Melahat Hanımı, kafasını veya kalçasını kırmaktan son anda kurtarmışlardı. Kadın;
" Evimize gidelim Feyzi; yoksa kalbim dayanmayacak. Ah, ah, ah, oğlumu nasıl kandırdıııı? Periler ha? Gençleşmiş ha? Ay! İnanmıyorum bu nasıl bir komploo? "
diyor başka bir şey demiyordu ama suçlamalar çok ciddi olduğu için polis onların da ifadelerini almak istedi. Bildiklerini polise anlattıklarında, duvar saati gecenin 3'ünü gösteriyordu. Gökhan'ın ise ağzını bıçak açmıyordu. Karakoldan çıkınca, gazetecilerin bir "Allah! Allah!" demeleri eksikti. Mikrofonları neredeyse ağızlarına sokarak, hücum ettiler. Kameramanlar videoya alıyor, flaşlar gözlerini kamaştırıyor, "Gökhan Bey? Nişanlınız katil miymiş?" "Gökhan Bey? Ne cinayeti? " gibi sorular havada uçuşuyordu. Cevap vermeden başları öne eğik; hızlıca arabalarına binip gazlarken, muhabirler hâlâ birbirleriyle itişip, kakışıp, görüntü alıyordu.
Genç aktör, annesini, babasını eve bıraktı ve kadının "Oğlum gece gece ne yapacaksın? Yapma kuzummm!" demesine aldırmayıp, Tarçın'ı da alıp yürüye yürüye kumsala gitti. Tahta iskelenin ucuna oturdu, başını dizlerine gömdü.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Daha birkaç gün önce burada evlenme teklif etmişti. Gezi teknesindeki turistlerin alkışları, ıslıkları, kaptanın düdük çalması...mutluluktan içini bir sıcaklık kaplamıştı, şimdi işe üşüyordu, duyduğu tek ses iskelenin ayaklarına çarpan dalgaların sesiydi. "Ayşe gerçekte kim? Ben kime aşık oldum? Doktoru öldürmediyse, gerçek doktor nerede? Allah'ım kafayı yiyeceğim! diyordu ki, yanına bir karaltı yaklaştı. Kedi gibi sessiz gelmişti ama Tarçın, yabancıya bakıp, sivri dişlerini gösterip, "Grrrrr.....grrrrr" diye gırlayınca başını kaldırdı. Ay, bulutta olduğundan kim olduğunu çıkartamadı. Bulutlar yavaşça dağıldılar; bu, başında kulaklarını kapatan çiçekli bandanalı genç bir kızdı. Ünlü oyuncu:
"Sen de kimsin?" diye sordu.
" Nolanda" diye fısıldadı kız ve ekledi: "Her şeyi senin için yaptım. Sana aşığım."
"Ne? Deli misin?"
" Değilim başta amacım bambaşkaydı ama zamanla gönlüm sana kaydı; üzülme, üzülme iyi oldu, ha,ha,ha" İhtiyar moruğun tekiydi. Testi geçmeseydi yolda görsen, 'Teyzeciğim poşetlerin ağırsa taşıyayım' derdin. "
" Ne diyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum. "
Kız yine fısıldadı:
" Mmm...biliyorum şu anda çok üzgünsün önemli değil bekleyeceğim. İyi geceler"
Sonra elini dudağına götürüp öpücük yolladı ve karanlıkta gözden kayboldu. Ertesi sabah Gökhan bunun rüya mı, gerçek mi olduğundan emin olamayacaktı.
Aynı saatlerde annesi: "Ay! Allah o Ayşe'yi kahretsin! Ya çocuk kendini denize atarsa?" deyince, eşi:
"Hanım saçmalama! Benim oğlum yüzme biliyor, salak da değil. Bırak biraz kendini dinlesin. Ayrıca ben o kızın katil, matil olduğuna inanmıyorum. Bunca yıllık öğretmenim, insan sarrafıyım, bu işte bir iş var, Ayşe katil olamaz."
