Ten kısık mırıltılar çıkararak esnedi ve küçük elleriyle kapalı gözlerini ovuşturdu. Kuyruğunu okşamak için kucağına almaya çalıştığında yanındaki uzun adamın sıkıca sarıldığını gördü.
"Hey! Bırak Ten'in kuyruğunu sen ona çirkin dedin!"
Johnny yanağına, çıplak kollarına temas eden ve kıpırdanan yumuşak şeyi kendine biraz daha çekip uykusuna kaldığı yerden devam etti.
Ten sinirlenip uyuyan bedenini ayağı ile yere itmeye çalıştı. Birkaç denemeden sonra başarılı olmuştu fakat diğeri kuyruğunu bırakmadığı için onunla birlikte yere düşmüştü.
"A-ahh! Ten'in küçük eli M-miyavv~"
Johnny duyduğu ağlama sesini umursamayıp gerindi ve doğrulup yere oturdu. Başını çevirip ağlayan bedene bakındı ve gözlerini devirdi.
"Ne var, yine neden ağlıyorsun?"
"Hem izinsiz Ten'in çok birsürü güzel kuyruğuna sarılıyor hemde onu yere düşürüyor.." Burnunu çekti ve devam etti. "H-hemde elini eziyorsun sonra birde kızıyorsun Miyaav!"
Söyledikten sonra ıslak gözlerini kırpıştırarak Johnny'e baktı. "S-sen çok kötü bir adamsın! Ten çok güzel hemde birsürü de sevimli ama onu hiç sevmiyorsun!"
Johnny küçük bedenin ıslak kirpiklerine ve konuşurken arkasında hızlı hareket eden kuyruğuna, tüyleri kabarmış kulaklarına baktı. Hayır aşırı şirin görüntüye kanmayacaktı.
"Ee ne olmuş seni sevmiyorsam? Sevmek zorunda mıyım? Bana kötü diyorsun ama sürekli bağırıyor ve ağlıyorsun. Çok ağladığın için senden hoşlanmıyorum."
Uzun adamın söylediği her kelimede Ten'in suratı daha fazla üzgün bir ifade alıyor, sevimli kulakları titreşiyordu. Kendisi gibi minik olan kalbi çok kırılmıştı. Yeni sahibi onu neden sevmiyordu ki?
Johnny önündeki küçük bedenin ağladığı için ışıl ışıl parlayan gözlerine ve titreyen dudaklarına baktı. Neden bu kadar tatlı olmak zorundaydı? johnny'e kendisini kötü hissettiriyordu.
"Aç mısın? Hadi kahvaltı yapalım." Ev sahibi başını sallayan küçüğü kolaylıkla kucağına aldı ve mutfağa yürüdü. Ten küçük elleriyle kucağında olduğu adamın t-shirt'ünü kavrayıp yapılı göğüse başını koydu.
"Ten'i k-küçücük çok azıcık bile mi sevmiyorsun? Mmrrhh~" Basını sert göğüsten kaldırıp hala dolu olan gözleri ile Johnny'e baktı.
"A-ama Ten çok güzel hemde birsürü sevimli. N-neden sevmiyorsun ki onu?"
Küçük elleriyle kendi yanaklarını çekiştirdi. "Bak yumuşacık, kolum bilene öyle bak. Baksana hadi dokun." Ardından burnuna dokunup devam etti. "Buda minicik seninki gibi kocaman değil gördün mü? Beni seversen onu öpmene izin veririm. Yanağımı da ısırabilirsin, s-söz ağlamam lütfen m-miyaav~"
Johnny'den cevap gelmediğinde devam etti. "Ten yumuşacık çok birsürü güzel kuyruğuyla uyumana da izin verir Seni yataktan yere itmez birdaha olur mu?"
Beklentiyle uzun olanın yüzüne baktı. "Artık Ten'i seviyor musun M-miyaav~"
Johnny mutfağa vardığında kucağındaki sevimli bedeni tezgaha bırakıp az önce Ten'in bahsettigi minik burnu ısırdı.
"Demek beni bu sabah yataktan sen ittin?"
"H-hayır hayır Ten yapmadı! Sen kendin düştün! Uslu Ten seni itmedi o uyuyordu miyaav~"
Johnny tek kaşını kaldırdı ve dolaba ilerlerken konuştu. "Peki öyle olsun uslu Ten." Dolaptan çıkardığı salamdan küçük bir parça kesip Ten'e verdi. "Ben kahvaltıyı hazırlayana kadar burada oturuyorsun anlaştık mi?"
Ten elindeki salamı iştahla yerken itaatkar bir şekilde başını salladı.
"Ve sana seni sevmediğimi söylemedim Ten. Sadece ağlaman hoşuma gitmiyor."
Ten işaret parmağını dudağına koyup kısa süre düşündü. Yeni sahibi onu seviyordu. Neşeyle tezgahtan aşağıya sarkan ayaklarını salladı ve kıkırdadı. "Çünkü Ten çok tatlı miyaav~"
Johnny tezgahtaki küçük bedenin anlamsız hareketlerine aldırış etmeyip kahvaltıyı hazırlamaya devam etti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
