Pazaryeri İlçesi'nin meydanına kurulan pazar çok büyük sayılmazdı. Pek çok insanın iç içe geçtiği ve köylülerin tezgahlarındaki çeşitli sebze meyvelere baktığı pazarda, bir tezgahın ardından duruyorduk Defne ile birlikte. Amcam, kamyonetimi sanayiye götürmüştü ve tezgahın başında durma görevi bize kalmıştı. Bundan şikayetçi değildim ama Defne için aynısını söyleyemezdim. O bir köşede otururken ben insanları tanıyor ve çiftlikte yetişen meyve sebzeleri satıyordum.
"On lira etti hepsi." dedim ve poşete koyduğum meyveleri karşımdaki kadına uzattım. Kadın giderken Defne'nin ofladığını duymuştum.
"İstersen gelmeyebilirdin Defne, oflamana gerek yok." demekten kendimi alamadım. Bunun üzerine Defne bir kez daha ofladı.
Amcam sabah benimle konuşmuştu ve pazara gitmem gerektiğini söylemişti. Haliyle ben de ricasını kırmamıştım. Gerçi pek rica değildi onunki, daha çok emrivakiydi ama onun da kişiliği buydu. Defne ise konuşmamıza kulak misafiri olup peşime takılmıştı. Pazardan ne gibi bir beklentisi vardı bilmiyordum ama hoşlanmadığı apaçık ortadaydı.
"Farkındayım ama eğlenceli olur diye düşünmüştüm."
"Ne gibi bir eğlence?" diye sordum. Bu sorunun cevabını oldukça merak etmiştim. İnsanların ihtiyaçlarını karşıladığı bir yerde parti olmasını falan mı bekliyordu bu kız?
Defne omuz silkti. Sonrasında karşıdaki tezgahta marul bakan yaşlı bir çifte çevirdi bakışlarını. Defne güldü.
"Mesela şuradaki kadın adamın başına marulla vursa bayağı komik olabilirdi."
Göz devirdim. Defne'nin hayal gücüne diyecek yoktu. Bazen beni bile aşıyordu ki ben hayallerimle övünen bir kızdım.
"Bir an önce amcam gelse de gitsek buradan." diye söylendi Defne. Omzuna düşmüş olan saçını geriye attı.
"Defne!" diyerek bize yaklaşan kıza ister istemez kaşlarımı çattım. Okuldandı ve bizimle aynı düzeydeydi. İsmini dahi bilmiyordum çünkü çok da umursamıyordum. Aslında okulda ismini bildiğim sayılı kişi vardı ve bunlardan birisi bir kurttu. Gerçekten çılgın bir dünyaydı. Bizler ise bu dünyanın içinde sürüklenip gidiyor ve bir şekilde bu dünyanın çılgınlıklarından uzak kalmaya çalışıyorduk.
Defne ve ismini bilmediğim kız, senelerce görüşmemişler gibi sarılırken sadece onlara bakmakla yetindim. Asla kimseyle bu şekilde arkadaş olamamıştım. Bu yüzden de içten içe kıskanıyordum Defne'nin cana yakınlığını. Arkadaş bulma konusunda benden daha iyiydi Defne. Bense kendimi yetersiz görürdüm zaman zaman. Bu dünyaya gelmemem gerektiğini düşündüğüm bile olmuştu. Hatta ölümü bile arzulamıştım yalnızlığımdan ötürü. Sonra ise bunu saçmalık olduğu kanaatine varmıştım ve yalnızlığın güzel yönlerine odaklanmıştım. Yine de yakın bir arkadaşım olsun isterdim. İkizim dışında birileriyle konuşmak güzel olabilirdi.
"Boğuluyorum Melda." dedi Defne. Şakayla karışık söylediği sözler üzerine Defne'nin ensesine vurdu isminin Melda olduğunu öğrendiğim kız.
"Yuh! Az yavaş olsana kızım, canım yandı." diye bir sitem kopardı Defne. Melda mahçupça baktı ona. Beni takmayıp aralarında şakalaşmaları bir tık kırılmama sebep olmuştu. Bu kadar mı görünmezdim yani diye sorgularken buldum kendimi. Kimsenin umurunda olmayan ucube...
"Özür dilerim kanka, elimin ayarı kaçıyor bazen." diyen Melda'ya boşver dercesine elini salladı Defne. Bense tüm bu olanları görmemiş gibi yaparak onlara arkamı döndüm. Kardeşim tam olarak kendine göre bir arkadaş edinmişti.
"Merhaba." diyerek doğruca buraya gelen Pars gözlerimin sonuna kadar açılmasına yetmişti. Aslında şaşırmam manasızdı çünkü bugünkü bütün dersler iptal edilmişti ve öğrenciler de serbest zamanın tadını çıkarmak için kasabaya inmişlerdi. Pars da onlardan birisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI ||TAMAMLANDI||
FantasíaBen bir cadıyım ve bu hayatımın en korkunç gerçeği. Hayatım boyunca bu gerçekten, kendimden korktum çünkü ben bir canavardım, en azından kendimi buna inandırmıştım. Bir gün annemden aldığım o garip mesajın, zaten yolunda olmayan hayatımı daha da ray...