TEMPERSİTAR - 4.BÖLÜM - AKADEMİYE HOŞGELDİN

41.1K 834 95
                                    

🔮


Çocukluk hayatın en kolay, en çabasız vakitleridir hemen hemen herkes için. Ergenlik zordur, kimse seni anlamaz sen de kimseyi. Yetişkinlik zordur, omuzlarındaki yükünse haddi hesabı yoktur. Bir aile geçindirirsin ya da iş ararsın. Doğuştan şanslıysan zengin bir ailenin altında ezilirsin ve eğer şanssızsan da, daha büyük şeylerin altında. Yaşlılık ise... belki de en zorudur. Her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaşır, sevdiklerinden bir adım daha uzaklaşırsın.

Çocukken mutlu olmalısın çünkü büyümeye başladığında bir daha fırsatın olmayacak.

Birçok insan gibi benim için de çocukluk kolay ya da güzel olmadı...

Ben tek başıma oyun oynadım. Kendi kendime okula gittim. Yemeğimi kendim hazırladım. Düşünce dizimi kendim sildim, ellerimdeki taşları ufaladım ve saçlarımı kendim ördüm.

Çocukluk hiç de kolay değildi. Hem de hiç.

Susmak ayrı zordu, konuşmak ise apayrı.

Konuşursam hiç anlamadığım bir karmaşanın içerisine düşerdim, susmaksa çocuk aklım için adeta mümkün değildi.

Sessiz olmak, görünmez olmaya çalışmak, küçük bir kız çocuğu için gerçekten de çok zordu.

Ve ben, hala küçük bir kız çocuğuydum.

Derin derin nefesler alırken, adımlarımı sessiz tutmaya çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Derin derin nefesler alırken, adımlarımı sessiz tutmaya çalışıyordum. Evden sorunsuzca çıkmak, bir an önce kendimi güvende hissedeceğim bir yere ayak basmak istiyordum. Yaşadığım tedirginlik hala çok yoğundu. Elimdeki notu, karşımdaki çift kişilik koltuğa yamuk bir biçimde uzanmış babamın karnına koydum. Ellerinden birini, notun üzerine çıkardım. Uzunca bir zaman sonra ilk kez temas etmiştik. Parmaklarım istemsizce, buruşmaya başlayan derisini hafif hafif okşadı. Fernando ve Klaer'i daha fazla bekletmemek adına, evden hızla ayrıldım. İkisinin de gözleri, sırtımdaki avuç içi kadar sırt çantasına ilişti.

"Orada giyecek bir şeyler veriyorlardır herhalde." Umursamazlığım Fernando'yu gülümsetti. Bay Krakorn bir daha işe gitmediğimi gördüğünde ne tepki verecekti? Bilmiyordum. Belki de kaçırıldığımı ya da öldürüldüğümü düşüneceklerdi. Hayatımdaki hiç kimseye veda edemeden, bir saatin içerisinde herkesin hayatından çıkmıştım. Bir daha buraya dönebilecek miydim, yoksa döner miydim onu da bilmiyordum. Arkadaşlarıma nasıl bir açıklama yapacaktım, onlarla hangi yollarla görüşmeye devam edecektim bu da meçhuldü. Ancak bir yolunu bulacağıma emindim. Onlar benim için aileye en yakın şeydi, bir kardeşim olmadığını bana asla hissettirmeyen iki güzel insan.

Sabahın ilk ışıkları kendini belli etmeye başlamıştı. Anahtarı kapının solundaki, kurumuş saksının içerisine bıraktım. Orada asla bulamayacağını biliyordum ama en azından bir gün dönersem, ben bulabilirdim.

AY KUŞAĞI SERİSİ : T&M&IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin