6 - ELF DİYARI ORMAN

418 80 179
                                    

Doktor Aylin'in  Kızlarpınarı köyüne gitmesi için aynı isimli ormanın içinden geçmesi gerekiyordu ki, burası tekin bir yer değildi. İlk çağlardan bu yana   Elflerin mekânıydı.  Hani filmlerde gördüğümüz, Orta Dünya'nın sakinlerinden, sivri kulaklı, sevimli şeyler. Asırlar önce, Bodrum, beş, on haneli bir köyken,  ayağında şalvarı, başında yazması,  elinde hasır sepeti, bir genç kız, mantar toplarken, el donduran suyuyla ünlü pınarda su içen renkli gözlü, uzun saçlı, narin, sivri kulaklı,  güzel kızları görünce, sepet bir yana, kendi bir yana, mantarlar bir yana gitti;

"Tövbe estağfurullah! Anaaaa! "

diye bağırarak, koşa koşa kaçtı. O günden sonra suya "Peri Kızları Pınarı" adını taktılar. Söylemesi uzun geldiğinden ismi zamanla "Kızlar Pınarı"na dönüştü. Elfler ifşâ olduklarını anlayınca,  "görünmezlik moduna" girdiler; ancak ormanın tekin olmadığı, 'iyi saatte olsun'ların mekânı olduğu kulaktan kulağa, nesilden nesile aktarıldı. Tabii çoğu kişi buna burun kıvırdı:

"Periler mi ha, ha, ha, yok artık! 

2000'li yıllara gelindiğinde, efsaneyi bilen tek, tük nine, dede kalmıştı. Onlar da ölünce ormanın Elf Diyarı olduğu ebediyen unutulacak gibiydi.

***

Siyah Range Rover, ardında devasa bir toz bulutu bırakarak, toprak yola saptı. Gövdelerinin alt kısımları sarıya çalan yeşil yosunla kaplı, yüzyıllık sık ağaçlar  yüzünden etraf loştu ancak güneş ışığı,  yaprakların aralarındaki boşluklardan yolunu bulup, bir huzme halinde toprağa kadar iniyordu. Ortalıkta garip bir sis vardı. Kuşlar cıvıldıyor, cırcır böcekleri ötüyor, zümrüt rengi bir sinek kuşu, kanatlarını gözle görülmeyecek bir hızla çarparak havada durmuş; uzun, ince gagasıyla kırmızı bir zambağın nektarını içine çekiyordu. Ne gördüyse, bir baykuş  "Hu, hu, huh!" diye bağırdı. Sağda şırıl şırıl, dibindeki yassı taşların gözüktüğü berrak bir dere akıyordu. Yedi kiloluk bir orman kedisi pembe diliyle lıkır lıkır su içerken, arada başını kaldırıp bir tehlike var mı diye soluna, sağına bakıp, tekrar suya eğiliyordu. Bir sincap sıçrayarak daldan dala atladı, ani bir rüzgâr çıkınca, binlerce yaprak hışırdayarak eğildi. Sanki görünmez biri üzerine basmış gibi "Çıt" diye bir ağaç dalı çatırdadı. Orada burada bazısı yiyeni 24 saat içinde mevta edecek mantarlar bitmişti, uzun eğrelti otlarıyla kaplı topraklar, yere devrilmiş kütükler, dereye sarkmış dallarla manzara tamamlanıyordu.

Birden arabanın radyosu parazit yapmaya, cızırdamaya başladı. Aylin, piyano solosunu duyamıyordu. Yakındı:

"N'oluyor ya? En iyi radyoyu aldım güya!"

Sonra gözü çam ve diğer ağaçların yapraklarına ilişti, minik ampuller takılmış Yılbaşı Çamı gibi aniden ışıl ışıl parlamaya başladılar. Gökyüzünden simli yıldız tozları dökülmüştü sanki. 

"Allah, Allah! Omzum için kullandığım ilaçlar halüsinasyon mu yaptı ne?" 

Aylin Alptekin'in hayal sandığı şeyler Elflerdi ve o gün, mekânın sakinleri için önemli bir gündü. En kıdemlileri yani Başperi Svayylina ellerini çırptı:

"Herkes beni dinlesin: Yılda bir kez fanileri test ettiğimiz o büyük gün geldi." 

Yaşça en küçükleri Lilibel şaşırdı:

Yaşça en küçükleri Lilibel şaşırdı:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

" Aa! Geldi mi?"

Kaprisleriyle ünlü Nellinya:

" Sen uyu küçüğüm."

deyince Lilibel itiraz etti:

" Yaa. 102 yaşındayım. O kadar küçük sayılmam."

700 yaşındaki diğer Elf kahkaha attı:

"Ay! Kıyamam, tamam, tamam."

Başperi devam etti:

" Kuralları biliyorsunuz. Olur da bir insanın yolu buraya düşerse onu sınava tabi tutacağız. "

ve sivri kulaklarını kabarttı:

"Bir araç sesi duyuyorum. Vakit kaybetmeyelim. Sen, Lililibel,  yolun ortasına geç, ters dönmüş bir kaplumbağaya dönüş.  Dikkat et ezilme sakın. Siz, ikiniz araba ani fren yaparsa takla atmamasını sağlayacaksınız. Herkes görünmez olsun. " 

Tüm Elfler aynı anda "Olduk." dedi ve akabinde kimse yokmuş gibi görünen ormanda şöyle konuşmalar duyuldu:

"Ay umarım arabadaki Kıvanç Tatlıtuğ'dur. "

"Yine mi? Sana kaç kez söyledik fanilerle, elfler birbirine aşık olamaz diye."

"Sadece yakından görmek için..."

"Hmm, ben de yedim."

"Şşşt! Geliyor! Geliyor!"

"Bence ezip geçecek. Durmayacak."

"Bence duracak."

"Bence durmaz. Bir kaplumbağa için takla atıp öleyim mi der."

"Bence de."

"Bence duracak. Bahse var mısın? "

" Varım; nesine?"

" Orman meyveli pastasına."

"Kabul."

"Araç yaklaşıyor.  Haydi Lilibel. Göreyim seni. "

"Merak etme başperi."

Çapkın peri, hevesle arabanın ön camına bakınca, dudağını büktü:

"Ah! Pinpon bir fani. "

Nellinya bu fırsatı kaçırmadı:

"Ha,ha,ha, hayaller Kıvanç Tatlıtuğ ama gerçekler buruş buruş bir ihtiyarcık."

Başka bir peri kızdı:

"İkiniz de kendinizden utanmalısınız. Ayıp değil mi? Belki çok iyi bir fani, belki testi geçecek."

"Şaka yaptık ya, sen de hemen ciddiye alıyorsun."

Nöroloji profesörümüzün cipi tozu toprağa katarak Elflerin ortasına geldi tabii kadıncağız bir ölümlü olduğu için onları göremiyordu. Aylin, hâlâ cızırdayan radyoya söyleniyordu ki, yolun tam ortasında ters dönmüş kaplumbağayı görerek aniden frene bastı:

"AAAY !HAYIRRR! "

Küçük taşlar gıcırtıyla tekerlekler altında ezilip,  sağa sola savrulurken, toprak yol inledi. Elf kızları birbirlerine sarıldılar, bazıları da alkışladılar:

"Oleyyy! Testi geçti!"

"Uuu! Pinpon teyze sınavdan başarıyla geçti, orman meyveli pastamı isterim."

"Ben böğürtlen toplamaya koyulayım."

Doktor, hemen arabadan indi. "Allah'ım n'olur ezmemiş olayım, lütfen Tanrı'm! Ah, çok şükür! Bir şeyciği yok! " diyerek, tosbağayı eline alarak,  yavaşça eğrelti otlarının olduğu yere koydu sonra tekrar aracına bindi. Başını direksiyona gömdü. Derin bir "Ohhh!" çekti. Ömründen ömür gitmişti. Kendisine gelene dek öyle bekledi. 

Doktorumuz, imtihan edildiğinden habersiz,  Elflerin çetin sınavından geçmişti. Peki şimdi ne olacaktı? Elfler neden insanları test ediyordu? Amaçları neydi?

GÜZEL KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin