü. Kızıl saçları hep aynı şekilde arkadan tutturulmuştu ve yeşil gözleri dünyadaki en güzel yeşil tonuydu. Tek istediğim onun yanında, ona bakarak ölmekti. Onu her gördüğümde kendime zarar verdiğimden miydi bilmiyordum ancak bir süre sonra onu görememiştim...

Şimdi, yine arkadan küçük bir tutamı tutturulmuş saçları ve ışığını hiç kaybetmemiş gözleriyle karşımdaydı. Tek bir farklılık vardı o da gözlerindeki doluluktu.

Ağlıyor muydu?

"Anne... Ağlama. Lütfen." Kendimde bir iki kelime edebilecek gücü bulmamı sağlayan yine annemdi. Ona söylüyordum ama ben çoktan ağlamaya başlamıştım bile.

Tek ihtiyacım olan annemdi.

Tek istediğim onun yanına gitmekti.

Bana doğru usul bir adım attı. Aynı zamanda gözünden bir damla yaş süzüldü güzel yüzüne doğru. Onun gözündeki bir yaş, benim kalbime saplanan bir hançerdi adeta.

AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin