4. BÖLÜM

2.6K 274 264
                                    

Ertesi gün derslerden başımızı kaldıramamıştık. O kadar zorluyorlardı ki bazen her şeyi yakıp sırra kadem basasım geliyordu. Öte yandan bunu yapmamak için direniyordum çünkü sonrasında pişman olacağımdan adım kadar emindim.

Latif Amca ile çok fazla dersimizin olmaması benim açımdan oldukça iyiydi. Onunla ne kadar az muhatap olursam o kadar iyiymiş gibi geliyordu. Neyseki ilk günden onun dersini koymamışlardı da rahat edebiliyordum. Bugünkü son dersimiz Serap Hanım'laydı. Bize koruma büyüsünü öğretiyordu.

"Adaçayı, eşek marulu, hindiba, karaman kimyonu, koyungözü, kuzgunotu, lavanta, sarımsak, soğan, şakayık, şeftali çiçeği." dedi Serap Hanım ve söylediği bitkilerin isimlerini yazdı. Uzun zamandır görmediğim o tebeşir ve kara tahtaya bir cadı okulunda rastlayacağım kimin aklına gelirdi.

"Tüm bu bitkiler koruma amacıyla kullanılırdı eski çağlarda. Kimi eşyaları korurdu, kimi evleri. Bizim burada işleyeceğimiz konu ise tehlike karşısında nasıl korunacağımız. Bildiğiniz üzere bizler mecbur kalmadıkça düşmanımıza bile zarar vermemeye çalışırız. Ruhumuzun kirlenmesini göze alamayız. Alanlarımız ise çoktan karanlığa teslim olmuş demektir. Bundan dolayı kötü amaçlı büyülerden kaçınırız fakat vakti geldiğinde yani zorunda kaldığımızda tüm bunları öğrenmek ve öğrendiklerimizi kullanmak durumundayız. Ama saldırmadan önce mutlaka korunmayı denemeliyiz. Bugün koruma büyülerini işleyeceğiz. Daha önceki sınıflarda öğrendiklerinize nazaran daha kuvvetli ve karmaşık büyüler olacak bunlar. Lütfen tahtadaki bitkileri not alın." dedi Serap Hanım. Hepsini özenle yazdım. Önceden annemin söylediklerini de bitkilerin yanına not aldım. Evet, aklımdaydı bilgiler ama yine de söz uçar yazı kalır derlerdi ve ben bilgilerimi yazıya dökerek muhafaza etmek istiyordum.

"Adaçayı, lavanta ve sarımsak kötücül güçlere karşı kullanılan en yaygın bitkilerdir. Hatta dünyamızdan habersiz olan insanlar bile bu bitkilerin koruyuculuğuna inanırlar. Genellikle evlerinde lavanta ve adaçayı gibi bitkiler bulundururlar veya sadece kokularını sevdikleri için sabunlarında bu bitkileri tercih ederler. Her halükarda evlerini koruyorlar, bu bir gerçek. Sarımsağı ise yemeklerinde kullanırlar genelde ve bu şekilde, farkında olmadan, kötücül güçlere karşı bir kalkan oluşturuyorlar bedenlerinde. Ama elbette ki tüm bunlar zayıf korumalar. Daha zayıf canlıları uzak tutar ki bazı insanlara musallat olan kötücül güçler de mevcut. İşte onlar biraz sonra yapacağımız büyülerle baş edeceğimiz canlılar. Şimdi hepiniz ikişerli gruplara ayrılın ve masalarınızı hazırlayın."

Defne ve ben zaten yan yana oturduğumuz için bir araya gelmemiz çok uzun sürmedi. Masamızın ortasında pek büyük olmayan bir kazan vardı ve onun yanına dizdiğimiz bitkiler az sonra yapacağımız büyünün malzemelerini oluşturuyordu.

"Öncelikle basit bir büyüyle başlayacağız. İnsanların normal hayatlarında çokça kullandığı bitkileri kullanacağız. Adaçayını yakıp kazana atmanızı istiyorum sizden."

Serap Hanım'ın sözlerinin ardından Defne bir tutam adaçayını kazana attı ve sırıtarak bana baktı. 'Hadi yak.' diyordu gözleriyle. Bense etrafımızdaki bu insanların bakışlarına daha fazla maruz kalmak istemiyordum ama kardeşimin inadını da kıramıyordum işte.

Bezgince elimi uzattım kazanın üzerine ve parmaklarımdan çıkan kıvılcımların adaçayının üzerine düşmesine izin verdim. Çok geçmeden adaçayı yaprakları alev aldı ve hoş bir koku odaya yayıldı. Bir süre yanmasına izin verdik ve küller kalana kadar bekledik.

"Şimdi, lavantaları olabildiğince küçük doğrayıp suyunu çıkartın."

"Bence ezmeliyiz, o zaman daha çok su çıkar." dedi Defne. Annemin taktiğiydi bu. Ne zaman bir şeyin suyunu çıkarmamız gerekse ezmemizi söylerdi.

CADI ||TAMAMLANDI||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin