"Bu bir şaka değil mi?" dedi Defne. Bunu ummuyor, olması için yalvarıyordu adeta. Ama o da biliyordu ki değildi. Ailemiz şaka yapamayacak kadar ciddi insanlardı. Onlara bakıldığında Defne'nin çılgınlığı ve benim içime kapanıklığım yadırganırdı.
"Bizimkiler şaka yapmaz." demek istedim ama sessiz kaldım. İçten içe, ailemizin bizi şaşırtmasını, bunun bir şaka olmasını diliyordum ama olmadığını da biliyordum.
"Ne yapacağız?" Defne'nin pes edişiyle ayaklandım. Kutu öylece yatakta dururken odada volta atmaya başladım. Ailemizin kaybolması, annemin mesajı ve mektubu, varlığını yeni öğrendiğimiz amcamız... Öyle üst üste gelmişti ki tüm bunlar ne yapacağımı bilemiyordum.
Bana kardeşime dikkat etmemi söylemişti annem. Onu korumak, yönlendirmek benim görevimdi. Ve şimdi ben üzerime düşeni yapacaktım. İlk kez tam manasıyla abla gibi davranacaktım.
"Annemin yazdığı adrese gidiyoruz."
Benim ilk kez bu kadar otoriter çıkan sesimle, Defne'nin bakışları bana çevrildi. Bunu söylememi beklemiyordu. Ben kendi dünyamda yaşardım, dışarısıyla iletişim kurmaz, kitaplarımla sürdürürdüm hayatımı. Yetişkin olsamda aslında içimdeki çocuktu beni yöneten ve böyle cümleler kurmazdım.
"Yanına en gerekli eşyalarını al. Sırt çantana sığabilecek kadarını. Defne, makyaj malzemelerini unut."
Bu sözlerim üzerine Defne mızmızlandı. Mektubu alıp katladım ve cebime koydum. Kutuyu ise yatağa bırakmıştım. Zaten onunla bir işim yoktu. İçindekilerdi beni ilgilendiren.
"İyi de onlar benim bebeklerim. Nasıl bırakırım geride?" diye itiraz eden Defne, peşimden odama girdi. Bense çoktan sırt çantamdaki gereksiz eşyaları çıkartmış, içine pantolon, tişört, tayt gibi giysiler koymaya başlamıştı. Sırt çantamı büyük aldığım içinse bir kez daha gurur duymuştum kendimle.
"Haydi Defne. Annemler tehlikedeyse, ki öyle görünüyor, biz de tehlikedeyiz demektir. Daha fazla oyalanma yoksa götüreceğin bir kaç parça giysiden de olursun."
Sözlerimle birlikte kardeşimin gözlerini korku bürüdü. Süslü bir kızdı Defne ve giysilerine evladıymış gibi muamele yapardı. Öte yandan ikinci göz ağrısıysa dışarı çıkarken yüzünden eksik olmayan makyajıydı. Temiz ve pürüzsüz bir teni olmasına rağmen makyaj yapmayı adet haline getirmişti. Gereksizce abartırdı bunu ve bu durum beni deli ederdi. O kadar makyaja gerek var mıydı gerçekten?
"Tamam tamam. Gittim ben." diyerek odadan çıktı Defne.
Çok geçmeden gerekli olan bütün eşyalarımı toplamıştım. Küçük bir bel çantasına küçük ama gerekli olan bir kaç ıvır zıvır koydum. Sonrasında odadan çıkıp alt kata indim. Çok geçmeden gelen Defne'nin çantasını gördüğümdeyse bir hayret nidası kaçtı ağzımdan.
"E yuh ama!"
"Sırt çantası dedin. Hangi boyutta olacağını söylemedin." diyerek kendini savunan kardeşime hak vermem gerekiyordu. Keşke boyut belirtseydim de bu kadar büyük bir çanta almasaydı.
Çantasından mütevellit zorlukla omuz silkmişti Defne. Yaptığı hareket omuz silkmekten ziyade çantasının altından eziliyormuşçasına bir izlenim yaratmıştı gerçi. Ne kadar süre bu eşyaları taşıyacağımızı bilmiyordum ama Defne'nin o süre zarfında mızmızlanacağından adım kadar emindim.
"Annemin bıraktıklarını aldın değil mi?" diyerek konuyu dağıtmaya çalışan lardeşime laf çarpmadan edemedim.
"Senin aksine ben en gerekli eşyaları aldım ve evet, annemin bıraktıkları da bende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI ||TAMAMLANDI||
FantasíaBen bir cadıyım ve bu hayatımın en korkunç gerçeği. Hayatım boyunca bu gerçekten, kendimden korktum çünkü ben bir canavardım, en azından kendimi buna inandırmıştım. Bir gün annemden aldığım o garip mesajın, zaten yolunda olmayan hayatımı daha da ray...