Medya: Bizim agalar
✨
"Bu çocukları sizin sorumluluğunuza verdik Ekin Hocam!" diye bağırdı müdür. Bakışlarımı yerden ayırmadım. "Haklısınız müdürüm" dedim cılız sesimle.
Müdür elini sertçe masaya vurduğunda irkildim, gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Zaten atanmak çok zordu ve kırsal bir kesimde bakımsız bir okula atanmıştım. Öğretmenliğe çok değer verdiğim için bunu önemsemedim hiç ama buradaki öğrenciler kadar öğretmenlerde baskıya maruz kalıyordu.
Özellikle yeni mezun olmuş genç bir öğretmenseniz, durum çok daha kötü oluyordu.
"Beceremeyecekseniz olmayacaktınız öğretmen Ekin Bey!" diye bağırdı iğneleyici bir tonda. "Size söyledim, bu çocuklara bu kadar taviz vermeyin dedim ama dinlemediniz beni" diye bağırdı.
Öyle yüksek sesle bağırıyordu ki hemen müdür odasının yanında duran sınıfımın her bir kelimesine şahit olduğunu farkındaydım. "Kusura bakmayın müdürüm, daha dikkatli olacağım" dediğimde elini tekrar masaya geçirdi.
"Bu son Ekin! Atarım yoksa hepsini okuldan" dediğinde kafamı hızla kaldırıp seyrek saçlı adama baktım. "Müdürüm lütfen, ben konuşacağım onlarla" dedim, sesim titriyordu. Kendini sakinleştirmek ister gibi parmaklarıyla gözlerini ovdu.
Elini kapıya doğru tuttu. "Çıkın dışarı" dedi. Kafamı hızla sallayıp titreyen bacaklarımla odadan çıktım ama hemen yan tarafta duran sınıfa giremedim. Bir kaç dakika sırtım duvarda öylece durdum, sakinleşmeyi bekledim. Normalde bağırışlar, kahkahalar yükselen sınıftan şimdi çıt çıkmıyordu. Derin bir nefes alıp yaslandığım duvardan doğruldum ve sınıfın kapısını açtım.
Sınıftan içeri girdiğimde tüm sınıf sanki suçunu farkındaymış gibi sesini çıkarmamıştı. Bugün rehberlik dersimiz vardı ve aldığım şikayetlerin haddi hesabı yoktu, psikolojik olarak çok yorgundum.
Elimdeki kitapları sertçe masaya bıraktığımda sınıf hala sessizliğini koruyordu. Gözümdeki gözlüğü çıkarıp masaya bıraktım ve kalçamı masaya yalayarak kollarımı göğsümde bağdaştırdım.
"Evet anlatın, sorununuz nedir?" dedim soğuk bir ses tonuyla. Hiçbiri cevap veremedi.
Bakışlarım Erez ile kesişti. Diğerlerinin aksine dikkatle yüzüme bakıyordu. İlk defa kalbim hızla atmadı çünkü sinir ve üzüntü tüm bedenimi ele geçirmişti.
Hepsinin yüzleri darmadağındı. Arka sırada oturan beş kişide gözlerimi gezdirirken sinir kat sayım giderek artıyordu. Hasan, Devran, Bera, Uygar ve Erez...
Çocukluklarından beri arkadaşlardı. Bugün okullar arası bir turnuva vardı ve karşı okul ile büyük bir kavgaya tutuşmuşlardı. Polislerin ve ambulansların dahil olduğu bir kavga. Tek mutluluğum Erez'in sapasağlam karşımda oturması ve bana bakmasıydı.
Bakışlarımı kaçırdım.
Bunun yanında benim dersim dışında sınıfın çoğunun hiçbir derse girmemesi, sigara içmeleri, derse girdiklerinde dersin düzenini bozmaları da vardı. Ve hepsinin sorumlusu bendim. Titrek bir nefesi içime çektim.
"Arkadaşlar ben mi bir şeyleri yanlış yapıyorum?" dediğimde herkes anlaşmış gibi hep bir ağızdan bir şeyler mırıldanmaya başladı.
Devran mahçup bir sesle "Öyle söylemeyin Ekin hocam" dedi. Dudaklarımı yaladım.
"Böyle yapmaya devam edersiniz beni okuldan atacaklar" dediğimde gözlerinde beliren korkuyu an ve an izledim. "Sonra da sizleri atacaklar" dediğimde kimse son söylediğim cümleyi umursamış gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disiplin
Teen FictionYeni mezun olmuş bir edebiyat öğretmeni, İzmirden ayrılarak körpe bir kasabaya taşınır. • İki erkeğin aşkını konu alır. Cinsellik ve argo vardır.