Eve geçtiğimizde kendimizi hemen koltuğa attık. Jefi’nin kafasında bir şeyler dönüp duruyor gibiydi. Bakışları yere sabitlenmişti ve ben ne olduğunu tahmin edemiyordum. Jefi her zaman duygularını ve düşüncelerini gizlemede bir numaraydı. Yansıtmak istemediği şeyleri asla belli etmezdi. Yerimden kalkıp onun kucağına oturup dizlerimi iki yanına koydum. Alnımı alnına dayadım. Anında nefesi hızlanmaya başlamıştı. Bu benim onu ne kadar etkilediğimi gösteriyordu ve hoşuma gidiyordu. Parmaklarımı elmacıkkemiklerinden aşağı doğru kaydırıp boynundan daha da aşağısına daireler çizerek gezdirdim ve Jefi anında derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.
“Prenses?” dedi fısıltıyla. “Ne yapıyorsun?”
Gülümsedim. “Aklında seni rahatsız eden şey her neyse onu silmeye çalışıyorum.”
Kollarını belime dolayıp beni kendine bastırdı. Elini kazağımdan içeri soktu. Parmakları yumuşak hareketle sırtımda gezinirken dudaklarımı dudaklarına değdirdim ama öpmedim. Dudaklarımı dudaklarından çekip çenesine götürdüm. Sonra boynuna sıcak ve tutkulu bir öpücük kondurunca kesik bir nefes aldı. Dudaklarımı kaydırarak V yakasına doğru götürüyordum ki anında bizi odama ışınladı. Beni yatağa yatırıp üstüme çıktı. Ellerimi bileğimden tutup başımın üstünde sabitledi. Bakışları dudaklarımdaydı ve göğsü deli gibi inip kalkıyordu. “Jefi!” dedim kısık bir sesle. Onu istiyordum. Hem de çok istiyordum ama onun iradesi benden daha fazla gibiydi. Üstümde yarı ağırlığını vermiş sadece öylece duruyordu. Bir santim bile kımıldamıyordu. Adını söyleyince gözlerini dudaklarımdan çekip gözlerime dikti. Uzun bir süre baktıktan sonra dudaklarını alnıma bastırıp üstümden kalkıp yan tarafa sırt üstü yattı. Göğsü hala deli gibi inip kalkıyordu ama gözleri boş boş tavana sabitlenmişti. Sağ omzumun üstünde dönüp elimi göğsüne yasladığım anda başını bana çevirip baktı.
“Jefi, iyi misin?”
Bana doğru dönüp elini belime doladı ama aradaki mesafeyi kapatmamaya özen gösterdi. “İyiyim.”
Onun tutmak istediği mesafeyi kapatıp başımı boynuyla omzunun arasındaki boşluğa koydum. Kokusunu içime çekti. O kadar güzel kokuyordu ki beni sarhoş ediyordu onun kendisine has olan ten kokusu. Elini belime daha da sıkı doladı. Bu sefer vücudumuzun hiçbir noktasında boşluk kalmamıştı. Kollarımın arasında kaskatı kesildiğinin farkındaydım ama neden bu kadar paniklediğini bilmiyordum. Daha önce bu kadar yakınlaşmamıştık belki de ama bu kadar kasıldığını hissetmemiştim. Yolunda gitmeyen bir şey vardı sanki.
“Çocukları düşünüyorsun.” Dedim ve daha da kasılınca doğru tahmin de bulunduğumu anladım. Sonra hızla kollarının arasından çıkıp berjere oturdum. Ona kendimi sunmuşken onun bu tür bir şeye odaklanmasına bozulmuştum açıkçası. Bacaklarımı toplayıp bağdaş kurdum ve elimle yüzümü kapattım. Derin derin nefes aldım.
Jefi, kızdığımı anlayınca yatakta doğrulup bana baktı. Ben ona bakmıyordum ama bakışlarını üstümde hissediyordum. Ellerimi yüzümden çekip öfkeyle ona baktım. “Tamam.” Dedim ve yüksek sesle “Mengüer!” diye seslendim.
Efendim? Diye zihnime anında cevap geldi. Bu hoşuma gidiyordu. Selre ile özel zamanlar yaşamadığı zaman dışında ne kadar önemli işler peşinde olsa da mutlaka cevap verirdi.
“Bir gelişme var mı?” diye sorunca Jefi ayağa kalkıp bana daha da dikkatli baktı.
Mühürleri yaptım ve şuanda hiçbir yolcu isyan çıkarmadı.
“Mühürleri sormuyorum, Mengüer. Çocukları soruyorum. Başka kayıp var mı? ya da bir şeyler bulabildin mi?”
İrem, sen ciddi misin? Dün geceden bu yana mühürlerle uğraşıyordum. Başka bir şeye vakit ayıramayacak kadar meşguldüm.
Derin bir iç çektim. “Peki, herhangi bir şey olursa seslen bana, lütfen. Çünkü bu iş artık beni germeye başladı.”Göker bana seni takip eden birileri olduğunu söyledi. Söyler misin bana aklın neredeydi takip edilirken. Algılarında bir bozukluk mu var?
Anında ayağa fırlayınca Jefi direkt koluma yapıştı ve bana ne oldu bakışı attı. Onu es geçip Mengüer’e odaklandım. “Algılarımda bir bozukluk yok, Mengüer. Bunun bir insan tarafından yapıldığını düşünüyorum. Yoksa aksi takdirde hissetmemem mümkün değil. Sende biliyorsun bunu.”
Bir seyyah olabilir. Neyin peşinde olduklarını bilememek beni sinirlendiriyor. Şimdi bu işin peşine düşmem gerekiyor. Sende şu fotoğrafçıyı bulmaya çalış!
“Tamam, dikkatli ol. Herhangi bir şey olursa sana yardıma gelirim.” Dedim gülümseyerek.
Gerek var mı buna? Kahkahasını işitince içimde bir mutluluk oluştu. Neyse sende dikkatli ol ve şimdi zihnimden uza!
Jefi cevap bekleyen gözlerle bana baktı ve ondan uzaklaşıp dolabımın kapısını açıp kıyafet çıkardım. “Mengüer, bunun izini sürmek için iş başında. Bir şey olursa haber verecek. Bu arada da benim şu röntgenciyi bulmamı istiyor.” Dedim. Jefi, bakışlarını yere sabitleyip bana tekrar döndürdü.
“Şu röntgencinin büyücü olmadığını mı düşünüyorsunuz?”
Kafamı iki yana salladım. “Büyücü olsa hissederdim.” Dedim ve dolabın kapısını kapattım. Sporda duş aldığım için banyo yapma gereği duymadım. Jefi’ye inat olsun diye de hızla kazağımı çıkardım. Altımda yarım atletim vardı ama o şaşkın bakışlarını direkt vücuduma sabitledi. Beyaz bol ve kayık yaka bluzumu üstüme geçirdim. Boyu kalçalarıma kadar uzundu. Sonra pantolonumu çıkarıyordum ki Jefi’nin sesiyle durdum.
“İrem?”
“Ne?” dedim onun ses tonunu taklit ederek. “Arkanı dön!” dedim. O da hızla arkasını döndü. Bende pantolonumu bütün sinirimle parçalarcasına çıkarıp eşofman altımı giydim. Sağ diz kısmının üstünde kiss me yazıyordu ve bu beni gülümsetti. “Tamam, dönebilirsin.” Yavaşça dönüp kendini berjere attı. Ellerini ensesinde birleştirip derin bir nefes aldı.
“Bana kızgınsın. Yine!” dedi.
Kıyafetlerimi banyodaki kirliliğe tıkıp geri geldim ve elimi kapının çerçevesine yaslayıp alnımı da elimin üstüne yasladım. Bakışlarımı gözlerine diktim. “Beni öptüğünde başka bir şey düşündüğümü hayal edersen neden kızdığımı anlarsın belki.”
“Beni öptüğünde başka bir şey düşünmüyordum.” Dedi.
Kapıdan uzaklaşıp odadan çıktım ve oda peşimden geldi. Birlikte alt kata indik. “Eminim düşünmüyordun.” Dedim ve çantamdan telefonu çıkarıp Azra’dan gelen mesajı okudum. Bu gece yapmıyor muyduk? Tam mesaj atacaktım vazgeçip aradım. Jefi, dolaba gidip su aldı ve sinirle içti.
“İrem, neden yarın gece yapıyoruz?” diye açtı Azra telefonu.
“Başka planlarım vardı ama iptal oldu. Kızları alıp gelebilirsiniz. Ha, birde şarap almayı unutma.”
“Tamam. Pijamalarımızı giyip, yastıklarımızı alıp geliyoruz.”
Telefonu kapatıp sehpaya attım. Evet, bu gece Jefi ile takılma planlarım vardı ama hepsi birden suya düşmüştü. Bu çocuk olayı çözülene kadarda böyle planlar yapabileceğimizi hiç sanmıyordum ve bir daha ilk adım atan kesinlikle ben olmayacaktım. O sırada kapı çaldı ve ben yerimden kımıldamadığım için kapıyı Jefi açtı. Aras hızla içeriye daldı ve hemen karşımdaki koltuğa çöktü.
“Ne oldu?” diye sordu Jefi.
Bakışını ilk Jefi’ye sonra bana çevirdi. “Annemle ayrıldıktan sonra arabayı park alanına bırakıp biraz yürümek istedim. Sahile doğru yürürken birinin beni takip ettiğini hissedince çaktırmadan ilk banka oturdum. Yan tarafıma baktım ve uzun boylu bir adamın ağacın arkasında durduğunu gördüm. Boynunda da fotoğraf makinası asılıydı.” Dedi. “Sonra ani bir hareketle dibinde bittim ve ona kafa atıp bayılttım. Fotoğraf makinesini fotoğrafçıya götürüp çıkarttırdım.” Gözleri Jefi’ye çevrildi ve sonra elinde tuttuğu poşeti bana uzattı. Uzanıp aldım içindeki fotoğrafları çıkardım. Jefi’de yanıma otururken Aras sertçe yutkunup “Jefi bu seni çok kızdıracak.” Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEŞİŞLER (Karanlık Güçler Serisi II)
Fantasy"Büyüyle örtülen görüntüleri açığa çıkardığını mı düşünüyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla ama bu arada da hızla tabutu çizmeye başlamıştım. "Aynen öyle, İrem! Doğu keşişlerin içinde özeldi. Tekti. Çok farklı yetenekleri vardı. Seni de çok iyi eğitti...