32

3.4K 371 87
                                    

*Uzun zaman oldu. Sonraki bölüm 1 haftaya gelir. İyi okumalar 🖤

Son haftalarda geçirdiğim zamanların hepsi Leva'yla anlam kazanmıştı. Birlikte prova yapıp, gülüp eğleniyorduk. Arada kaytarıp birbirimize saçma hikayeler anlatıyorduk. Leva'nın anlattığı her hikayede kendinden parçalar oluyordu. Ben parçaları toplarken o, bana kendini fark etmeden açmaya devam ediyordu. Ben de kapıları kapatmasın diye, onu hikayelerine sokmadan başkasıymış gibi dinliyordum. 

Leva yalnızlığı sevmeyen biriydi. Yalnız kalmayı tercih etmemiş, bırakılmıştı. Yine de kalabalıklarla sorunu vardı. Daha fazla dışlanmaktan korkuyordu. Anlattığı bir hikaye maske boyayan kızla ilgiliydi.

'Eskiden, güzelliğin hüküm sürdüğü diyarda çirkin bir kız yaşarmış. Kız çirkinliği yüzünden hep görmezden gelinirmiş. Ekmek almak için dışarı çıktığında bile yüzünü gösterdiği için ona kızarlarmış. Kız da bir gün yüzünü gizlemek için, diyarın en güzel kadınının yüzüne benzeyen bir maske yapmış. Takıp dışarı çıktığında herkes ona hayran kalmış. Yüzünü daha fazla göstersin istemeye başlamışlar. Çirkin kız, maskesiyle diyarın her yerini gezmiş. Her gittiği yerde hayranlıkla karşılanmış. Bir gün maskesi yüzündeyken, yine eskisi gibi ona iğrenerek bakmaya başlamışlar. Korkan kız hemen saklanıp, yüzünü kontrol etmiş. Maskesindeki çatlağı hissedince bakışların nedenini anlamış. Güzellik, en ufak kusurda mahvolabilirmiş. Kız güzelliğe güvenemeyeceğini anlayınca, asla değişmeyen çirkinliği açığa çıkarmak istemiş. Diyarın sularına ciltleri kurutup, parçalayan bir zehir karıştırmış. Çok geçmeden tüm insanların cildi çirkin kıza benzemiş. Çirkin, artık maskesiz gezdiğinde kimse ona iğrenerek bakmamaya başlamış. Çünkü çirkinliğin içinde aşağlama yokmuş.'

Çirkinin güzelleştirildiği, güzelliğinse çirkinleştirildiği bu hikaye bana başta anlamsız gelmişti. Sonradan Leva hikayenin özünden bahsetmişti. 'Güzellik kabul edilen, çirkinlik kabul edilmeyendir. Ama kabul edilen yok olursa, kabul edilmeyen kendiliğinden yerini alır. Etraftaki çirkinlikleri çok da güzel olmadığım için görüyorum.'

Yani kendisini olduğu gibi kabul ediyordu. Etraftakilerin suyuna zehir katacak kadar da kafayı yemediğini düşünmek istiyordum. Bu hikayeden sonra ona değişmekle ilgili konuşmamıştım. Kendisindense çevresinin değişmesini beklemesi, bence doğru olanıydı. Tabi yaptığımız diyeti 'değişmek' olarak görmüyorduk.  Zamanımız böylece birbirimizi anlayarak geçip gitmişti.

Haftalardır yaptığımız provalara ara verip kendimizi düzenli çalışmamız için ödüllendirmek istemiştik. Merkeze yeni açılan mcdonalds'a gelip, hamburger aldığımızda haftalardır yaptığımız diyete de ara vermiş olduk.

Leva isteklerini gerçekleştirirken disiplinli biriydi. Annesinin ölümünden sonra uzun bir süre depresyonda olduğu için onun çok daha fazla kilo aldığını öğrenmiştim. Şimdi biraz inmiş göbeği, hala tombul olan yanakları istikrarının kanıtıydı. Göbeğinden tamamen kurtulmasını istememiştim. Üzerine yatmayı seviyordum. Onunla alay ettiğimi düşünüp ağzıma etse bile sonunda onu kendime inandırabilmiştim.

Hem bahanem de vardı. 'Kendini o kadar da değiştirme.' O da kendi söylediğini çiğnememek için bahanemi kabul ediyordu.

Yani şu anki hayatımız güzel ve rahattı. Birbirimizi rahatlatıp, birbirimizi güzelleştirmiştik.

Yemek yedikten sonra merkezde yürümeye başladık.  Bazı renkli dükkanlara uğrayıp abuk subuk eşyalara keyifle bakıyorduk. Oyuncakçıda kılıçları birbirimize savurup çocuklaşırken görevlinin uyarmasıyla kaçmıştık.

Eğlenceli bir gün sonunda ise eve giden yolda yan yana, sakince yürümeye başladık.

"Sence kim kazanır?"

"Kalbimin birincisi sensin."

Leva kıkırdadığında, dudağım kıvrıldı. Elimi tutunca kalbim tekledi ve fark etmeden iç çektim.

"Biraz da gerçekçi olalım. Bence Yasemin kazanacak. Diğer grupları görmedim ama onun üstü gerçek bir assolisttir."

Hoşnutsuz bir sesle konuşunca muzipçe "Kıskandın mı?" diye sordum.

Leva'nın kıkırdaması büyüdü. Gözleri bana dönüp boncuk boncuk parlarken kafasını iki yana salladı.

"Onu sevmiyorum ama başarı takdir edilmeli. Yine de sevmediğim birine hayranlık besleyemem."

Elini sıkıp "Aynen." dedim.

"Bence Tunahan kazanacak."

Leva "Tarzının dışına çıkacağından sanmıyorum." dedi.

Mahmut'la kurduğu saz grubundan bahsediyordu.

Alayla "İkisini de diskalifiye ettirip biz kazansak?" diye sordum.

Leva alayıma eşlik edip "Ne öneriyorsun?" diye sordu.

"Kimya labarotuarında siyanür var. İçmelerini mi sağlasak?"

Psikopat taklidime dehşet dolu bir ifade yaptı. Benim gibi role girerken "Harika fikir." diye eşlik etti.

Suç ortaklığı da kulağa güzel geliyordu. Önce onu evine bırakıp, yolumu uzatarak kendi evime döndüm.

Birkaç gün daha provalara devam ettik ve sonra grupça bir araya gelip, performanslarımızı birbirimize göstermeye karar verdik.

Konferans salonunda Mahmut, Yasemin, Tunahan, Fadime, Çağla, Eda, Leva, ben be Yasemin'in iki arkadaşının toplanmasının sonunun iyi olmayacağını düşünsem bile plana uyum sağladım.

Hem Leva'da özgüvenini biraz daha gösterebilirdi. Şu an kavga bile olsa asla altta kalmayacağını biliyordum.

Ona kendimden çok güvenmiştim. Hiçkimseye kendinden çok güvenmemek gerektiğini bana söyleyen olmamıştı. Bu yüzden Leva'yı hayatımın merkezine yerleştirip, etrafına kendimden parçalar koymayı sorun etmemiştim.

Annem o gün eve dönüşte sanki bir şeyler hissetmiş gibi "Kimseyi kendinden çok sevme." demişti.

Bunun hislerle değil, babamın ona gönderdiği mektuptaki 'Boşanalım.' yazısıyla ilgili olduğunu da abimden öğrenmiştim.

Yine de o haftaki buluşmaya gayet keyifle gittim. Çünkü annem ve babam için yapabileceğim tek şey görmezden gelmekti. Üzüldüğüm konuları görmezden gelmek yeni becerim olmuştu. Bu beceriyi kaybetmek beni depresif biri yapardı.

Gerçi Leva hayatımdayken bunun pek de mümkün olduğunu sanmıyordum.

Tek İçimlik Sigara (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin