5- Sinir Harbi

65.4K 4.7K 1.8K
                                    

Şarkı - Duman, Elleri Ellerime

Bölüm atılma sıklığı nasıl?

Ekin elindeki dosyaları avuç içinde toparlarken müdürün odasına doğru ilerledi. Ne zaman bu adam ile herhangi bir diyaloğa girse kendini hem aşırı rahatsız hem de aşırı korunmasız hissediyordu. Güçsüz bir adam değildi, zamanında çokça kavga da etmişti ama bu şehir onu daha korkak birine çeviriyordu. Yakından tanıdığı bir insan veya arkadaşı dahi yoktu. Bazen çekip gitmek istese de onu bu şehirde tutan şey sınıfı ve Erezdi.

Kahverengi kapıyı tıklattığında içeriden gelen gür sesle beraber yavaşça içeri adımladı. "Beni çağırmışsınız Müdür Bey" dediğinde müdürün koyu kahve gözleri arsızca körpe öğretmenin üzerinde dolaştı.

"Gel Ekin, gel" dediğinde genç adam küçük adımlarla içeri girdi ve sınıflardan daha geniş olan odada kendini daha da küçük hissetti. Eliyle karşısındaki koltuğu gösterdi. "Gel otur şöyle, çekinme" dediğinde Ekin kararsız kalsa da onu reddetmenin aralarındaki ipi daha da gereceğini fark ederek siyah, deri koltuğa oturdu.

Ekin'in dik başlı davranışları orta yaşlardaki adamı çileden çıkarıyordu, Ekin gayet farkındaydı.

"Dinliyorum" dedi Ekin tekdüze bir sesle. Bakışlarını uzun parmaklarında gezdiriyordu. "Babanız Menderes bey ile görüştüm" dediğinde Ekin ip gibi gerildi babasının adını duyması ile. Kafasını hızla kaldırırken gözleri adamın büyük, şekilsiz gözlerinde durdu. Yutkunmak istedi ama boğazındaki yumru buna engel oluyordu.

"Ne sebeple?" diye sordu sesini bulabildiğinde.

"Senin İzmir'e dönmeni istiyor" dediğinde kaşlarımı çattım. "Bu ricayı bana yaptı. Elime bir kaç tane fotoğraf verdi" dediğinde Ekin şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle baktı adama. Elleri titriyordu, ama korku değildi bunun sebebi. Saf öfkeydi.

"Ne diyorsunuz siz müdür bey? Eğitimciyiz biz, nereye varmaya çalıştığınızı anlamıyorum?" dediğinde karşısındaki adam sarı dişlerini kendisine göstererek gülümsedi ve gözlerini Ekin'in kahvelerinden ayırmadan çekmeceyi açıp bir kaç tane dosyayı masanın üzerine attı.

Ekin'in gözleri masadaki gazate manşetlerinde ve kendisine ait olan fotoğraflarda gezerken sinirden titriyordu. Bunu yapacak kadar ileri gitme cesaretini kendinde nasıl buluyordu?

"Ekin hocam, ibneymişsiniz siz?" dedi alayla gülerken.

Ekin'in bakışları bir adamla beraber görüntülendiği fotoğraflarda gezdi. Birisinde el ele tutuşuyordu, bir diğerinde dudakları kendi dudaklarının üzerine örtülmüştü. Kordanda çekilmişti fotoğraflar. Eski sevgilisi Turan'a aitti. Dehşetle kavrulan bedenini kıpurdatamadı, bakışları gazetenin manşetinde gezdi. Yıllar öncesine aitti.

Vücudu titrerken göz bebeklerinin de aynı şekilde titrediğini hissetti. Müdürün kalkıp yanına oturduğunu bile dizine dokunan eller ve üzerine düşen gölge olmadan fark edememişti. İrkilip koltuğun sonuna doğru kaydı.

"Baban yıllar öncesine ait bu haberleri bu kasabaya yaymamı istedi. Böylece linçlenecek ve eli mahkum şehrine geri dönecektin, bende büyük bir terfi alacaktım ama bunun yerine seninle konuşmayı tercih ettim" bir elini tekrar dizine koyduğunda tenini söküp atmak istedi Ekin. Buhar olup uçmak, tamamen kaybolmak istedi. "Neden biliyor musun Ekin?" dediğinde genç adamın açık kahverengi gözleri yanında oturan adama kaydı, dişlerini sıktı.

"Neden Müdür Bey? Yapmaktan vazgeçtiğiniz yolsuzluğu nasıl bir yolsuzluk ile ört bas edeceksiniz?" dedi tükürü gibi. Dizindeki elini dokunmak bile istemediği için dizini sertçe sarsarak kendinden uzaklaşmasını sağladı.

disiplinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin