bu bölümü sevgililer gününe
yetiştiremediğimi asla kabul etmiyorumtwenty one pilots - doubt
tove lo - thousand miles🩺
↬ Naz Yılmaz
Bekledim. Çok bekledim. Sabırla bekledim.
Alaz'ın beni, evime bırakmasının üzerinden yaklaşık dört, benim o gelecek diye dakikaları saymamın üzerinden yaklaşık iki ve pencere başında oturup onu beklememin üzerinden yaklaşık yarım saat geçti.
Ama o hâlâ gelmedi.
İçimi kaplayan sıkıntıyla pencere kenarından kalktım ve ayakta dikilip dışarıya bakınmaya başladım. Gökyüzü koyu gri bulutlarla kaplanmış, iç karartıcı bir hava vardı. Acaba yanıma gelmek mi istemiyordu yoksa işi hâlâ bitmemiş miydi?
Çok fazla kalabalık olmayan bu sokaktan geçen herkese bakıp tanıdık bir yüz görmeye çalışıyordum. Yaptığımın amaçsız olduğunu bilsem de kendime bir türlü engel olamıyordum. Daha sonra gelirim demişti. Acaba bugün gelmeyecek miydi?
Ayaklarımın dibine gelen Karabiber ile gözlerimi pencereden ayırdım. Bir süre birbirimize bakınca bana havladı. Sonda salondan koşarak çıktı ve bir kere daha havladı. Bir şey istiyor olabileceğini düşünüp arkasından yürüdüm.
Hole çıktığımda onu çelik kapının önünde dururken gördüm. O da beni görür görmez kapıya dönüp bir kez daha havladı. Bir süre öylece durdum. "Biz ona gidelim mi?" diye sorduğumda kendi etrafında dönmeye başladı. Üzerimi hızlıca değiştirip üzerime kot ceketimi, ayağıma da spor ayakkabılarımı giydim.
Çantama Karabiber için biraz mama ve kendim için gerekli olan eşyaları da koyduktan sonra etrafı kontrol ettim ve Karabiberin tasmasını boynuna bağlayıp evden çıktım. Otobüsü bekleyip zaman kaybetmek istemediğim için Karabiberle uzun soluklu br yürüyüşe başladık
Koyu gri bulutlar sanki bu anı beklemiş gibi bir yürürken üzerimize uzun süredir içinde taşıdığı sıkıntıyı yağdırmaya başladı. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurla tabiri caizse Karabiber ve ben sucuk gibi ıslandık. Tabi benim aksime o halinden gayet memnundu.
Alaz'ın apartmanına girip dairesinin bulunduğu ikinci kata çıktık. Zile basıp bir adım geriye çekildim, heyecandan yine kalbim durmak üzereydi. Bir hareketlilik olmadığında tekrar zile bastım. Bu sefer içerden patırtı ve yaklaşan adım sesleri geldi.
Kapının kilidinin çevrilme sesini duydum ve sonra kapı yavaşça açıldı. Üzerinde beyaz kısa kollu bir tişört ve altında siyah eşofmanı olan Alaz, tedirgin bakışlarıyla bizi süzdü. Karabiber üzerindeki suyun fazlalığını silkelenerek atıp hiç çekinmeden içeriye doğru koşturdu.
"Ben geldim." dedim neredeyse duyulmayan bir sesle. Yüzümde de kapının önünde durup içeriye adım atmaya çekinen bir ifade vardı. Buraya kadar gelirken içimde bulunan cesaret şimdi bir yerlere kaçmış gibiydi.
Alaz anlık şok yaşasa da kendisini çabuk toparlayıp beni kolumdan içeriye doğru çekti ve kapıyı arkamdan kapattı. "Hoş geldin. Çok ıslanmışsın." dedi omzumdaki saçları geriye iterken. "Hasta olacaksın, niye bu havada geldin ki güzelim." diye devam etti cümlesine.
"Bekledim çok, sen gelmedin." dedim ağlayacak gibi çıkan sesimle. "Ben, gelmek istedim çünkü evde oturup seni beklemek her şeyden daha zor geldi." Yüzündeki şefkatli ifadeyi görmemle hızla kollarımı boynuna doladım. "Seni çok özledim." diye fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOLOG BEY
Teen Fiction❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşının tanıdığı bir psikiyatrist adayına mesaj atar. ➷ İlk 24 bölüm texting şeklinde, kalanı ağırlıklı...