☠Bölüm 14☠

13 2 0
                                    

Bu cümleyi duyunca Jefi elimden fotoğraf destesini hızla çekip aldı ve süper öfkeyle gözlerini goreceklere odakladı. Daha ilk resmi gördüğü anda kızgın bir bakışla uzunca bana baktı. Bende ne olduğunu anlamak için uzanıp elindekine baktığın anda nefesimi tuttum. Bu sabah spor salonunda Serkan’ın elini karnıma götürdüğü anlardan bir kareydi. “Jefi, bu öyle bir şey değildi. Karnımın çok…” Bana sus der gibi bakınca yutkundum. İkinci fotoğrafta çok öncelerden olan bir anımdı. Serkan tam arkamda duruyordu. Bir eli karnımın yan tarafında diğeri ise bacak pozisyonunu ayarlamak için bacağımın alt kısmındaydı. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve hızla ayağa kalktım.
 
“Bunların hiçbir anlamı yok!” diye bağırdım. “Peşimdeki adam her kimse sapık olduğu kesin.”
 
Aras’ın dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. “Adamı bayıltıp arabaya koymuştum şuanda bizim evde bağlı.” Demesiyle Jefi’nin ışınlanması bir oldu.
 
“Aras!” dedim bağırarak. “Onu öldürecek.” Hızla Aras’ın yakasından tutup onların evine ışınlandım. Aras, hızla kilere doğru koşmaya başlayınca bende onu takip ettim. Tam Jefi’nin adama tekmeyi geçirdiği anda içeriye daldık. Adam acıyla bağırdı.
 
“Yapma!” dedim. Hızla kolunu tutup onu kendime doğru çekmeye çalıştım ama Jefi sinir krizine girmiş gibi titriyordu. “Jefi, lütfen. O emirleri yerine getiren bir piyon sadece. Ona zarar veremeyiz.”
 
Jefi, kolumu hızla itip tek dizinin üstünde yere eğildi ve adamın saçını kavrayıp çekti. “Konuş! Sana bu resimleri çekmeni kim söyledi?”
 
Adam kafasını iki yana salladı. “Kız arkadaşını altına almak isteyen biri.” Deyince Jefi’de şalterler koptu ve adamın kafasını hızla yere vurdu.
 
“JEFİ!” diye bağırdım ama Jefi beni duymuyordu. Aras’a döndüm. “Bir şey yap, Aras. Yoksa onu öldürecek.”
 
Aras, ilk yerdeki adama sonra ona deli gibi yumruk savuran Jefi’ye baktı. Hızla Jefi’nin kolunu havada yakalayıp onu yere fırlattı. “Seni sinirlendirmek için yapıyor, Jefi. Madem tek derdi İrem’di neden benim peşime takıldı söyler misin?”
 
Jefi, tam ayağa kalkacakken Aras ona okkalı bir yumruk geçirdi ve yumruk tam Jefi’nin dudağına denk geldi. Anında patladı ve kanlar süzülmeye başlayınca acıyla bir çığlık attım. Sanki o yumruk bana atılmış gibi hissetmiştim. “Aras sen ne yaptın?” diye çıkıştım ona.
 
Hızla bana döndü. “Onu durdurmamı söyledin bende durdurdum işte.” Diye yapıştırdı cevabı. Jefi, yerde boş gözlerle adama bakarken Aras adama döndü. “Şimdi söyle bakalım sana bu işi veren büyücünün adı ne?”
 
Adam korku dolu bakışlarını Jefi’ye çevirdi. “Adını bilmiyorum ama bu iş için bana yüklü bir para ödüyor. Ben kötü bir şey yapmadım.” Bakışlarını bana çevirdi. “Sadece şu kızın resmini çektim o kadar.”
 
“O gözlerini çek o kızın üzerinden!” diye bağırdı Jefi ama yerinden kalkmadı. O yumruk onu kendine getirmişti. Bende sırtımı duvara yaslayıp olduğum yere çöktüm.
 
“Adını bilmiyorsun orasını anladık! O zaman tipini tarif et.”
 
“Kızıla çalan saçları vardı. Otuz yaşlarında olduğunu tahmin ediyorum. Boyu uzundu ve sanırım kaşının yanında bir yarık izi vardı. Gözleri yeşil-elaydı. Birde işaret parmağında kuzgun resmi olan bir yüzük var. Onu hiç çıkarmadığından eminim.” Dedi.
 
“Kuzgun mu?” Aras, eliyle çenesini kaşıdı. “O yüzük vardı ve onu görebiliyordun öyle mi?”
 
Kafasıyla onayladı. “Neden göremeyecektim ki?”
 
O sırada adamda bir şey fark ettim. Doğu’nun yanımda olduğunda hissettiğim şey. Bunu daha önce nasıl düşünememiştim ki! Ayağa fırladım. “Sen keşişsin.” Dedim. Bakışlarını bana çevirdi. “Bir keşişin para için böyle bir şey yapması çok… zavallıca.” Dedim ama adam bundan alınmışa benzemiyordu. Bana pis bir şekilde bakarak sırttı.
 
“Mengüer’in ne yaptığını bilmiyorsun.” Dedi. “Neler yapabileceğini hiç bilmiyorsun. O seni kullanıyor. Eğer onu durduramazsak bu dünya kaosa dönecek.” Bakışları birden ciddileşti. “Onu kimse yok edemez,  bunun tabiki de farkındayız. Bir düşün, İrem. Onu yok edemeyeceğimizi bildiğimiz halde neden savaşıyoruz söyler misin?”
 
“Çünkü kabullenmiyorsunuz. Hastalıklı ruhlarınızı tatmin etmek için bir şeylere çomak sokmayla uğraşıyorsunuz. Mengüer ve benim size yapmış olduğumuz hiçbir şey yok. Üç aydır hayatımı yaşamaya çalışıyordum ben.”
 
Adam kafasını iki yana salladı. “Mengüer, tüm dünyaya hükmetmeye çalışıyor. Ölümsüz olduğu halde neden seni bu hale getirdi hiç düşündün mü?”
 
“Çünkü büyücüler köle olarak kullanılıyordu ve o bütün büyücülerin güçlenmesini istiyordu.”
 
“Zırvalık!” diye bağırdı adam. “Keşişlerin gücünü kendisine çekmeyi planladı.” Dedi dişlerinin arasından. “Çünkü onun neler çevirdiğini görebiliyor takip edebiliyorduk. Ama sen doğduğun anda Mengüer kayboldu. Onun ne geçmişini, ne o anını ne de geleceğini görebildik. Koca bir kara delikti. Tek istediği keşişlerin görüşünü engellemekti.”
 
Ellerim sinirden titremeye başlamıştı ve Aras ile Jefi süt dökmüş kedi gibi kenara çekilmişlerdi. O sırada saçımın beyazladığını görünce anlamıştım Aras ve Jefi’nin neden sustuğunu. Ne kadar sinirlendiğimi anlamışlardı. “Mengüer, sadece bunu kendi soyu için yaptı. Siz lanet olasıca mal kafalılar buna izin vermediniz. Mengüer’in tek istediği şey vardı. Bu olay bittikten sonra çekip gitmek ama siz ona bile izin vermediniz.”
 
Adam isterik bir kahkaha atınca tüylerim diken diken oldu. “Buna inanmamızı mı bekliyorsun seni ucube! Şu haline bir bak. Tıpkı onun gibi öfkeden delirince beyazlaşıyorsun. Aman ne büyük bir başarı, gurur duydum doğrusu.”
 
Hızla ona dönüp “KAPA ÇENENİ” dediğimde yerde sürüklenip kafasını duvara çarptı ve bende buna hiç üzülmedim. Hatta onu şuanda öldürmek istiyordum. “Bir daha sakın Mengüer hakkında tek kelime etme. Hatta…” ona eğilip gülümsedim. “Neden bu sözcükleri Mengüer’e kendin söylemiyorsun.” İçimden Mengüer'e hemen ışınlanmasını söyleyince arkamda bittivermesi sadece saniyeler sürmüştü ve adamın gözleri neredeyse yuvasından fırlayacaktı. Korkudan dudakları gerilmişti.
 
“İrem?” diye sordu Mengüer. Beyaz saçlarımı savurarak ona döndüm.

“Bu adam senin beş para etmez ucubenin teki olduğunu söylüyor.” Adam kafasını hızla iki yana sallayınca keyiften dört köşe oldum ve Mengüer’e tekrar döndüm. “Ha birde senin dünyaya hükmetme gibi planların olduğunu ve bu iş içinde beni kullandığını söylüyor.”

Mengüer kahkaha attı. “Ben sen olmadan da dünyaya hükmederim.” Dedi ve bakışlarını yerde debelenen adama çevirdi. “Üstüme trilyonlar yatıranlar var ve sen benim beş para etmez olduğumu söylüyorsun, öyle mi?”
 
Adam sürünerek kaçmaya çalıştıysa da bir yere gidemeyeceğini hepimiz biliyorduk. Yine de sırf zevkine elini kaldırıp adamı havada sallandırdım ve duvara yapıştırdım. “Ne oldu? Az önce beni altına almak isteyen biri olduğunu mu söylemiştin?” hızla onu karşı duvara fırlattım.  Ama hala havada asılıydı. Kaşı patlamıştı ve kan süzülüyordu bu bana daha da zevk verdi ve kahkaha attım.
 
“İREM!” diye bağırdı Jefi. “Kendine gel!”
 
“İşin daha en zevkli kısmına gelmedim ama.” Dedim. Jefi, hızla kolumdan tutup beni kendine çekti. Gözlerinde korku vardı ve bu korku bana karşı hissettiği bir korkuydu. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve alnını alnıma yasladı.
 
“İrem, sen bu değilsin. Sakince bir nefes al, lütfen. Gözlerini kapat ve birisine zarar verdiğinde ne kadar üzüldüğünü düşün.”
 
Dediğini yaptım. Derin bir nefes alıp güçlerimi kontrol altına almaya çalıştım. O sırada gözlerimden aşağı yaşlar dökülmeye başlayınca adam büyük bir gürültüyle yere düştü. Jefi, kollarını belime doladı ve sonra Mengüer’e döndü.
 
“Onun öfkeli olmasını sen mi sağlıyorsun?”
 
Mengüer kendisine ima edilen cümle karşısında keyifsizce gülümsedi. “Ben buraya geldiğimde kendisi zaten o şekildeydi, Jefi.” Dedi Mengüer. Sonra bakışlarını bana çevirince gülümsemesi soldu. “Bu kadar öfkelenmene şaşırıyorum, İrem. Sana onları kontrol etmen gerektiğini daha kaç kere söyleyeceğim?” ben başımı Jefi’nin omzuna gömünce Mengüer’in derin bir nefes aldığını duydum. “Onu evine götür. Gerisini ben hallederim.” Dedi ve Jefi beni anında evimin salonuna ışınladı.
 
“Üzgünüm, Jefi.” Dedim ona ve sımsıkı sarıldım. Biran bana sımsıkı sarıldı ama sonra canını yakmışım gibi benden hızla uzaklaştı.
 
“O adamın sana dokunmasını istemiyorum!” diye bağırdı. “Sana neden dokunup duruyor söyler misin?”
 
“Bilmiyorum!” diye bağırdım bende. “Bana esneme hareketlerini gösteriyordu.”
 
“Eminim öyledir.” Parmağını dudağına götürüp yüzünü buruşturdu. İçim sızladı ama ona doğru adımda atmadım. “O gün ağzından kaçırmasan bana onun erkek olduğunu ne zaman söyleyecektin, İrem?” ben cevap vermeyince ellerini ensesinde birleştirip hızla arkasına döndü. O sırada kapı çaldı ve büyü gücümü kullanıp açacaktım ki Buke’nin de olduğunu hatırlayınca kapıyı açıp salona geri döndüm.
 
“Bunun şuan ki mevzumuzla ne alakası var, söyler misin?”
 
Hızla arkasını dönüp bana baktı. İkimizde o sırada bizi izleyenleri umursamıyorduk. “Resimleri gördüm!” dişlerini sıktı ve bir elini yumruk yapıp açtı. “Bana söylemedin, İrem. Bana yalan söyledin!”
 
“Hadi ama Jefi bunu neden yaptığımı biliyorsun. O kadar derdin varken birde benim yüzümden sıkıntıya düşmeni istemedim. O üç ayı sana zindan etmek istemedim!”
 
İsterik bir kahkaha attı. “Üç ay bana zaten zindandı. Sen yoktun! Bütün zamanımı insanlarla dövüşerek ve aklımda seni düşünerek geçirdim ben. En azından bana doğruları söyleyebilirdin.” Hızla yanımdan kapıya doğru gidiyordu ki kolundan tuttum. Gözlerini ilk elime sonra gözlerime çevirdi. Derin bir nefes alıp kolunu elimden kurtardığı hızla evden çıktı ve gitti.

KEŞİŞLER (Karanlık Güçler Serisi II)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin