19. BÖLÜM

1.3K 170 76
                                    

Bazen ne yapacağını bilemezdi insan. Bazı olaylar karşısında ihtiyatlı tavırlar sergilerken, bazı olaylara yaklaşımı tam tersi olurdu. Panikle, endişeyle ve garip bir hüzün dalgasıyla hareket ederdi. Şuan yaşadığım şeyse ikincisiydi.

Pars'ı çekiştire çekiştire eve girdim. Aslında peşimden gelmeyi seçmemiş olsa bu şekilde davranamazdım ona karşı. Aramızdaki güç dengesi malumdu.

"Ladin sakin olur musun?" dedi Pars. Ses tonu bıkkındı ama o bıkkınlığın ardında farklı duygular da var gibiydi. Yalnızca ben bunu çözemiyordum.

"Olamam ya olamam!" dedim aynı panikle. "Kiko ne diyor duymuyor musun sen? Bir kurt diyor, erkek bir kurt diyor, kirpileri kaçırdı diyor, ya kime konuşuyor? Sen nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Dünya yansa umurunda değil resmen ki yanıyor! Cep boyut cayır cayır yanıyor Pars!"

"Farkındayım." derken ellerini omuzlarıma koydu. Destek vermek istercesine sıktı omuzlarımı. Avuçlarından yayılan sıcaklık omuzlarımdan bedenime bir ateş dalgasının yayılmasına sebep olurken bir kez daha lanet ettim hislerime. Ondan etkilenmemeliydim! O beni sevmiyordu ve ben bunu aklıma vura vura sokacaktım.

"Farkındaysan neden bu kadar rahat davranıyorsun?" dedim nispeten daha kısık bir sesle. Ben duygularıma sıçayım! Bana dokunması, azıcık yaklaşması bile ağzı açık ayran budalası gibi ona bakmama yetiyordu.

"Çünkü panikle hareket edersek onları bulamayacağımızı biliyorum. Sen de sakinleş ve düşünelim biraz."

Başımla onayladım onu. Zorlukla geriye doğru bir adım attım. Avucumda duran Kiko'ya şefkatle baktım. Ailesini bulacaktık, bulmak zorundaydık.

"Ne yapacağız peki?"

"Önce otur sakinleş." dedi Pars. Yine omzularımdan tuttu ve beni koltuğa ilerletti. Ondan uzak durmaya çalıştığımı anlamıyor muydu yoksa bilerek mi yapıyordu karar veremedim.

"Bizimkilerden birisi olabilir mi?"

"Sanmıyorum."

"Ama cep boyuta tek buradan geçiliyor ve biz bütün gün evdeyiz!" diye itiraz ettim.

"Ladin, benim arkadaşlarım ihanet etmez. Çıkar o fikri aklından. Bu işte başka bir şey var."

"Sizce kim?" diye sordu Kiko en nihayetinde. Gözyaşlarını minik elleriyle sildi ve kocaman gözleriyle bize baktı. Öyle sevimliydi ki keskin dikenleri olmasaydı ona sarılabilirdim.

Pars da ben de başımızı iki yana salladık. Bilmiyorduk. Her kimse bunu çok iyi planlamıştı ve bizim aklımıza arkadaşlarımızdan başkası gelmiyordu. Elbette onların ihanet edeceğine inanmıyordum fakat tek ihtimal buymuş gibi geliyordu bana. Tek bildiğim Kiko'yu korumamız ve bu işi çözene dek kimseye güvenmememiz gerektiğiydi. Yalnızca kirpi adamlar değil hepimiz tehlikedeydik ve yalnızca beş gün önce cep boyut gibi bu ev de yanmıştı, üstelik içinde biz varken. Aynı şeyin olmayacağının garantisini kimse veremezdi.

*

Bir Hafta Sonra...

Kiko'yu yanımıza almamızın üzerinden günler geçmişti. Her geçen gün küçük kirpinin umutları bir mum misali eriyip gidiyordu. Nitekim biz de çok farklı sayılmazdık. Boş bakışlar, umutsuzluklar, acılar, özlemler ve daha pek çoğu hayatımızı zindan etmeye yetiyordu. Bu süre zarfında biz o kurdu bulamamıştık ve Pars haklı çıkmıştı. Bizimkilerden değildi. Kiko bunu teyid etmişti. Ondan dolayı kurtlara bakarken ufaktan bir utanç duymuyor değildim.

"Ladin." diyen kişiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Başımı çevirip bakmama gerek yoktu çünkü aşinası olduğum o ses Pars'a aitti. Eskiden elma ağaçlarının olduğu fakat şimdi yalnızca küllerin kaldığı bahçeyi seyrediyordum. Öyle bitik hissediyordum ki kendimi Pars'ın geldiğini bile duymamıştım.

CADI ||TAMAMLANDI||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin