🔮
Dudağımda hissettiğim belirli belirsiz ıslaklık, gerçek dünya ile beynim arasındaki köprüyü yıktı ve olduğum yere dönmemi sağladı. Dişlerimin arasında can çekişen dudağımı serbest bırakıp yutkundum. Panik anında beni yüz üstü bırakan beynimi tekrar çalışması için zorlamak istiyordum. Kolumu hafifçe okşayan el, benim yerime bunu başardı.
Kurtan'ın beni sakinleştirmek için sıcaklığını yayan kolu, tekrar mantıklı düşünebilmemi sağladı. Hızla kolumdaki saate baktım. Defin töreni için önümüzde iki saat vardı.
"Gitmem gerekiyor." Dedim pürüzlü bir sesle. Dakikalar önce bir Azrail olduğumu öğrenmiş olan Kurtan'ın buna ne cevap vereceğini tahmin etmeye çalışıyordum ancak bunu uzun süre yapmama gerek kalmadı.
"Ben de geliyorum." Beklediğim cevap bu değildi. Önce konuşmamız gerektiğini söylemesini, ya da neden bundan kendisinin haberi olmadığını sorgulamasını beklemiştim. Ne tepki vereceğimi bilemeden dudağıma eziyet etmeyi sürdürdüm. Bir süre sonra itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki buna izin vermedi. "Yanınızda olmayacağım. Uzak bir mesafeden iyi olduğunu göreyim, yeter." Yaralarına bakılması gerektiğini, dinlenmesi gerektiğini, bir şeyler yemesi gerektiğini söylememin bir faydası olur muydu? Hiç sanmıyordum.
Ona cevap vermeden arkamda kalan aynaya ilerleyip görüntümü süzdüm. Dağılmış saçlarım ve solmuş yüzüm pek iyi bir mesaj vermiyordu. Neye baktığımı çok iyi anlamış olan Kurtan, birkaç adımda yanıma gelip elini kısa saçlarıma koydu.
"Sen bir duş alıp rahatla. Ben Raska'dan sana bir şeyler getirmesini isteyeceğim." Bana kızgın olduğunu belirten hiçbir harekette bulunmaması daha da gerilmeme sebep oluyordu. Başkalarıyla nasıl iletişim kurduğunu görmesem, sinirlerini aldırdığını düşünecektim. Bakışlarımız aynada kesişirken bana göz kırptı.
"Muhteşem görünüyorsun." Yanımdan kaybolduğunda, yerinde oluşan boşluğun beni rahatsız etmesi tüylerimi ürpertti. Sadece kısa bir süreliğine yanımdan gittiği için rahatsız olamazdım. Başımı iki yana sallayıp her daim sıcak olan küvete yöneldim. Muhteşem görünmediğimi çok iyi bilmeme rağmen Kurtan'a inanmayı tercih ettim. Sıcak suyun içerisinde geçirdiğim uzun dakikalar, yine bir kaçış mı diye düşünmeden de edemedim. Kaçtığım şey elbette ki Klaer değildi. Ancak Dagora'nın tekrar ortaya çıkması ve Azrail olduğumu bilmesi, hiç hoşuma gitmiyordu. Benim düşünemediğim ya da hayal dahi edemeyeceğim bir şeylerin peşinde olduğunu düşünmeden edemiyordum. Azrail olduğumu bildiğini Akademidekilere söylediğine göre, bunun onun için bir önemi olmalıydı. Ölüleri görebilmemi kendi yararına nasıl kullanmayı planlıyordu bilmiyordum ama ona izin vermeyeceğimi biliyordum.
Küvetten çıktığımda bütün vücudum büzüşmüştü. Hızla rahat ve sportif kıyafetler giyindim ve saçlarımı kurutmak için ateşi kullandım. Saçlarımdaki su damlaları birer birer buharlaşırken geriye düz ve kısa tutamlar bıraktılar. Dikkatimi çekmek ister gibi gölgesini çadırın içine doğru düşüren sabırsız adımlara kaşlarımı çattım.
"Girebilirsiniz?" dedim tereddütle. Raska elinde bir tepsiyle içeri girdi.
"Katanım, öğle yemeğiniz ve iksiriniz." Tepsideki kurabiyeleri ve kahveyi süzmeyi bitirdiğimde yeşil iksire değdi bakışlarım. Solgun tenimi ve göz altı morluklarımı alıp götürmesini umduğum iksire uzanarak tek seferde içtim. Tepsiyi elinden alarak Nyx'imin durduğu komodinin üzerine bıraktım. Raska'nın yanıma gelmiş olmasını kafamdaki birkaç soru işaretine netlik getirmek için kullanabilirdim.
"Raska..." söze nasıl gireceğimi düşünmeyi sürdürürken Raska'nın gerilen bedeninden gözlerimi kaçırdım. Alışkın olduğum dik başı önüne doğru eğildi. İncelenecek bir halı deseni olmaması can sıkıcıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&I
FantasíaHelena Lincoln sabırlıydı, merhametliydi ve güvenilirdi ama... Asla cesur değildi. Ve tarihte cesaret olmadan kazanılan bir savaş yoktu. Elementerler kendi aralarında sonu bir türlü gelmeyen çekişmelerini sürdürürken, kalbinin esiri olmuş olan Helen...