İlahi Bakış Açısı...
Sonbaharın habercisi olan serin rüzgar dolaştı ağaçların arasında. Karanlığa atılan her adımda kırılan yaprakların rahatsız edici sesi eşlik etti ağaçtaki baykuşun ötüşlerine. Baykuş kanatlarını açıp havalandı. Tüylerini yalayıp geçen serin rüzgara aldırış etmeden kondu sahibinin omzuna. Acı bir çığlık koparan kuşa gülümsedi kadın. Sapsarı saç tutamlarını sırtına savurdu ve kuşun gövdesine bir öpücük bıraktı.
"Bana yeni haberler getirdin mi?" diye sordu kadın. Baykuş bir kez daha öttü ve başını kadınınkine yasladı. Zihinleri birleşen ikilinin anıları karıştı. Kuşun gördükleri kadının gözünün önünden geçerken kadın, "Küçük kız herkesin korkusu oldu ha." diyerek koca bir kahkaha savurdu.
*
Ladin'in Ağzından...
Pars'ın yatağında uzanıyordum. Gece boyu öylesine huzurlu uyumuştum ki sabaha bir kabusla merhaba demek sinirimi bozmuştu. Üstelik saat sabahın beşiydi. Ben öğlen saatlerine kadar uyuyan bir insandım ve bu saatte uyanmak, hem de bir kabusla, bu hayatta başıma gelecek en kötü şeylerden birisiydi.
Sabahın beşinde uykumun bölünmesinin ardından bir daha uyuyamamıştım. Evin içinde dolaşmış, bir sağa bir sola dönüp durmuştum saatlerce. Odadaki o muazzam koku olmasaydı muhtemelen sinir krizi bile geçirebilirdim, hatta defalarca kez eşiğine gelmiştim. Bu zamanlardaysa imdadıma Pars'ın kokusu yetişmişti. Adeta bir sapık gibi yastığı kokladığıma inanamıyordum. Neyseki kurtların kızıl ötesi görüşü yoktu da bir tık rahattım.
Saatler böyle geçip giderken en nihayetinde evdekiler uyanmaya başlamıştı. Ufak bir tartışmayla yerimde doğruldum. Sesleri tam olarak ayırt edemiyordum ama bir erkeğin, "Önce ben geldim." dediğini çok net duymuştum.
Neler olup bittiğini anlamak için yataktan kalktım. Kollarımı yukarı doğru uzatıp esnedim ve kenarda duran kendi giysilerimi geçirdim üzerime. Yatağı sonra toplamaya karar verip odadan çıktım. Başımı koridora uzattığımda gördüğüm manzara dudaklarımdan küçük bir kıkırtının kaçmasına sebep olmuştu.
Akın, banyonun kapısına yapışmıştı. Barlas ise onu omuzlarından tutmuş geri çekmeye çalışıyordu. Barlas'ın çabaları sonunda sonuç verdi ve Akın kapıdan koparıldı. Nitekim bu kez banyoya giren kişi Barlas ya da Akın olmadı. Seren az önce yaşanan olayı fırsata çevirerek içeri girdi. Barlas'ın kapı koluna yapışması ama kapıyı açamaması üzerine kapının kilitli olduğunu da anlamıştım.
"Seren, sen benim sevgilimsin. Bana bana, Barlas'ına nasıl böyle hainlik edebilirsin?"
Barlas'ın sorusu üzerine banyodan boğuk bir ses geldi. Seren'in verdiği cevap beni kahkahaya boğmuştu.
"Banyo savaşlarında her yol mübahtır aşkım. Üzgünüm."
Merak ediyordum, acaba bu evde bütün sabahlar böyle mi geçiyordu?
Miray bıkkınca yanıma geldi. Bir elini beline yaslamış, diğeriyle başını kaşıyordu.
"Her sabah buna şahit olmak zorunda mıyım gerçekten?" diye mırıldandı kendi kendine. Merak ettiğim sorunun cevabını da bu şekilde almış oldum.
Onları orada o şekilde bırakarak yeniden odaya döndüm. Üzerimden çıkardığım giysileri katlayıp berjerin üzerine bıraktım. Ardından yatağı da annemin öğrettiği gibi toparladım.
Annem... Ne çok özlemiştim onu. Her sabah Defne'yle olan bağırışmalarını, ben araba isterken beni reddetmesini bile özlemiştim. Temizlik takıntısına bile katlanabilirdim hatta ama yoktu işte. Ne o ne de babam yoktu. Bizden uzak duruyor olmalarına mantıklı bir sebep bulmuştum bulmasına ama bir aradayken daha güçlü olmaz mıydık? Neden bizi yalnız bırakmışlardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI ||TAMAMLANDI||
FantasyBen bir cadıyım ve bu hayatımın en korkunç gerçeği. Hayatım boyunca bu gerçekten, kendimden korktum çünkü ben bir canavardım, en azından kendimi buna inandırmıştım. Bir gün annemden aldığım o garip mesajın, zaten yolunda olmayan hayatımı daha da ray...