Tek İçimlik Sigara (gxg)

14

*iyi okumalar

Göt olmak nedir biliyor musunuz? 'Ben gelirsem, arkadaşlarım da gelir' diye tribe girerken, arkadaşlarınızın 'tek başına siktir git' diyerek size tekmeyi basmasıdır. Bu sefer göt olmak benim için iyiydi çünkü Leva ile rahatça takılabilirdik. Yani onlara gram kızmamıştım. Zaten Çağla hariç hiçbiri ömrü hayatında odasına okuma kitabı sokmamıştı. Fadime'nin en son okuduğu kitap Cin Ali Okulda'ydı. Onunda ilkokulda babasının dövmesiyle okudugunu öğrenmiştik. Eda makyaj katalogları okurdu. Çağla her kitabı sadece yediği yemekleri gizlemek için kullananlardandı. Seda hakkında fikrim yoktu. Mahmut'ta 'orda benim işim ne?' diyerek cahiliye döneminden devam etmekte ısrarcı olduğunu göstermişti. Fuara sevdiklerimden sınıftan sadece Tunahan geliyordu. Diğer sınıfların neredeyse tümü beklerken, bizim sınıfın sıra kısmında dört kişiydik. Diğerleri okula gelmeyecek ya da sınıfta yapılacak kafayı bulma olayına katılacaktı. Böyle deyince, yanlış seçimi yapmışım gibi geliyordu. Gözlerim yan sınıfın en arkasında olan Leva'ya kaydı. Yalnız başına dikiliyordu. Yine kendini kaplumbağa gibi kabuğuna sokmuştu. Bu seçimi onun için yapmıştım. Ondan hoşlandığım için değildi. Bu da söz konusuydu ama tek başına kalmasını istememiştim. Bir arkadaşımın da tek kalmasını istemezdim. Ben bizimkiler gibi orospu değildim. Tunahan, bana seslenince bakışlarımı kaplumbağadan çektim.

"En az katılım olan sınıf bizimki."

Gülüp "Ne bekliyordun?" dedim. Aynı zamanda okulun en tembel ve sıkıntılı sınıfıydık. Kavgaları geçiyordum, okul reisi denilen Mahmut bizdeydi. Yani oturduğumuz yerden ceza puanı işleyen sınıflardandık.

Tunahan kaşlarını kaldırıp "Seni görünce Mahmut'ta takılır peşine demiştim. Ayrılamıyor senden." diye imayla konuşunca omuz silktim. Başka sınıflar Mahmut'la beni sevgili sanırdı. Bizim sınıftakilerin bazıları flört, bazıları da Mahmut'un tek taraflı aşk yaşadığını düşünüyordu. Yani yanılgılar, yanılgılar ve yine yanılgılardı.

"Fuarda işi yokmuş."

Hafifçe sırıtırken "Onu tahmin ediyorum zaten. Katılır mı diye sorup, ismini almamıştım bile. Bazı şeylerin cevabı net oluyor." diye o olmadan bile, ona laf soktu. Ben de Mahmut'a içimden laf soktuğumdan bunu sorun etmedim. Tunahan fuar için değil, benim için katılabileceğini düşündüğünü söylüyordu. Bu durum yüzünden Mahmut'a biraz üzüldüm. Bunu konu olsun diye konuştuğu belliydi. Kıskançlık belirtisi yoktu.

"Mahmut'la aramda bir şey yok. Biz sadece arkadaşız. Bir şey de olamaz zaten, başka birinden hoşlanıyorum."

Gözlerim anlık olarak Leva'ya kayarken, bunu ilk kez sesli söylemek rahatlatmıştı. Tunahan şaşırmış gibi görünürken, bakışları baktığım yere kaydı.

"Kim?" deyince kolunu tutup, döndürdüm.

"Göremezsin."

Çünkü asla aklına gelmeyecek biriydi. Gözlerimi dikip ona baksam bile, arkasındaki erkeğe baktığımı sanırdı.

Tunahan'ın şaşkınlığı devam ederken "Vay be, sen Suhal'i reddedince, seviyenin Everest'te olduğunu düşünmüştüm." diye konuştu. Suhal, okulda yakışıklı diye anılan çocuklardı. Bir ara bana baya takılmıştı. Onu kesin bir dille reddedince de ısrar etmemişti. Bu reddedişim 1 dakikadan az sürmüştü. Dedikodunun okula yayılması da aynı hızda gerçekleşmişti. Suhal'i reddediyordum onlara göre, boru değildi. Ben ise sadece içimden geldiği gibi davranmıştım.

"Suhal'i hatırlatma. Sevgilisi hala beni sevdiğini sanıp, benden nefret ediyor."

Bu nefreti yüzünden de omzum çürüyordu. Kız aşırı kalıplıydı. Suhal yakışıklı olsa da 1.70'lerinde olan bir çocuktu. Kız da uzun değildi ama kilosundan dolayı onun iki katı duruyordu. Bu da herkesin kızda çirkin şansı olduğunu söylemesine neden olmuştu. Ben bu konuda hiç konuşmamıştım. Diğerleri 'Eyfel reddedince, çocuk kendini kime attı.' diye konuşmaya başlamıştı. Kız da konuşanlara değil bana direnmişti. Teke karşı savaşmak, çoğunluğa karşı savaşmaktan kolaydı. Her zaman dediğim gibi, herkes gücüne yettiğine aslan kesilirdi. Bana sürekli omuz atarken, arkasından ona çirkin diyen herkesin sahte samimiyetini kucaklıyordu. Kendisi bilirdi.