Acı.
Üç harf, iki hece...
Daha önce tatmadığım bu acı beni derbeder edip, dengemi büsbütün sarsıyordu.
Ondan kurtulmak için uğraştığım her çırpınışım, ne yazık ki boşunaydı. Yadsınamayacak kadar çok güçlüydü.
Yüzüme yediğim yumrukla geriye doğru sendelediğimde popom arkamdaki sandalyeye sert bir şekilde çarptı ve kendimi beklenmedik bir şekilde yerde buldum.
İşte şimdi canım fena halde yanmıştı!
İnlememek için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırırken karşımda bana nefretle bakan kıza öfkeli bakışlarımı gönderdim.
Platin sarısı saçlarını geriye doğru savurup, üzerime doğru eğildi. Yüzünde ki yapmacık üzüntüyle bana bakmaya başladı.
"Ne oldu canın mı yandı senin hıı? Kıyamam ama ben sana." dedi dudaklarını büzerken.
Sinirli bir şekilde yerinden doğrulduğunda, öfkeyle masanın üzerinde duran not kağıtlarını üzerime doğru fırlatıp, sinirlerimi fena halde bozan tiz sesiyle konuşmaya başladı.
"Ağlama ama Yazgı. Oyun bozancılık yapıyorsun. Biz seninle nasıl anlaşmıştık."
Burnumdan sert bir soluk verip, "Biz seninle anlaşmamıştık hiçbir zaman. Sen bana zorla yaptırıyordun bütün o saçma ayak işlerini." dedim.
Dediğime göz devirip, yatağıma doğru ilerlemeye başladı. Ne yapacağını anlamak için dikkatle ona baktığımda, yastığımın altında sakladığım çerçeveyi çıkarıp, alayla elinde sallamaya başladı.
"Bırak onu." diye cırladım kalbim hızla çarparken. Hep bunu yapıyordu. Ne zaman ona karşı gelsem ya elinde ki çerçeveyle beni tehdit ederdi, ya da fiziksel şiddetle. Ona hep karşı koymak için mücadele etmiştim ama gerek benden uzun olması gerek sporcu olması nedeniyle elim kolum bağlı kalıyordu. Sayısız kez paramparça ettiği çerçeveyi ise özenle saklardım ama eliyle koymuş gibi bulur, içinde ki resmi yırtmakla tehdit ederdi beni.
Bu yüzdendi işte ona boyun eğişlerim.
Zorlukla yerimden doğrulduğumda, yüzümü buruşturmamak için üstün bir çaba harcadım. Zira kemiklerim acıdan sızım sızım sızlıyordu ve ne yazık ki kendimi tutmasam saatlerce salya sümük ağlardım.
Gözümün ucunda olan yaşları geri göndermek için birkaç kez gözlerimi kırpıştırıp, hızla Su'yun üzerine atılıp arkasında sakladığı çerçeveyi almaya çalıştım.
Tabi aramızda on santim fark olmazsa işim daha kolay olabilirdi!
"Lütfen Su lütfen bana o çerçeveyi ver, yalvarırım." dedim artık tutmayı çoktan bıraktığım gözyaşlarımla beraber.
Su çerçeveyi daha da yukarıya kaldırıp, benden uzaklaşırtırırken ayağım aniden yerdeki çantama takıldı ve kendimi beklenmedik bir şekilde Su'yun üzerinde buldum.
O sırada kapı aniden açıldı ve müdüremiz Hatun hanım kapıda belirdi. Koca gözlüklerinin arkasındaki küçük gözleri ikimiz arasında mekik dokuduktan sonra ayağını ritmik bir şekilde yer vurmaya başladı.
"Çabuk odama bayanlar."
Sonra mı? Sonrası ise hiç tahmin etmeyeceğim bir şekilde ilerlemiş ve kendimi sokakta yarı boş valizimin üzerinde Zalim ile otururken bulmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE +18
RomansaYetişkin içerik! Beni inceleyen cüretkar bakışları rahatsızca kıpırdanmama neden olmuştu. "Şey..." diye mırıldandım içime kaçan sesimle. "Ben nereye gideceğimi bilmiyorum." Elindeki içki şişesini son kez kafasına dikerek sert bir şekilde masaya bıra...