*iyi okumalar
Eskiden, kendimde olan farklılıklardan nefret ederdim. Diğerleriyle aynı olsam, birçok sorunun ortadan kalkacağını düşünürdüm. Çünkü benim farklılıklarım, topluma uymuyordu. O anlar depresif düşünceler bedenimi sarardı. Farklılıklarım beni öldürtebilecek şeylerdi. Sonra aklımda bir düşünce belirmişti. Ceset olduğumuzda hiçbirimizin birbirinden farkı kalmayacaktı. Toprağa karışacak ve ruhumuz bu Dünyadan çekip gidecekti. O zaman farklılıklarımızı özleyecektik. Farklılıklarımı dışlayan ben, bunu düşündükçe onları kabul etmiştim. Çünkü bu aynı olmaktan çok daha iyiydi. Diğerleriyle aynı olsam düşüncesi devamında 'o zaman benlik değil, bizlik olurdu. Ben olmaktamn mutluyum' şeklinde değişmişti. Depresifliğim uzak kaldıkça, bu düsünceye sahip çıkabiliyordum.
Leva'nın da aynı düşündüğünü öğrenmiştim ve bu mutluluk vericiydi. Fuara geldikten sonra herkesle sıra halinde gezmeye başlamıştık. Az önce ise grupça gezenlerin arasından sıyrılmış, hocanın bize verdiği gezi planının dışına çıkmıştık.
Leva 'Herkese uymak zorunda değiliz' demişti ve genelde kimseye uymayan ben, bu fikre atlamıştım.
Onun gini utangaç ve özgüvensiz bir insanın herkesleşmek istediğini sanardım. Beni yanıltması hoşuma gitmişti. Yanımda heyecanla kitapların arkasını okuyan bedenin hoşuna gitmesi gibi. O da farklıydı. Benim farkım gibi olmasa da sorun yoktu. Çünkü öyle olsa zaten aynı olurduk. Gerçi bazı konularda aynı olmak isterdim. Elbette bu sadece gerçekleşmeyecek hayal dizelerimden biriydi.
Leva, arkasını okuduğu kitabın sayfalarını, burnuna yaklaştırarak araladı. Sanırım kitabın kokusunu almak istemişti. Bunu komik bularak hafifçe güldüm. Kitabı indirirken, sayfada bir şey dikkatini çekmiş gibi baktı. Ardından Elindeki kitabı bana doğru kaldırıp "Gel de şuna bak." dedi. Baktığım posteri bırakıp tezgahta ona doğru yaklaştım.
Leva kitabı "Bu tam senlik." diyerek, bana uzattı.
"Ben çizgiroman insanıyım." deyince, kitabı gülerek elime tutuşturup "Zaten o yüzden. Resimli kitap okumuş muydun hiç?" dedi.
Kafamı iki yana sallarken, uzattığı kitabı inceledim. Çocuk kitabı gibi duruyordu ama kalınlığı bir çocuğun okuyamayacağı kadar fazlaydı. Önce kapağını inceledim. Bir kitabı kapağına göre yargılama alışkanlığı malesef bende de vardı. İnsanları içindekine göre yargılasam da bazı şeylerde dışa onem verirdim. R.A Salvatore, yazarın adı buydu. Arayış isimli kitabın kapağı da kesinlikle dikkatimi çekmişti. Animasyon karakterleri ve gothic tarz her zaman ilgimi çekerdi. Kitabı arkasına çevirip, özetini okudum.
"Bildiğimiz yerlerden uzakta, farklı bir boyutta, tanımadığımız akıllı ırkların; Kara elflerin yaşadığı karanlık bir yer; Menzoberrazan... Soylu evin prensi Drizzt Do'Urden, kendi ırkanda olmayan bir şeyler arıyor. Dürüstlük, bağlılık, paylaşmak gibi insana ait şeyler."
Kitabın arkasını sesli okurken, son okuduklarımla kaşlarım havaya kalktı. Fantastik bir kitapta genelde olağünüstlü durumlar aranırdı. Yazar bu sefer fantastik bir kitabı, gerçek hayata döndürme hikayesi yazmak istemiş olmalıydı. Gerçi gerçekte bunlara sahip insanlar kalmamıştı.
Leva "Bunu hepimiz arıyoruz sanırım." diye yorum yapınca güldüm.
"Dürüstlük ve bağlılık güzel ama paylaşmak bana uymuyor. İnsana ait bir özelliğimi kaybetmişim."
Leva'da bu dediğime gülerken "İkisine sahip olman bile yeterli. İnsanlar genelde hepsini kaybetmiş oluyor." diye iç sesimi duymuş gibi karşılık verdi. Leva, gerçekten beni tamamlıyordu. Kalbim bu düşünceyle sıkışırken, sanki bu etki gidecekmiş gibi hafifçe öksürdüm.
Kitabın içini açıp, sayfalarını çevirmeye başladım. Çizgiroman değildi. Sadece kitapta olan karakterlerin resimleri bazı sayfalarda yer alıyordu. Mekanları da resmetmişlerdi. Yine de Leva haklıydı. Diğer kitaplara kıyasla, bu tam benlik gibi duruyordu.
Okumamama rağmen, sadece görünüşü ve o kısa özetinden yola çıkarak "Beğendim" dedim.
50'li yaşların sonunda, gözlüklü ve tonton olan satıcı amca, aramızdaki muhabbete dahil olduğunda ikimiz de ona baktık.
"Elindeki kitabın orjinali resimlere sahip değil. Oğlum onu çizgiroman dışında bir şey okumayan kızı için kendi tasarladı. O yüzden orjinalliği olmadığını bilmelisin kızım."
Bakışlarım Leva'ya döndü. "Hem senlik, hem de senin için tasarlanmış." diye hafif dalgayla konuştu. Ardından amcaya "O da çizgiroman dışında bir şey okumuyor." dedi. Buraya gelmeden önce, serviste bunun konuşmasını yapmıştık.
Tonton amca "O zaman kitabı seveceksin. Yaklaşık 60 tane resme sahip." dedi.
Gözlüğünü düzeltip, kitaplar arasında bir şey aradı. Aradığını bulunca kaldırıp bize uzattı. Elim dolu olduğundan Leva uzanıp aldı.
"Bu?"
"Bu da benim torunun kendi yazdığı çizgi roman. Yanındaki arkadaşın madem seviyor, hediyem olsun."
Leva bana 'şanslı' der gibi bakınca elimdekini kaldırıp "Bunu da hediye olarak alabilirim." dedim.
Leva omzuma hafifçe vurup "Yüzsüz" dedi.
Tonton amca da gülüp "Sana indirim yapabilirim." demişti. Esnafın böylesi makuldu.
"Ne kadar?"
"2.el o yüzden 3tl yeterli."
Normalde 2.el kitaplar 5-10tl arasındaydı. Bu kitabı ikinci el olarak saymazdım. Babası kendi oluşturup, kızına vermiş, sonra da benim elime düşmüştü.
"Amca fazla indirdin. Emeğe yazık."
"Öğrencisiniz belli. Okuyun yeter ki."
Leva cüzdanından 3tl çıkarıp adama uzatınca, adam parayı aldı.
Ona "Ne yapıyorsun?" dedim.
Adam elimdeki kitabı alıp, poşetlerken "Sigarayı etkili bulmamıştın. Bunu ikinci teşekkürüm olarak sayarsın." dedi.
"Sigarayı da kabul etmiştim. Bu arada, bu seferki fazla ucuz oldu"
"Emeği parayla alamazsın."
Benim dediğimi çevirerek bana uzatınca mecbur kabul ettim. Tonton amcayla bir süre kitaplar hakkında konuştuk. Ardından başka tezgaha yöneldik.
"İyi adamdı." dedim.
Leva "İyi konuşan bir adamdı." diye, benim dediğimi kendince yorumladı. Demek istediğini anladım. Kimsenin bir konuşmayla iyi olduğunu anlayamazdık. Sonuçta içini göremiyorduk. Yine de adamın iyi olduğuna inanmayı tercih ettim. Sonuçta o kısa sürede verdiği sıcaklığı herkesten alamazdık.
"Kitap almayacağım dedim ama ilk eli dolan ben oldum."
"Yo benim de dolu."
Adamın bana hediye ettiği kitabı gösterince "O benim" dedim.
Kaşlarını kaldırarak "İlk ben okuyacağım. Sonuçta senin başka bir kitabın da var." dedi.
"Paylaşımcı değilim demiştim."
Birden koluma girince, kalbim tekledi. Yüzüne büyük bir gülümseme yayılırken, o gülümsemeyle benim de içime başka şeyler yayıldı. Heyecan, hayranlık gibi.
"Yeni özellikler kazanmak için harika bir fırsat."
Beni başka bir tezgaha sürüklerken "Hadi biraz daha kültür kazanalım" dedi.
Hiçbir şey demedim. O beni çekiştirirken, kolumdaki ellerine gözüm kaydı. Küçük bir temas nasıl bu kadar etkili olabilirdi?
Geldiğimiz yeni tezgahta, kolumdan çıkınca ben de düşüncelerimden çıktım. Kalbimdeki uyuşma bugün kendini bir gösterip bir gidecek gibiydi. Leva, kitaplara yine ilgiyle bakmaya başladı ve ben onun farketmemesini umarak ilgiyle onu izledim. Her hareketini ve her tepkisini. Hepsini aklıma kazırken, birinden hoşlanmanın bu kadar sarsıcı olacağını hiç düşünmediğim aklıma geldi. Zaten düşünmediğimiz her şey başımıza gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek İçimlik Sigara (gxg)
General FictionTAMAMLANDI 'Çirkin' diye tabir edilen bir kızı, her şeyden güzel bulan başka bir kızın hikayesi