14- DEDEKTİFİMİZ EKSİKTİ!

295 51 104
                                    

Şengül, Sevim ve Nazan, Ayşe'nin cinayeti nasıl işlediğine ilişkin teoriler kurarken, Hümeyra hanım yumruğunu masaya indirdi:

"Aa! Hanımlar! Bi dakka. Ayol benim deli kıza ne bakıyorsunuz? Ayşe'yi Gökhan'dan kıskanıyor. Delilsiz, ispatsız valla günaha gireriz." 

Sevim:

"Ay sen de haklısın ama içime kurt düştü. Benim oğlan polisiye roman yazarı değil mi? Bir de ona söyleyelim bakalım ne diyecek?" deyince, Hümeyra hanım:

"İyi fikir. Akıl akıldan üstündür."  diye yanıtladı. Hepsi koşa koşa çalışma odasında romanını yazmakta olan Mehmet'in yanına gitti. Genç adam o arada yüksek sesle düşünüyordu:

" Şimdiii, ne yapsam? Katil, cinayet aletini bahçeye gömsün, üstüne çiçek eksin....hmmm...yok, yok, göle atsın...yok, yok..." 

Konuşması kadınların çığlığıyla bölündü:

"Mehmet, oğlum! Yetiş! İmdat!"

"Anne? N'oldu? Yangın mı çıktı?"

"Daha beter oğlum." diyen Sevim hanım, bir çırpıda olanları oğluna anlattı ve ekledi:

"Sen yıllardır polisiye roman yazıyorsun, sence de durum garip değil mi?"

Mehmet, elini çenesine götürdü, sıvazladı:

"Hmmm....valla şimdi benim de tuhafıma gitti. "

Nazan araya girdi:

" Hah! Yaa! Ben dedim Mehmet abi."

" Panik yapmayın. Kolayı var. Bir özel dedektif tutarız. Kızılcahamam'da ne kadar kaplıca, motel  varsa araştırır bakalım doktor hanım orada mı?"

"Hah! Valla bak iyi ki sana sorduk oğlum."

Nazan:

"Ay, çok iyi fikir Mehmet abi."

dedi. Hümeyra ve Şengül de başlarıyla onayladılar. Sevim hanım: 

"Kuzum hemen sor soruştur iyi bir özel dedektif bul. Oh! Rahatladım valla hadi hanımlar çaylar soğudu. Şirin çardağımız bizi bekler."

dedi ve hatun kişiler odayı terk etti. Mehmet,  masasına gömüldü, tık- tık - tık biraz araştırdıktan sonra tecrübeli, eski polis olan lisanslı bir özel dedektifte karar kıldı. Tüm masraflar dahil istediği parayı vereceğini söyledi, yarısını hemen kalanı araştırma bitince hesabına göndermeye anlaştı ve sonra bahçeye çıkıp hanımların yanına gitti:

"Dedektif işi tamamdır. Yalnız hanımlar ağzınızı sıkı tutun, sevdiği kızdan şüphelendiğimiz kankamın kulağına giderse valla öldürür beni. Ta ilkokuldan beri arkadaşız, aynı liseye gittik, aynı kıza aşık olduk, kavga ettik biz kavga ederken aşık olduğumuz kız başkasıyla kaçtı; dostluğumuz bozulmadı ama bunu duyarsa valla çok bozulur. Yanarım! Gökhan Akın olmayı bırakır canlandırdığı karaktere bürünür yani Mehmet Foçalı'ya dönüşür. Ağzımı, burnumu yamultur."

Nazan ve anneler ellerini ağızlarına götürerek fermuar çekme hareketi yaptılar. Mehmet de rahat etti ve ekledi:

"Tamam ben romanıma dönüyorum. Adam ilk uçakla Ankara'ya gidiyor, ufacık yer, bir gün içinde raporunu verirmiş. Zor bir iş değil zaten."

"Tamam çocuğum. Ay, kızlar meraktan öleceğim."

Hanımlar bir ağızdan yanıtladı:

"Biz de öyle."

KIZILCAHAMAM

Mehmet'in tuttuğu özel dedektif Suat,  ilk uçakla Ankara'ya, oradan da şoförlü bir araç kiralayarak - nasılsa tüm masraflar müşteriye aitti -  Kızılcahamam'a gitti. Sadece, Kızılcahamam'da yetişen ve ömrü bir ay olan  kırmızı lalelerin yetiştiği dağlara bakan  Çam Motel'in önünde durup, bir sigara yaktı. Tiryakiydi ve bir türlü bırakamıyordu. Üflediği dumanlar gökyüzüne yükselirken, elindeki not defterinde Çam  Motel'in  üzerine çizik attı. Kendi kendine:

"Burada yok. Diğerlerine bakalım. "

dedi ve beklettiği gümüş rengi aracın arka koltuğuna bindi. İnternette profesör doktor Aylin Alptekin ismine tıklamış ve kadının çeşitli tıp kongrelerinde çekilmiş fotoğraflarını bulmuştu. İnstagram hesabında emeklilik partisinde çekilmiş, ellerde kadeh, pastanın mumunu söndürürken resmi de vardı. Tüm gün araştırmayı sürdürdü.  Bakmadığı motel, otel, kaplıca, pansiyon kalmamıştı. Telefonu aldı ve Mehmet Dağhan ismine dokundu. Az sonra aralarında şöyle bir konuşma geçti:

" Mehmet bey merhaba, tüm otel, motel, kaplıca ve pansiyonlara baktım. Maalesef doktor hanım Kızılcahamam'da yok. Araştırmaya devam etmemi ister misiniz? "

"Ha- hayır. Gerekirse ben sizi tekrar ararım Suat bey; nasılsa telefonunuz var."

"Nasıl isterseniz."

"Eee...tamam o zaman, birazdan ücretinizin kalan kısmını hesabınıza yollarım. Çok teşekkür ediyorum."

" Rica ederim. İyi günler."

" İyi günler."

Mehmet, masanın önündeki döner koltuğa çöktü. İki elini başına koydu:

" Aman Tanrı'm! Nazan haklı çıktı! Ayşe yalan söylemiş. Bu kız güzel bir katil mi yoksa? Eğer öyleyse kankamın başı fena halde dertte demektir. "

Koşarak bahçedeki çardağa gidip kötü haberi verdi:

" Dedektifin bakmadığı otel, motel, pansiyon kalmamış. Doktor hanım Kızılcahamam'da yokmuş! "  

Hümeyra:

"Aaaaaah! Eyvahlar olsuuunnn!", 

Şengül:

"Ayol fena oluyorum ben kızlarrrr!"

Sevim:

"Hiiiii! Allah'ım sana geliyorum!"

derken,  Nazan zıp, zıp zıplıyordu:

"Ben demiştim! Ben demiştim! Bir de bana inanmıyordunuz!  O kız kim bilir n'aptı zavallı yaşlı doktora?"

Tüm site bir olsa da Aylin'i yenecekler mi? 60 yıl sonra gençleşip, aşka kavuşan bu güçlü kadının A planı, B planı olmaz mı? Ne dersiniz sevgili okurlar? Seviliyorsunuz. ♥

GÜZEL KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin