18. BÖLÜM

1.4K 173 16
                                    

Bölüm İthafı: sinew4m

~

Zaman her şeyin ilacı derlerdi. Pek çoğu için bu kabul edilebilir bir gerçekti bu fakat benim için değildi. Benim için zaman sadece alışmaktı. Aileye alışmak, dosta alışmak, aşka alışmak, acıya alışmak...

Geçtiğimiz beş gün boyunca yaşadığım o pişmanlığı, çektiğim vicdan azabını zamanın iyileştirmesi mümkün değildi, olamazdı da. Ben bu beş gün içinde buna alışmıştım sadece. Bu bir alışkanlıktı yalnızca, bir gün gelecekti ve ben iyileştim diyecektim. Oysa bu konu ne zaman açılsa, ne zaman bir kelebek son kez kanat çırpsa yaram yeniden kanayacak, bir kez daha kabuk bağlayacaktı. Çünkü bu yalnızca alışkanlıktı. Bazı şeylerin ilacı olmazdı.

Saldırının üzerinden bugün itibariyle beş gün geçmişti. Öğrenciler evlerine dönmüştü, bundan dolayı da çiftlik son derece sessizdi. Geçen bu zamanda kurtlar buraya yerleşmişti. Amcamları, canlarını tehlikeye atacak kadar önemsiyor oluşları beni etkilemişti. Hayır, bu etkilenmek hoşlanmak manasında değildi. Bundan etkilenmiştim ve bunun sonucunda o vicdan azabı kendini belli edercesine sızlamıştı. Onların da benim yüzümden tehlikeyle yüz yüze gelmesi fikri oldukça büyük bir haksızlıktı benim nazarımda. Oysa kendi hayatları olabilirdi. Nitekim şuan olan tüm bu şeyler ben hayatta kalabileyim diye yaşanıyordu. Bu bir bedeldi ve ne yazık ki bu bedeli başkaları ödüyordu.

Odamdan çıktım. Uzun koridoru aheste aheste yürüdüm. Attığım her adım yankı oluşturuyordu koridorda çünkü bomboştu burası. Muhtemelen evde olanlar arenaya ya da bahçeye gitmişlerdi. Ve muhtemelen kurtlar bir yerdeyse cadılar diğer bir yerdeydi. Geçen zamanda pek birlikte takılamamıştık. Vakit geçirmeyi bırakın birbirimizin yüzünü yemek masasında ancak görür olmuştuk. Pars ise bambaşka bir alemdeydi. O masaya oturduğunda bir an olsun bakışlarını çevirip bana bakmıyordu. O sıcak kahverengi gözleri bana değmedikçe garip bir huzursuzluk hissi benliğimi ele geçiriyordu. Pars benim için huzur demekti ve ben bunun farkına günler önce varmıştım.

"Merhaba." dedim salona girerken. Defne buradaydı. Başka kimsenin olmayışı arenada olabilecekleri ihtimalini güçlendirmişti.

"Merhaba." dedi Defne de. Kendimi onun yanına attım ve başımı omzuna yasladım. Pili bitmiş bir oyuncak gibi hissediyordum kendimi. Her şey üst üste geliyordu ve bir kördüğüm oluşturuyordu etrafımda. O düğümleri açmak isterken daha fazla dolanıyordum onlara.

"Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. "Son günlerde pek kendinde değil gibisin. Sürekli yalnızsın ve konuşmuyorsun. İlkokuldaki o halimize döndün resmen Ladin ve bu beni korkutuyor."

Derin bir nefes aldım. Söyledikleri o kadar doğruydu ki itiraz edemedim. İlkokuldayken eziğin tekiydim. Hoş, zaten pek çok insan için bir ucubeden farksızdım. Bunun sebebi içime kapanık olmamdı, en başta buydu yani ama sonra değişti. Defne'nin dışa dönüklüğü ve dost canlısı oluşu ve benim onun tam tersi olmam insanlar tarafından garip karşılandı. Herkes sıcak kanlı tipleri severdi ve bu yüzden Defne'yi sevdiler. Bense kitapların satırlarında kaybolmak zorunda kaldım çünkü eğer bunu yapmasaydım başkalarına zarar verebilirdim. Kendimi bir canavar olarak görüyordum. Aslında hala bu fikirden vazgeçmiş değilim ama eskisi kadar kafa yoruyorum çünkü buna alıştım. Bu hayata o kadar alıştım ki sevecen olursam nasıl olurdu diye merak bile etmemeye başladım. Kendimden korkmaya o kadar alıştım ki kendimi sevmek bir an için bile aklıma gelmedi. Pars'la tanışıncaya kadar birisinin beni sevebilme ihtimalini bile düşünmemiştim. Evet, hep aşık olmak istemiştim ama eğer aşkın bu kadar acı verici olduğunu bilseydim bu histen sonsuza kadar kaçardım. Yine de sevgiye aç bir çocuk var içimde. Her hangi birisi tarafından sevilmek isteyen o küçük çocuğun bu açlığını bir türlü doyuramıyorum.

CADI ||TAMAMLANDI||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin