"Miyaav~ Johnny'nin annesi, Ten sana bir sürü sevimli bebeklerini getirdi Mrrhh~"
Ten, kapıyı yeni açan, daha oğluna hoşgeldin bile diyemeyen kadının üzerine atıldı. Yaşlı kadını dışarıya, Johnny'nin yanına sürüklemeye çalışırken onun elinde duran sepetin içindeki yavrularını göstermek için can atıyordu.
"Hey, bekle bakalım Ten. Ayakkabılarım olmadan dışarı çıkamam. Bırak Johnny buraya gelsin huh?"
Ten cevap vermeden hızlı adımlarla içeriye koşup daha önceden geldiğinde hatırlıyor olduğu salondaki rahat koltuğa oturdu. "Miyaav~"
Bayan Suh içeriye koşuşturan büyük pembe bir montun içerisindeki sevimli bedene gülümseyerek bakmayı bıraktıktan sonra oğluna döndü.
"Hoşgeldin oğlum. Elindeki ne? Ve Ten az önce ne demek istedi anlamadım."
Johnny birkaç büyük adımda kapının önüne, hemen annesinin yanına vardığında elindeki sepeti kendinden epey kısa annesine uzattı.
"Bana mı? Ten'in oyuncakları falan var sanmıştım."
Johnny annesinin dışa vurduğu düşüncesinden sonra yutkundu.
Bayan Suh elindeki tuttuğu sepetin üzerine örtülmüş battaniyede küçük bir hareketlenme fark ettiğinde merakla bakındı.
Hemen ardından sepetin kenarından dışarıya çıkan iki sevimli yüzü ve kıpraşan kulakları gördüğünde büyük bir şaşkınlıkla gözlerini iyileştirdi.
"Miyaav~"
"Aman tanrım! Johnny bunlar da ne?"
Johnny büyük ellerinden biri ensesindeki saçlarını karıştırırken konuştu. "Torunların.."
~~~~
Johnny bütün olan biteni "bazı kısımları atlayarak" annesine anlatmıştı. Yaşlı kadın oğluna biraz kızsa da Ten ve yavruları çok seviyordu. Sadece oğlunun böyle önemli bir karar alırken kendisine haber vermesini isterdi.
Johnny bebeklerden ikisi ile salondayken Bayan Suh akşam yemeği hazırlıyor, aynı zamanda omzuna yatırdığı torununa Ten'in söylemiyle 'pembe süt' ısıtmakla meşguldü.
Ten geniş yemek masasında otururken bayan Suh'un onun için hazırladığı atıştırmalıkları tüketiyordu. Sırtı dönük olan yaşlı kadının omzunun üzerinden kendisine bakan oğluna uzaktan öpücük yollayıp kulaklarını oynattı.
Haechan, Ten'in hareket eden kulaklarına bakarken heyecanla kıpırdanıp birkaç anlaşılmaz garip ses çıkardı.
Ten tekrar kulaklarını oynattığında Haechan daha fazla heyecanlanıp garip sesler çıkarmaya devam ederken salladığı küçük ayakları ve kuyruğuyla Bayan Suh'u rahatsız ediyordu.
Yaşlı kadın neyseki ısıttığı sütü biberona aktarabildiğinde kapağını sıkıca kapatıp hala bir sey yemeye devam eden Ten'in yanına yürüyüp torununu ona uzattı.
"Sen karnını doyur, ben akşam için yemekleri bitirmeliyim olur mu?"
Bebeği Ten'in kucağına bıraktıktan sonra pembe saçlarını karıştırıp tekrar tazhaha yürüdü.
Ten bir elinde bebeğini tutup kuyruğuyla biberonu tutarken boştaki eliyle masadaki atıştırmalıklardan yiyordu.
Haechan memnuniyetle taşındığı yeni kucakta biberonu emerken sevimli gözleri ise Ten'in yediği kurabiyeleri takip ediyordu.
"Bebek Haechan onu yiyemez, dişlerin yok Mrrh~" Ağzını açıp işaret parmağıyla kendi dişlerine vurdu.
Bayan Suh ikiliye bakarken güldü. "Johnny'e benziyor."
Ten küçük bir baş sallamayla onu onaylayıp boş tabağı masada ileriye itti. "Johnny'nin annesi, bebek Haechan büyüyünce onun gibi bir sürü kocaman olacak mı? Bak çok küçük, insan yavruları Ten'in bebekleri kadar bir sürü küçük değil Mrrhh~"
"Ten'in karnı küçük, sığmadılar diye mi bu kadar minikler? Bir dahaki sefere Johnny'nin içine koyarsak büyük olabilirler Mrrh~"
Bayan Suh'un yanakları kızarırken öksürüp gülümsedi ve Ten'e döndü. "Bilmem, hem bu önemli değil. Bak çok sağlıklılar. Üstelik Johnny gibi kocaman, saçlarının arasında bir çift kulak ve sevimli bir kuyruğu olan birini düşünsene. Yada senin gibi biraz küçük olduğunu ikiside kulağa hoş geliyor. Bunun için üzülme."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
