Ben şaşkınlık içinde beklerken “Onlarda gelecek. Aldığımız kıyafeti sana boşuna kuleye bırakalım demedim herhalde.” diye aydınlattı beni.
“Sana inanmıyorum. Burada iğrenç bir kıyafetle duruyorum ve sen bana şimdi mi söylüyorsun onlarında geleceğini?”
“Üzgünüm. Söyleseydim cici kız elbiselerini kabul etmezdin ve aynı elbiseyi giymemizi istemezdin.”
“Etmezdim tabiki.” Diye çıkıştım. O anda banyoya girip buz gibi suyun altına girmek istedim. “Azra, Jefi beni böyle görsün istemezdim. Keşke baştan söyleseydin.”
Azra, sırıttı. “Hadi ama çok şeker oldun, inan bana. Jefi seni böyle görünce büyülenecek.”
“Ya tabi ne demezsin. Eski Türk filmlerinden çıkma gibi duruyorum.” Azra’nın yatağına oturdum. Şimdi bütün akşam yemeğini Jefi’nin ne tür espriler yapacağını düşünmekle geçirecektim.
Ben mızmızlanırken kapı çaldı ve Azra panikle olduğu yerde tur attı. Bu habersiz akşam yemeği annesini çok kızdıracaktı. Benim kızdığımdan daha fazla hem de. Ayağa kalkıp Azra’yı sakinleştirdim. Birlikte kapıyı açtık. Annesi içeri girerken kıyafetlerimize baktı.
“Hayırdır, kızlar? Bu haliniz ne böyle?”
“Sana akşam yemeği hazırladık.” Dedim en şirin halimi takınarak. “Azra’nın size bazı…” cümlemi tamamlayamadım çünkü Azra bacağıma okkalı bir tekme geçirdi. Bunun yerine “Ah.” Diyerek lafımı bitirdim.
Annesi gülümseyip içeriye girdi ve masaya baktı. Bir süre gülümseyerek masayı süzdü. Sonra temizlenmek ve üstünü değiştirmek için odasına girince Azra koşarak mutfaktan iki tabak daha yerleştirdi masaya. Bu kız gerçekten bugün ölümüne susamıştı. Bense Azra’yı orada bırakıp portmantonun boy aynasından kendime baktım. O kadarda gülünç durmuyordum. Aslında hiç gülünç durmuyordum. Şirin ve cici kız gibiydim. Masum ve o haliyle bile alıcı olan kızlardan birine benziyordum.
Nisan teyze odaya gelince tam masaya oturuyorduk ki kapı çaldı. İşte dananın kuyruğunun koptuğu an diye iç çektim. Azra, koşarak kapıyı açtı. Bende sandalyenin sırtına kolumu dayayıp bekledim. Görüş alanıma ilk Azra girdi sonra Aras’ı gördüm ama Jefi yoktu. rahatlasam mı üzülsem mi bilemedim. Azra annesine döndü ve annesi Aras’ı görünce çok şaşırdığım bir tepki verdi. Ayağa kalktı.
“Hoş geldin, Aras.” Dedi ve Azra ile ikimiz birbirimize afallamış bir şekilde baktık. Annesi fark edince güldü. “Böyle bir masa hazırlayıp bu şekilde giyinmenizin sebebini anlamadım mı sandınız?”
Ben tutamadım kendimi ve büyük bir kahkaha patlattım. “Tamamen Azra’nın fikriydi.” Dedim. Nisan teyze sandalyeyi işaret edince Aras oturdu. Bende tam oturuyordum ki kapı tekrar çaldı.
“Jefi’dir.” Dedi Aras. “Arabayı park ediyordu.”
Ben Azra, otururken kapı açma işinin bana kaldığını anladım ve yavaş adımlarla kapıya gidip açtığımda Jefi, gözlerini bana dikip öylece olduğu yerde dikili kaldı. Kahkaha patlatması an meselesi diye düşündüm ama o, gözlerini benden ayırmadan öylece duruyordu. Gömleğinden yakalayıp içeriye çektim ve dudağına yapıştım. Sonra gülümseyerek dudaklarından ayrıldım.
“O kadar mı kötü olmuşum.” Dedim.
“Hayır, o kadar muhteşem olmuşsun.” Dedi ve parmaklarını parmaklarıma doladı. Birlikte içeriye girip masadaki yerimizi aldık. Nisan teyze masanın başköşesinde oturuyordu. Azra ile ikimiz yan yana oturuyorduk. Aras ile Jefi’de yan yana oturuyordu. Jefi, her kaşığı ağzına götürmesinde bakışlarını bana çeviriyordu. Bu hem harika hem de utanç vericiydi. Derken bir dirsek darbesiyle bağırdım. “Ah!”
Nisan teyze ellerini masada bağladı ve gözlerini ikimize dikti. “İrem, bugün ikinci Ah’laman. Bir sıkıntın yok değil mi?”
“Sey…” öksürdüm ve Azra’ya baktım. Jefi ise kıs kıs gülüyordu. Aras, neredeyse saklanacak yer arar gibiydi. “Şey, ben…” evet kekeliyordum ve Jefi bundan acayip zevk alıyordu. Azra bir dirsek daha geçirdi ve ben yine istem dışı olarak ahladım.
“Evet, İremciğim. Seni dinliyorum.”
İçimden Azra’ya söverken sahteden gülümsedim. “Azra’nın size söylemek istediği bir şey var ama kendisi utandığı için benim söylememi istedi.” Cümlem bitince içimden bir oh çektim.
“Evet, neymiş o dökülün bakalım.” Kadının birden gözleri kısıldı. “Yoksa kredi kartının limitini mi aştın?”
“Hayır!” dedi Azra ama sonra biraz düşündü. “Belki bilmiyorum olabilir ama söylemek istediğim o değil, anne.” Bana döndü ve sırıttı. “İrem, neden yardım etmiyorsun?”
“Ediyorum ya!” diye çıkıştım ona. “Ayrıca neden bunu yemekten sonra konuşmuyoruz. Tatlı yerken mesela.” Çünkü açlıktan ölüyordum. Yemeğimden bir kaşık alıp yuttum ve bütün gözlerin bende olduğunu hissedince “Ne var? Açlıktan ölüyorum.” Dedim.
“İrem!” diye uyardı Azra. bende öfkeyle ona şöyle bir baktım ve kaşığı masaya koyup sandalyenin sırtına yaslandım. Kollarımı göğsümde bağladım. “Aras, Azra’yı istemeye gelecek.” Dedim ve herkes şaşkın ifadeyle bana baktı. Ne yapabilirdim? Azra beni gerçekten kızdırmıştı. Jefi bana baktı ve dudaklarını kıpırdatarak “Ne yaptın sen, prenses?” dedi.
“Şey, üzgünüm bu biraz ani oldu galiba.”Nisa teyze peçeteye ağzını silip masadan kalktı. İçimden bir bıçak alıp bizi deşeceğini düşündüm ama geri geldiğinde elinde bıçak falan yoktu. Bir şarap kadehi vardı. Aras’ın başında dikildi. “Tek başına istemeyeceksin herhalde. Hem bir işin var mı, bilmiyorum. Okuyor musun onu bile bilmiyorum. aileni tanımıyorum.” Dediğinde Aras’ın suratı bembeyaz oldu ve Azra ortaya atıldı.
“Anne! Sana olanları anlattım ya!”
“Nisan teyze!” diye araya girdim. Ayağa kalktım. “Aslında bakarsanız haklısınız.” Dediğimde Aras ve Jefi tek kaşını kaldırıp bana bakınca içimden gülümsemek geldi. “Aras’ın bir işi yok ama dünyalara yetecek kadar serveti var. Ayrıca aslında tam olarak işi yokta denilmez. Kendisi eskrim hocası hem de bir numaralı bir hoca emin olabilirsiniz.” Kadın, kadehinden bir yudum aldı ve ben devam ettim. Onu en can alıcı yerinden vurmuştum. Servet kısmını duyunca gözleri büyümüştü. “Ayrıca son model bir arabası ve üç katlı bir evi var. Ha birde…”
“İrem!” diye çıkıştı Aras. “Abartma lütfen.”
Ona aldırış etmeden omuz silktim. “Onun alçakgönüllü olmasına bakma sen Nisan teyze. Küçük bir köyde bile kocaman evi var ve tabusunu getir dersen hepsini getirir önüne koyar.”
“İREM!” diye bağırdı Aras. Bu sefer ona dönüp dudaklarımı kıpırdatarak “Sus.” Dedim ve oda sustu.
“Demek, iki evin ve bir araban var, öyle mi?” dedi Nisan teyze. Aras, gözlerini hızla kadına çevirdi ve şaşkınlığı yüzünden akıyordu.
“Evet ama…”
“Ama ne?” dedi kadın. “Yoksa senin üstünde değil mi?”
“Hayır, benim üstümde ama bunun istemeye gelmemizle ne alakası var onu anlayamadım.”
Kahkaha attım. “Ah, şaka yapıyor Nisan teyze. Değil mi, Aras?” tek kaşımı kaldırıp sıkıysa hayır de bakışı attım. Aras’ta bunu fark etti.
“Şey, sanırım.”
Kadın, gülümseyerek kadehinde son yudumu da içti. Sonra saatine baktı. “Çocuklar neden siz dışarı çıkıp eğlenmiyorsunuz. Benim birazdan çıkmam gerekiyor.”
Azra, annesine döndü. “Nereye?”
Annesi gülümseyince aklıma fesatça şeyler geldi. “Bir arkadaşla buluşacağım.” Deyince de böyle bir şey düşündüğüm için kendime kızmamam gerektiğini söyledim. Annesi hazırlanmak için odasına geçtiğinde bende oturup nihayet tabağımdaki yemeği yedim. Azra, Aras’a bakıp gülüyordu ve hala annesinin karşı çıkmaması konusunda şaşkındı.
“Bu kadar şaşırma, Azra. Annelerin istediği tek bir şey var o da zengin damat.”
Aras, önündeki peçeteyi top yapıp bana fırlattı ve bende havada yakalayıp gülümsedim. “Bana teşekkür etmeniz gerekiyor. Peçete fırlatmanız değil.”
“İrem, beni para babası gibi gösterdin. Kadının gözlerini görmedin mi?”
“Eğer öyle göstermeseydim şuanda evden kovulmuş olurdun. Hem de kafana yediğin terlikle birlikte.”
Jefi, oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve ellerini omzuma doladı. Kulağıma doğru eğildi. “Neden onları baş başa bırakmıyoruz. Hem bizimde baş başa kalmaya ihtiyacımız var. Bugün tek izin günüm.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEŞİŞLER (Karanlık Güçler Serisi II)
Fantasi"Büyüyle örtülen görüntüleri açığa çıkardığını mı düşünüyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla ama bu arada da hızla tabutu çizmeye başlamıştım. "Aynen öyle, İrem! Doğu keşişlerin içinde özeldi. Tekti. Çok farklı yetenekleri vardı. Seni de çok iyi eğitti...