46- İzmir

38.5K 3.1K 2.5K
                                    

Keyifli okumalar...

"Ekin" diye seslendi Erez, güzel sesiyle. "Valizini hazırlıyor musun?"

Elimdeki kıyafetleri siyah valize yerleştirirken "Evet!" diye bağırdım diğer odaya. Çocuklar seçimlerini çok önceden göndermişlerdi, hangi şehirleri yazdıklarını bilmiyordum sadece Hasan'ın Eeskişehir yazdığını biliyordum.

Dün sabah vakitlerinde hangi şehirleri kazandıkları açıklanmıştı. Onlarla vedalaşamamıştım bile çünkü Erez apar topar hem doktordan randevu almıştı hem de diğerleri de ailesiyle vakit geçirmek istiyordu. Uygar ve Doğu'da bizimle izmire gelecekti, yerleşmemize yardımcı olup Doğu geri gideceğini söylemişti, Uygar İzmirdeki polislik okulunun seçmelerine girecekti.

Ben üniversite seçimlerini yaparlarken yardımcı olamamıştım ama Hasan Eskişehiri kazanıp apar topar gitmişti, neden bu kadar acele ettiğini bilmiyordum. Devran Ankara'yı kazandığını Bera ise Ispartayı kazandığını söylemişti. Bera nasıl Devran olmadan başka şehire gitti onu da bilmiyordum.

Dağılmıştık işte, bunu istemiyordum.

"Kimliğini unutma!" diye bağırdı bu sefer. Valizi sertçe kapattım. "Ya çocuk muyum ben. Sus!"

"Kudurma yine" diye bağırdı yine diğer odadan. Asla bana sinirlenmiyordu zate  bu aralar. "Ben Devranla konuşacağım" dedim huysuzca ve odanın içindeki telefonumu bulup en çok konuştuğum numarayı çevirdim.

Çok geçmeden açıldı. "Bebeğim" diyerek açtığında derin bir nefes aldım. "Ankara nasıl?" diye sordum direkt. Onu şimdiden özledim.

"İyi iyi, pavyonları falan on numara"

"Devran!" diye bağırdığımda hattın diğer ucundan kıkırdadı. "Şaka şaka" dedi gülerek. "Nasıl olsun bebeğim, sürekli senin fotoğraflarına bakıyorum"

"O neden?" diye sordum gülerek.

"Çünkü sendeki gülüş Ankaraya deniz, İzmire kar getirir"

"İntarnetten özlü sözler okuyorsun dimi şu an?" bir kaç saniye duraksadı. "Evet, önümde açık" dediğinde güldüm.

"Alışabildin mi peki? Biliyorum daha bir gün oldum ama..."

"Ankaraya alışsan ayazına alışamazsın gülüm"

"Devran hava 30 derece" dedim valizimin fermuarlarını kapatırken. "O zaman şey..." duraksadı. "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz aslanım"

"Ya ne alaka şimdi?" dedim gözlerimi devirirken, dudaklarım da kıvrılmıştı istemsizce. "Ne bileyim önüme o çıktı"

"Kapat şu sayfayı" dedim gülerek. O da güldü. "Sizin uçuşunuz ne zaman"

"Bilmiyorum, Erez kaybederim diye uçak biletlerini bana vermiyor"

"Aaa, hırboya bak" dedi ama sesi aşırı keyifli geliyordu. Sonra birilerinin Devrana seslendiğini duydum. "Ekin" dedi aceleyle. "Şey, benim kapatmam lazım. Öptüm"

"Ne oldu şimdi?"

"Ya arkadaşalar çağırıyorda..." dedi ama birden bu kadar paniklemesine anlam veremedim. "...denize gireceğiz falan hava 30 derece malum. Öptüm hayatımın anlamı, gül bahçem, bal peteğim, bok böceğim, öptüm seni!"

Ve telefon suratıma kapandı. Ankara da ne denizine girecekti ya...

"Ya Ekinim, hazırlansana güzelim" irkilip valizimi eline alan adama baktım. "Devran suratıma kapattı"

"Tamam kızarım ben ona" dedi meşgul bir sesle, kaşlarımı çatıldı. "Hele bir kız, kafanı kopartırım"

Gözlerini devirsede bir şey söylemedi, diğerlerinden ayrıldığım için istemsizce her şeye öfkeliydim.

disiplinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin